Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca/

Akar can özümde sel gizli gizli/

Bir tenhada can cananı bulunca

Sinemi yaralar yar oy, yar oy, yar oy/

Dil gizli,dil gizli/ Dil gizli gizli

Dost elinden gel olmazsa varılmaz

Rızasız bahçanın gülü derilmez

Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez

Gönülden gönüle gider yar oy, yar oy, yar oy/

Yol gizli gizli, yol gizli/ Yol gizli gizli

Kalpten kalbe giden gizli yolu bu kadar güzel dillendiren ve gönülleri uzun yıllar  bir başka yolculuğa çıkaran başka bir isim tahayyül edemiyorum.

Gönül Dağı efsanesinin bilinen ismi Neşet Ertaş 74 yaşında İzmirde vefat etti.

Bozkırın Sesi kesildi

İdeolojisi, dünya görüşü, hayat felsefesi ne olursa olsun hemen tüm Türkiye Neşet Ertaşta birşeyler buldu, kendini biraz orada gördü, çoğu zaman Onun türküleri sığınılacak bir liman oldu.

Üzgün olduğunu bildiğim Kültür Bakanı Ertuğrul Günaya buradan seslenmek istiyorum;

Sayın Bakan Neşet Ertaş koleksiyonuna sahip çıkın!

Neşet Ertaşın türkülerini, izinsiz yapılan eserlerini sahiplenin, lütfen.

Sezai Karakoçtaki  anarşist  kumaş Neşet Ertaşta da vardı; Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı iken kendisine teklif edilen devlet sanatçılığı ünvanını kabul etmemişti.

Neşet Ertaşlar, Aşık Mahsûni Şerifler halkın ozanlarıdır. Bu isimlere devletin ozanı etiketlemesi zaten yapamazsınız!

Dün, gün boyu Neşet Ertaşın vefatıyla ilgili tepkilere, denilenlere baktım. İçlerinden tınısı olan bazılarını buraya alıyorum:

Sümer Ezgü: Neşet Ertaş yaşayan efsaneydi. Yaşarken efsane olmak zordur. Eserleri kalıcıdır.

Fatih Kısaparmak: Neşet Ertaş bence gönül adamı. En önemli özelliğidir. Yeri doldurulamayacak bir efsanedir.

Belkıs Akkale: Tam bir Anadolu insanı. Anadolu insanlığını hiçbir zaman bırakmadı. Onun türküleri hepimize çimento oldu. Sazıyla sesini bu kadar bütünleştiren bir sanatçı olmadı.

Kıraç: Bozlaklar dünyadaki en tuhaf, en yüce müziklerdendir. Anlaşılmaz bir yerden söylüyordu, güzel bir yerden sesleniyordu.

Haluk Levent: Neşet Ertaş, geçen hafta ziyaretine geldim. Seni göstermemişti doktorlar. Hani beraber konser verecektik be amca

Büyük Usta, bugün, Kırşehirde Bağbaşı Mezarlığındaki babası Muharrem Ertaşın yanına defnedilecek.

Neşet Ertaşa Allahtan (c.c.) rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.

Fotoğrafın bu parçasını da es geçmeyelim!

2001-2002 yılları...

AKP lideri Recep Tayyip Erdoğanın, partinin kuruluşundan itibaren en çok spekülasyonlara konu olan yönü askerle ilişkisinin ne olacağı idi.

Partinin kuruluş aşamasında Tayyip Erdoğanın bir albay ve ardından da emekli paşa Atilla Kıyatla bir araya geldiği, parti kurma işini istişare ettiği çok konuşulmuştu...

Sadece Erdoğan değil AKP kurmayları o dönem sürdürdükleri temaslarda seçim sonuçları ile birlikte sinir uçlarına dokunan, hassasiyet gerektiren konulara da ağırlıklı olarak eğilmişti.

Cevabı merak edilen soru şuydu; Acaba Genelkurmay Başkanı İmam Hatip Lisesi mezunu bir başbakana emredersiniz der miydi

Yine emekli bir paşa, sohbetimizde bu sorunun cevabını şöyle değerlendirmişti; "Genelkurmay Başkanı, seçilmiş bir başbakana -velev ki İmam Hatip Lisesi mezunu olsa bile- elbette emredersiniz! der. Zira, malumunuz Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında ve sonrasında askerlerin rolü büyük. Türkiye aynı zamanda parlamenter bir sistemle yönetiliyor. Bu süreçte kim başbakan olursa olsun Türk Silahlı Kuvvetleri buna saygı gösterir. Ama süreci de dikkatlice izler."

Gerçekten de askerler 2002 yılından itibaren süreci dikkatle izledi.

Sadece izlemekle kalmadı, birçok kavşakta tepki de gösterdiler.

AKP iktidara geldikten sonra hazırlanan başta Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz gibi darbe planları, askerlerin kendilerinden görmedikleri seçilmiş siyasilere olan hazımsızlığının bir tezahürü olarak değerlendirildi.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıtın laikliğe sözde değil özde bağlı bir cumhurbaşkanı istiyoruz açıklaması bu nevi bir açıklama değil miydi

...Ve daha birçokları...

Esasen izlemenin de ötesinde bir argümandı, bu.

Mahkemenin Balyoz Davası kararında en ağır cezayı alanlardan biri olan emekli Oramiral Özden Örnekin darbe günlükleri bunun en açık göstergesi değil de nedir

Son yazıma Ne demek istiyorsun Kimin adamısın Neye hizmet ediyorsun diye soranlara da şunu söylemek istiyorum:

Balyoz kararlarını değerlendirirken fotoğrafın bu parçasını da puzzlein uygun boşluğuna koymakta yarar var...

Bugün Türk dil bayramı, ama!...

bisiklet: ittirgeçli götürgeç.

tren: alttan ittirgeçli, üstten tüttürgeçli oturgaçlı götürgeç.

CD: Çok yoğunlaştırılmış tekerlek çalar.

yumurta: tavuksal fırlatgaç.

restaurant: Sosyal otlangaç.

hostes: Gök götüren konuksal avrat.

fotoğraf makinesi: şekil çeken.

milli marş: ulusal düttürü.

minibüs: kaptıkaçtı.

zeytin: çatal batmaz kaydırgaç.

ihtiyar: bastongaçlı kamburgaç.

faks: belgegeçer

Bu kelimeler çok tartışıldı.

Yenileri de eklendi.

Ve de piyasada şu anda o kadar uyduruk kelime var ki

İnternet kullanımından kaynaklanan uyduruk kelimeler...

... Ve bugün 26 Eylül Türk Dili Bayramı...

Dil ve Tarih konusuyla ilişkili bu ülkede yanılmıyorsam bir devlet kurumu var..

Son zamanlarda bu kurumdan ses çıkıyor mu, hiç

Aloooo!

Not: Bugün 26 Eylül 2012 Çarşamba... Uyan da balığa gidelim... İktidarın 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 8 ay 26 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Takipçisiyiz...