Sözün değeri güzel gönülden doğar. Güzel düşünüşlerden güzellikler doğar. İnsana güzel bakan güzelliklerini görür. Zaman zaman yazılarımda aktardığım Hafız-ı Şirazi’nin bir beyti var. Mehmed Akif de bunu önemser.
“Kusur arayan hüner görmez
Rıza gözü kördür kusur görmez” der. Kim nasılsa o kendi hâliyle tanımlanır.
Sözün değeri güzelliklerinden ve onun oluşturduğu sonuçlardan doğar. Bu güzellikler dalgalar hâlinde yayılır ve karşılık bulur.
Günümüzde ise özellikle sosyal medya alanında sözün kabalıkları ve çirkinlikleri ortamı bulamaca çevirdi. Olaylar ve durumlar gerçek olup olmaması önemli değildi. Önemli olan bu bulamaç kazanını alabildiğine kaynatmak ve kışkırtmak. Ortam tam anlamıyla sisli ve puslu bir ortama dönüşür.
Günümüz ideolojileri, kampları, partileri, kimi tarikatlarda kendilerine göre karşıt buldukları kesimlerle ilgili yalan haber yayarlar. Bu onların bir görevi gibidir. Kimi kesimlerde parayla tuttukları adamlar hile ve desise yalanlarını uydururlar ve yayarlar. Bunlara “trol” denilmektedir. Bunlar paralı fitne, desise merkezidirler. Karşıtları hakkında öylesine iftiralarda bulunuyorlar ki aynı meşrepte, inanışta olanlar buna inanırlar. Kimse haberlerin doğruluğuna bakmaz. Onların ürettikleri bu hile ve desiseler başını alıp gidiyor. Bu topluluklar şeytanlar meclisidir. Onlardan asla güzellikler doğmaz, beklenmez. Onlar pek ortalıkta görünmezler ama onların dağları da, çevreleri de bulanıktır, sisli ve pusludur.
O toplulukları yönetenler veya onlardan beslenenler için bu, bir başarı olarak görülebilir. İnanışımızda her türlü fitne, yalan ve desisenin karşılığı mutlak bir biçimde kendilerini bulur. İster bu dünyada ya da ötede olsun fark etmez.
Sorumluluk sahibi olan ve kendini bilen bir Müslüman ne böyle yollara başvurur ne de onlara alet olur. Çünkü bunların hesabını vermek çok zordur ve hatta imkânsızdır. Gün gelir de kendilerini bulunca bin pişman da olsalar sonuç değişmez.
Hazreti Süleyman zamanında insanlar, cinler ve şeytanlar özellikle fitne üretiyorlar, ortalığı kasıp kavuruyorlar. Hazreti Süleyman bile kimi zaman bunların karşısında çaresiz kalıyor. Bir ara kara bir ceset tahtına konuluyor. Zamanla onları çözüyor ama kendisini yıpratıyor doğal olarak.
Günümüz karmaşasında insanların sözlerinden, anlattıklarından kara bir dalga oluşuyor. Bu da doğal olarak kitleleri olumsuz etkiliyor. Bundan özellikle beslenenler var.
Müslüman olma bilinci ayrı bir değerdir. Kendini bilen ve düşünen Müslüman için her an değerlidir, önemlidir. Zilzal Sûresi’nin son iki ayetinin uyarısının bilincinde olanlar asla olumsuzluklara girmezler, başvurmazlar ve hatta uzak dururlar.
Güzellikler meclisinden güzel sözler ve düşünüşler olunca orada güzellikler olur. O meclislerin sohbetine doyum olmaz. Orada bulunanlar bir daha oradan kopmazlar. Hizmette bulunmayı manevi bir hal olarak görürler ve yaşarlar.
Müslüman, kendisini Peygamberin meclisindeymiş gibi görür, düşünür ve yaşamaya bakar. Konuşurken sözlerine dikkat eder. Sesinin her tınısı ve anlamı onu yansıtır. Böyle olunca güzellikler meclisinin merkezinde bulunanlar güzellikler sunmaya adaydırlar. Onlara bu sorumluluk verilmiştir. Onlar manevî olarak Peygamberlerin ruh dünyasından beslendiklerinden onların birer temsilcisi konumundadırlar aslında ille de öyle görünmek gerekmiyor ama kendilerini öyle bilmek durumundadırlar.
Kirli bir ortamda ve çirkinlikler içinde güzellikler güzelliği yansıtırlar. Gül gibi güzel görünürler, güzel kokular yayarlar. Onların kendileri güzel bir varlıktır. İlle de öyle görünmek zorunda değildirler. Güzel bir Müslüman kendini, toplumunu ve medeniyetini temsil eder.
Güzel Müslümanlar, olanlara kulak asmaz, işlerine bakarlar.