İrlandalı şarkıcı ve aktivist Sinead O’Connor ellialtı yaşında hayata veda etti. Yaşadığı toplumun kültürel yapısı ile hiçbir zaman barışmayan Sinead, yaşadığı acıları kitap gibi okudu ve hayatı, ölümü, ömrü ve varoluşu sorguladı. Oğlunun ölümünden sonra arayışlarını daha da yoğunlaştıran Sinead, bütün yolların tek bir yöne işaret ettiğini gördü ve İslam’a tabi oldu. Şöhreti hiç önemsemedi, şarkılarıyla değil duruşuyla ve savunduğu değerlerle anılmayı tercih etti. Müslüman olduktan sonra öteden beri savunduğu ve özlemini duyduğu yaşadığı şeyin zaten İslam olduğunu ve kendisini burada tam anlamıyla bulabildiğini ifade etti ve hakları ihlal edilenlerin yanlarında yer aldı.
Sinead O’Connor söylediği şarkılardan ziyade yaşanan katliamlara, masumiyeti ayaklar altına alınan çocuklara, şiddete maruz kalan kadınların haklarına yönelik açıklamaları ile gündeme geldi ve insanların zihinlerinde bir aktivist olarak yer edindi. Feminist olarak anılmak istemedi ancak ezilen, ikinci sınıf varlıklar olarak görülen kadınların hep yanında oldu ve onların hak ettikleri değeri elde edebilmeleri için şahsiyetleri ile öne çıkmaları gerektiğini savundu.
İnsan hakları savunucu ve aktivist olarak bilinen O’Connor, klibinde soyunarak tepki alan şarkıcı Miley Cyrus’a samimi ve öğretici ifadelerle kaleme aldığı mektubunda, “Bu endüstrinin seni bir hayat kadınına çevirmesine asla izin verme, insanlar seni soyunarak daha güzel daha çekici görünebileceğine inandırıyor olabilirler ancak kadın olarak kendinizi gerçek anlamda güçlendirmeniz sizin cinselliğinizin sömürülmesini reddetmenizle gerçekleşecektir” ifadelerini kullandı ve kadının şahsiyeti ile öne çıkarak başarıya ulaşabileceğini vurguladı.
Sinead bir plak yöneticisinin saçlarının uzatmasını ve kısa etekler giymesini, makyaj yapması önermesine şiddetle karşı çıktı, cinsel bir obje olarak görülmesine tepki olarak saçını kazıdı ve ben insan kimliğimle varım demekten kaçınmadı.
O’Connor kadının bedeni üzerinden değerlendirilmesine hep karşı çıktı ve herkesin yaptığını yapmadı, herkesin gittiği yoldan gitmedi… Şarkılarında özlem duyduğu değerlere dair izler aradı… İçindeki dünyaya açılırken ışığa doğru yürümek istedi. Hayatının bir döneminde Hıristiyanlıkla bağ kurdu ve içindeki evreni keşfetmeye çalıştı fakat zihnindeki sorular boşlukta kalınca arayışlarını sürdürmeye devam etti.
2. Jean Paul’un fotoğrafını yırtmasının bir gerekçesi vardı fakat bunu bipolar bozukluk teşhisi ile ilişkilendirerek yaşanan tacizi gölgede bırakmak istediler. Bu tavrından dolayı Bob Dylan’ın yardım konserinde yuhalandı, ağır sözlerle itham edildi. Washington Times ise onu saf nefretin yüzü olarak damgaladı… Fakat kendisi Papa’nın fotoğrafını yırttığı için pişmanlık duymadığını açıklamaktan kaçınmadı. On yıl sonra O’Connor’un fotoğrafı yırtmasına gerekçe olarak gösterilen çocuk tacizi iddiaları kilise tarafından kabul edildi.
Sinead O’Connor bir şarkıcıydı ancak halkın kalbindeki yeri bunun çok ötesindeydi. O para ve şöhrete hiç itibar etmedi. Hak ihlallerine karşı mücadele etti, kadının cinsel obje olarak görülmesinin karşısında yer aldı ve bir aktivist olarak çalıştı. İslam’a tabi olduktan sonra adını Şüheda Sadakat olarak değiştiren O’Connor, genç yaşta hayata veda etti. Mekânı cennet olsun.