Böyle bir soru sormanın yeri ve zamanı mı denilebilir. Depremlerin, büyük felâketlerin, pandeminin, kimi savaşlardan ötürü oluşan krizin olduğu bir zamanda… Özellikle de Gazze işgal savaşı sırasındaki durumu da göz önünde bulundurmak durumunda iken.

Neden bu soruyu sorduk? Dünyada dolar milyoneri 236 bin kişiyle en çok artan ülkeyiz. Bu ne anlama geliyor, kapitalist sistemin verilerinden en çok yararlananlar ülkesi. Ekonomik daralmanın olduğu süreçte. Dahası muhafazakâr bir iktidar döneminde.

Üretimin giderek azaldığı, istihdam alanının daraldığını da hesaba katarsak. Neden böyle oluyor? Bu insanlar ne yaptı da bu denli bir başarı elde ettiler?

Ekonomiden çok da anlamam. Alanım değil. Sınırlı bütçemin hesabını kitabını iyi yapıyorum, dikkatliyim. Emekli maaşım ve ufak tefek telif gelirimin dışında gelirim de yok. Otuz yıl ticaret yaptık kardeşler olarak. Bölgenin hatırı sayılır inşaat malzemeleri bayilikleri olan bir kurumumuz vardı. Faizli rekabete direnemedik, sistemin çarkına uymadığımızdan iş yerlerimizi tasfiye ettik, başımızı sokacağımız hanelerimiz oldu.

Muhafazakâr dalganın yükseldiği bir dönemde dolar milyonerlerinin artışı bizi ister istemez düşündürdü. Özellikle de Gazze istila ve soykırımı zamanında bu oluş daha da düşündürdü. Bu insanlar neler yaptılar da böyle bir yükseliş gösterdiler?

Müslüman insanın önceliği Allah rızasını kazanma düşünce ve inanışıdır. İbadetlerine özen gösterenler, günlük hayatlarında, ticaretlerinde, insanî eylemlerinde, yanlışlara karşı direnmelerinde daha çok özenli olmak durumundadırlar. Öyle olmaları gerektiğinin inancındadırlar. Gazze’de milyonlarca insan bir yandan bir soykırım yaşarken, bir yandan açlığa terk edilmişlerken ve hatta ülkemizde en alt sınıftaki insanların geçim sıkıntılarına rağmen?

Müslüman insanın ibadetleri, günlük yaşama tarzı, haksızlığa ve zulme karşı direnişi her şeyiyle cihaddır. Yani harama bulaşmadan, yanlışlara karşı direnen ve korunanın cihadı. En sahih ve samimi Müslüman’ın yaşama cihadı bir bilinçtir.

Müslümanlar örnek Müslümanları gösterirken sürekli geçmişe, özellikle de mutluluk asrına göndermelerde bulunur. Adalette Hazreti Ömer, sadakatte Hazreti Ebubekir, yumuşak huyluluk ve vericilikte Hazreti Osman, ilimde Hazreti Ali’yi gösterir. Tarihin değişik dönemlerindeki kimi âdil, merhametli, bilge insanlar gösterilir. Kürsülerde, meydanlarda bunlar sık dile getirilir. Müslümanlık sıfatını taşıyan insanlar bunları birbirine önerir ve örnek gösterirken kendisi ne yapar? Faiz bulamaçlı bir sistemde muhafazakârlık taslamak ve görünmek, üstüne üstlük giderek zenginleşerek burjuva sınıfına dahil olmak… Bunlar nasıl izah edilecek?

Çalıştım ve kazandım demekle mi?

En önemli çarpıklık, kapitalist sistemin içinde muhafazakâr olmak, yani Müslüman görünümlü olmak… Haram sayılan bir oluşun içinde zenginleşmek, sınıf atlamak…

Çağımızın cihadı sahih ve samimi bir Müslüman olarak yaşamadır da? Çağın baskın kapitalist sistemine karşı direnme ve korunmadır da. İnsanlığın haklarına girmeden gasıp konumuna düşmemedir. Yani insanlığın hakkı olanı gasp etmeme de cihaddır. Gazze’de veya dünyanın başka yerlerinde bu denli zulüm, işkence ve soykırım var iken… Olup bitenlere kayıtsız kalmak, umursamamak, dünyalıklarını hak gözetmeden oluşturanlara karşı direnmek de cihaddır.

Müslümanlar kendileriyle sınanıyorlar. Ne ki bu sınanmadan sağlıklı çıktıkları söylenemez. Düşünceleri ve inanışlarıyla artık bambaşka bir yol üzerindedirler. Batılı anlamda sermayenin koruyucusu, arttırıcısı ve hatta o sistemin içinde birer kişi olucusu olmak gibi bir paradoks var iken. Sistem iyice tahkim olmuş durumda.

İnsan, insan ve Müslüman bilinciyle olursa onurludur.