Bir Müslüman’ın, gücü yettiği zaman ömründe bir defa hac farizasını yerine getirmesi farzdır.

Haccın iki farzı, on dört vacibi, yirmi sekiz sünneti vardır.

Hac için görevli hocaların gözetiminde bunların hepsi gerçekleştirilir.

Hacılar bunları bilmeseler de görev yerine getirilir.

Bu kadar farz, vacip ve sünnet arasından bir tanesi de şeytan taşlamaktır ve vaciptir.

Hacda 44 tane ibadetin içinden bir tanesi şeytan taşlamaktır. O da ömrümüzde bir defa yapılır.

Hacdan dönen hacılar, onların yakınları, onları karşılayanlar, yanık yürekle hacıların anlattıklarını dinleyenler, zemzemlerinden içip hasret yangınlarını söndürmeye çalışanlar!

Şeytan taşlama bitti. Şimdi kulluk yapmaya devam.

İslâm’ın nurunu söndürmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışanlar, şunu gördüler ki, İslâm’ın nurunu söndürmek, güneşin doğmasını engellemekten daha zormuş.

Hazreti Adem aleyhisselamdan bu güne kadar Allah celle eclalühün dini devam ettiği Ad’ın, Semud’un, Firavun’un, Nemrut’un insanları kendilerine kul yapmak için uydurdukları sahte dinler yok olup gittiği gibi bu çağda aynı hatayı yapan sahte dinler de yok olup gider ama Allah’ın, insanlığa lütfettiği din kıyamete kadar devam eder.

Din düşmanları, çalışmalarının boşa çıktığını gördüler.

Biz de şu anda iyi halde değiliz ama yine de bizim din bilgi ve dinimize olan ilgimize oranla, hâlâ Allah celle celalüh, bu ümmeti korumaya devam ediyor.

Bu yazıyı okurken, “Bugün Allah için ne yaptın?” sorusuna ne cevap veririz?

Rabbimiz buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

“Ey iman edenler, eğer siz Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ

Kâfirlere gelince, onlar için yıkım vardır ve amellerini boşa çıkarmıştır.

ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ

Bu, Allah'ın indirdiklerini beğenmemeleri sebebiyledir. (Allah) onların amellerini boşa çıkardı.

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا

Yeryüzünde gezip, daha öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah onları yerle bir etti. Bu kâfirler için de benzerleri vardır.

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آَمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ

İşte böyle. Allah iman edenlerin mevlâsıdır. Kâfirlerin mevlâsı yoktur.” Muhammed süresi ayet 47/7-11)

Meydan boş da değil, çalışanlar var:

Bayram nedeniyle İstanbul’daki akrabalarının yanına gelen, bir mühendisin altı yaşındaki sevimli kızının okuduğu Kur’an ayetleri ve tecvid kurallarına itinası beni şaşkına çevirdi.

Birçok imamımızın böylesine tecvide uygun Kur’an okuması mümkin değil.

-Bunu nasıl başardınız? dedim,

-Değerli bir hoca hanım görevlendirdik. On kadar evde, beşer çocuktan elli kadar öğrenciye ders veriyor, dedi.

Biri filan fabrikanın işçilerine din dersleri veriyor.

Öbürü, iş hanlarının yöneticisiyle görüşmüş, iş yerine bir mescit açmışlar, hem namaz kıldırıyor, hem de bu kriz günlerinde iş yokken düşünerek deli olmamak için mescide gelip Kur’an öğrenmek isteyenlere dersler veriyor.

Bir diğeri komünizmin zulmünden kurtulan Müslümanların ülkelerine geçmiş orada İslâm’ı öğretiyor ve komünizm zulmünden, kapitalizmin zulmüne geçmelerini engelliyor.

Fabrikatör, işçilerinin hak ettiği ücreti verdiği gibi onların hayatını düzene koyacak İslâm eğitimini verecek düzenlemeyi de sağlamış.

Berberler siz de durmayın, yanı başındaki esnafla çay sohbeti yaparken akşam okuduğun bir ayetin manasını anlatıver. Ve her gün bir ayeti çarşı esnafına kazandırıver.

Öğretmenler, siz de öğrencilerinize İslâm ahlâkını kazandırmak için özel gayret gösterin de polisiye suçların artmasını engelleyin. Milletin canı, malı, namusu, imanın güvenliği altına alınsın.

Özel gayret göstererek din düşmanlığı yapanlarla görüşme, buluşma, bilişme imkânı olanlar da, onlara yardım etsinler. “Yaptıklarınız boşa çıkıyor. Allah’la başa çıkamazsınız. Bu din Allah’ın dinidir. Onun huzuruna gideceksiniz. O can boğaza gelmeden önce yapılan tevbeleri kabul edendir” diyerek ve gönüllerinden tutarak kin kusmadan, din sunun.

“Hocam bunlar kaskatı, yumuşamazlar” demeyin.

Su, sudur. Buz da sudur. Buhar da sudur. Allah, bizim ağzımızdan yanan elimizi serinletecek nefes çıkardığı gibi, donan elimizi ısıtacak nefesi de veriyor.

Aramızdan çıkıp giden, buharlaşan insanlarımıza serin nefesler vererek su haline getiririz.

Buz gibi olanları da sıcak nefesimizle eritir yine su haline getiririz.

Hizmet etmekten şeytan taşlamaya zamanınız kalmasın.