Bir toplumu tanıyabilmeniz için geride bıraktığı eserleri inceler ve bazı çıkarsamalarda bulunabilirsiniz. Fakat bu yeterli değildir. Aynı zamanda o toplumun inşa ettiği medeniyeti, ruhunu, inancını, düşüncelerini içsel çelişkilerini ve değerlerini de ortaya koyabilmeniz gerekir. Toplumun nasıllığını ortaya koyan temel unsur ise maddi kültür değildir, insanlık adına üretilen değerler bütünüdür. Bir düşünür, bir insanı ya da bir toplumu tanıyabilmeniz için o toplumun ya da o insanın zihinlerinde bıraktığı intibaa bakınız der.
Bugün işgal ve katliamları ile tanıdığımız ABD ve Siyonist odaklar ve bu odakların liderleri yüz yıl sonrası nasıl hatırlanır acaba? Tarih zulmün her türlüsüne maruz bırakılan o mazlumların ahını unutabilir mi sizce? Bu sorular zihnimi meşgul ederken, gözüme Trump’un şiddet kokan ifadeleri ilişti.
Eceli gelen keçi çobanın ekmeğini yermiş diye bir atasözü vardır. Yeni ABD başkanının ırkçılık ve şiddet içeren ifadeleri son yüzyılda ortaya çıkan işgallerin, ölüm ve katliamların, kaos ve kargaşanın müntesibi olan ABD’nin bu karanlık zulmün de miadını doldurduğunu gösteriyor. Zira insanlık tarihine baktığımızda müstekbirlerin, ektikleri zulmün son noktasında düşüşe geçip tarih sahnesinden silindiklerini görürüz. Bu kokuşmuş ifadeler de sanırım Amerikan efsanesinin son çırpınışlarını gösteriyor.
ABD’nin kibirli tavrı halkı da etkilenmiş olacak ki, toplumu mülteci halklara karşı kışkırtan ve ağır işkence metotlarını savunan bir kişi başkan seçilebilmiştir. Fertlerin siyasi tercihleri hayata ve olaylara bakış açılarını da yansıtan bir durumdur.
Trump’un iddiaları bir yerde, demokrasi ve özgürlük kavramlarına yaslanarak sömürü faaliyetlerine devam eden ABD’nin gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Nitekim ABD öteki kavramını yayarak, kin ve nefreti körüklemiş ve sömürü faaliyetlerine kesintisiz devam etmiştir. Yeni başkan daha ilk günden hangi telkinlerle beslendiğini ele veriyor ve zaten mevcut olan öteki düşmanlığını kemikleştirmeye çalışıyor. Müslümanların fişlenmesini, sınır dışı edilmesini camilerin gözetim altında tutulmasını hararetli şekilde savunuyor.
Bilinmelidir ki, ABD lanse edildiği gibi her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir ülke değildir... Ülkede işsizlik hızla artıyor, yabancı düşmanlığı yaygınlaşıyor, sosyal adaletsizlik hat safhaya ulaşmış durumda ve siyahilere yapılan ayrımcılık gündemden hiç düşmüyor. Ülke sosyal, kültürel ve siyasi bir çatışmanın eşiğinde iken Trump’un hedef olarak İslam’ı seçmesinin nedeni ise İsrail’in güvenliği ve revize edilen Büyük Ortadoğu Projesi’dir.
Peki, yayılan İslam düşmanlığı karşısında Müslümanlar ne yapmalıdır? İslam toplumları öncelikle bölgesel ittifak yapabilmeleri için aralarındaki farklılıkların ve ihtilafların çözümünü ertelemeli ve ittifak ettikleri noktaları sinerjiye dönüştürerek, siyasi bir şemsiye altında toplanmalıdırlar. Bizim için tek çözüm budur.