Gerilimlerin elbette ki nedenleri var. Gerek bireysel ve gerekse toplumsal etkisi insanlar üzerinde etkileyici olur. Bunları hangi yön ve boyutuyla ele alırsak alalım birbirini etkileyen tetikleyen özelliklere sahip. Günümüzde giderek tırmanan önü alınamayan bir karmaşaya yol almış bulunuyor. Genel anlamda bir çürümeden söz edilir oldu. Haberlere yansıyanlarıyla artık insanı ikrah ettirecek boyutta. Nereden bakılırsa bakılsın gerilimlerden kaynaklanan olaylar ürkücü boyutta. Sınır tanımazlık olarak yansıyor. Böyle bir dünyada insanın insana olan güveni azalıyor. Nerede nelerle karşılaşacağı bilinemiyor.
Aileler çocuklarını hangi alana yönlendirse de oradan emin olsa ve rahatlasa psikolojisi ağır bassa da yaşananlardan sonra tutunulacak bir dal ve bir alan kalmıyor. Sokağa çıkma endişesi ve tedirginliği insanı huzursuz ediyor. Bu, sadece gençlerin değil artık hemen bütün yaş guruplarının içine düştüğü bir anafor.
Okulda öğrenciler, evlerde aileler, sokakta sürücüler, sporda sporcular, medyadakiler, siyasadaki aktörler hemen her alanda insanda güven duygusunu tüketen bir süreç bulunuyor. Medyada genel anlamda hemen her yönüyle de yansımaları oluyor. Evlerde televizyonların başında olanlar huzurlu olarak bir program izleme olanağından yoksunlar.
Roman yazarı Ayşe Kulin kendisiyle yapılan bir söyleşide, eskiden olduğu gibi artık çok fazla sokağa çıkamadığını, insanların durumunu anlamak bilmek için televizyon programlarını izleyemez olduğunu belirtiyor. Oradaki yansımaları tek bir sözcükle ifade ediyor: “Terbiyesizlik.” Yani insanlar terbiyesizleşti diyor. Bu genele yansıyor. Geçmişin insanına özlem duyuyor bir bakıma. Terbiye kültürüne ne oldu sorusu akla geliyor.
Kumar devletten bireye her yönüyle yaygın. Kapitalist sistemin bir gereğidir. Para gelsin nereden nasıl gelirse gelsin. Devlet kumarı oynatırken yasal oluyor, bireyler başka alanlarda oynuyorlarsa bu yasadışı yani ahlâksızlık oluyor. Bunun nedenlerinden biri kayıtsız ve vergi dışı oluşu.
Bunu salt sisteme bağlamak yeteri değil. Sınır tanımayan bu ahlâk dışılık yaşanmakta olan hayatın ilkesi ve hatta dolayısıyla ahlâkı oluyor. Ahlâksızlık ahlâkı.
Sporcular kazandıklarını yeterli bulmuyorlar daha çok kazanma hırsıyla kumar oynuyorlar. Yılbaşı geliyor devlet eliyle olumlanan piyangolar ve kumarlar devlet veya kurumlar için sadece bir gelir kaynağı.
Televizyon kanalları şu sıralar genel anlamda muhafazakârlarda. Onların kanalları modernlerden ve diğerlerinden hemen hiç farkları yok ve hatta sanki daha ileri aşamada. Gündüz programlarında ahlâksızlıklar üzerine programlar yapılırken adeta bu yaşanmışlıklara meşruiyet kazandırılıyor. Her türlü ahlâksızlık özendirilir olmuş oluyor.
Gelir uçurumu, insanların kendilerine yetinemeyişleri yüzünden sınır tanımaz yollara yeltenmesine neden oluyor.
Kimi milletlerde katmanlı sınıflar olur. Çarlık Rusya’sı zamanında aristokrat, onların altındaki sınıflar neredeyse beş katman oluşturuyordu. Kapitalist sistem ile bu çok daha acımasız oldu. Büyük uçurumlar var. Üst sınıf, orta sınıf ve alt sınıf. Üst sınıftakiler artık sınır tanımıyor, orta sınıf ise giderek daralıyor küçülüyor. Asıl büyük katmanı alt sınıftakiler oluşturuyor. Bu dengesizlikler genel anlamda huzursuzlukların başlıca nedenleri.
Bu sistem içinde Müslümanların İslâm ahlâkı ile yaşamaları giderek zorlaşıyor. Faizli ve helal-haram kazanç demeden olan bulamaçta korunmaları güç görünüyor. Hayatta kalmak var olmak çabası onları kendi bulamacı içine çekiyor. Görünürde Müslüman ahlâklı olması gerekenlere baktığımızda artık onların diğerlerinden farkları yok.
Sınır tanımazlık insanları aşağılamaya, hakaret etmeye, dışlamaya götürüyor. Böyle giderek nefret ve öfke artıyor. İslâm’ı temsil edenlerin öncelikle insanlık adına daha özenli olmaları gerekiyor.