Hafızamızı yoklamanın tam zamanı derim. Hiç değilse yakın dönem hafızamızı.Bugünlerde konuşulanların hemen hiç biri yeni değil çünkü. Ne Türklük ve Türkiyenin siyasal bünyesi, ne İran ve Suriye meselesi, ne Kürtlerle ve ne de "İslamcılık"la ilgili konuşulanlar...
Hepsinin bizim coğrafyamızda yaşanmışlıklara dayanan bir derin hafızayla ilgili boyutları var kuşkusuz.
Müslümanlar olarak zamana ve mekana dokunan esaslı şeyler söyleyebilmek ve söylediklerimizin gerektirdiği bir hayatı yaşayabilmek adına tasalluta ve tecavüze uğramış hafızalarımızı bir yoklayalım.
Daha eskilere gitmeyeceğiz şimdilik:
İstanbulun merkezinde rıhtıma bir beyaz at üstünde bir kumandan çıkar. Tablo tanıdık geliyor size değil mi
Oysa tarih 8 Şubat 1919...
Hayır, kaydettiğimiz bu tarih Fatihe işaret değil elbet. Cihan harbi mağlubiyetinin ardından İtilaf devletleri adına İstanbulda çalımlanan bu komutan Fransız general Franchet dEspereyden başkası değildir.
Sonra...
Sonra yenildik ama teslim olmadık. Milli mücadele ve Kuvva-i milliye devreleri. Bu cümlelerde geçen "milli"nin anlamı sonraları yazılan resmi tarihin ideolojik vurgularına, şimdilerde istimal edilen "milli"liğe hiç benzemiyordu. İnanmayanlar zahmet buyurup biraz tarih okusun. Resmi tarih dili ve söylemi marifetiyle, Mustafa Kemal ve yakın arkadaşlarının kişisel öyküleri üzerinden kurulan bu ilk devre tarihi (19 Mayıs Samsun, İnönü zaferleri vb. örneklerde olduğu gibi) yeniden okunmaya/yazılmaya değerdir.
Yerel güçler, milisler, ulema ve imamlar, terhis edilmesi icbar edilen Osmanlı ordusunun komutan ve askerleri, yani millet topyekun bir direnişin tarihi. Çalkantıların, çekişmelerin, umutların, hayal kırıklıklarının, taktik siyasi mücadelelerin tarihidir bu devre.
1922-1924 arası devrede ulus-devlet inşaatı başladı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, aykırı seslere, içerideki kalkışmalara, dışarıdaki baskılara sahne olan Osmanlı bakiyesi bu topraklarda egemenliği tesis yolunda önce saltanatı ve sonra 1 Mart 1924te hilafeti ilga etti. Bu mühim değişiklik, hilafet ve saltanatın kısa bir süre biribirinden ayrılması sonrasında gerçekleşebildi. Kurucu kadro Müdafa-i Hukuk grubu diye adlandırılan bir grup vekille birlikte, vatanı ve hukuku müdafaa mücadelesi veren diğer grup vekillerini,1923 baharında sıkı denetim altında yapılan yeni seçim sonrası tasfiye etti.
Sonra...
Tevhid-i Tedrisat Kanunu -ki kimileri reformların ruhu diye anarlar-yeni ülkenin kültür programını temsil etti.
3 Mart 1924te İslam hukuk ve idaresinden sorumlu yüksek makamlar olan Evkaf Vekaleti ve Şeyhülislamlık kurumları ile tüm dini mektepler kaldırıldı.
Meclisin kuruluş öyküsünün ilk devresi, işgal altındaki memeleketin esaret ve baskı altında tutulan sultan-halifesini kurtarmak üzere bir vekaleti üstlenmiş görünmektedir. İkinci devre ise Mustafa Kemal ve hakim grubun (daha sonra bu yeni gelişmelere kuşkuyla yaklaşan muhalefeti doğuracak) karar ve uygulamalarının etkinlik alanını genişlettiği tarihtir.
Karar ve uygulamaların hedef ve doğrultusu neydi Sonuç nasıl oldu Nereye doğru gidiyoruz
Müslümanlığımız nicoldu
Siyasal ya da değil, sufi ya da selefi, ılımlı ya da radikal, hizmet içi ya da hizmet dışı, gelenekçi veya modern... Bize ve "dilimize" ne oldu
Tercih ettiğimiz ve hal-i hazırda durduğumuz mevzinin, biribirimizle ve başkalarıyla konuşurken seçtiğimiz kelimelerin müslümanlığımızı ne hale getirdiğini sağlıklı biçimde kavrayabilmek için hafızamızın yerine gelmesi şart.
Yeni devlet bu tarihten bize kalan eser oldu.
Ki onların eserleri üzerine neler ekledi, neler çıkardı ve neler söyledi, neler eyledi "müslüman millet"imiz, izini sürmeye çalışalım birlikte.
Sonrasını sonra konuşalım nasipse.