Papa 14. Leo’nun ülkemizi ziyaret etmesi birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Tartışmanın ötesinde tam anlamıyla bir karmaşa yaşanıyor. Kimi çevreler bunu olumlarken birçok bahaneyle izaha çalışıyor. Kimi çevrelerin hayranlık ve sevgi gösterileri ise bir başka boyutu gösteriyor. Kimi çevreler şu an için sessizliğe büründü, onların da geleceğe dönük beklenti ve gerekçeleri var. Geriye kalan kısım şiddetle tepki gösterirken sadece sloganik bir tavır takınıyor.
Papa, Batı inanç ve düşünüşü için önemli. Uhrevi bir konumda bulunmasına karşın, laikliğe rağmen bir devlet başkanı ve hatta daha ötesi bir konumdadır. İtibarı her zaman için yüksek ve bir üst konumdadır.
Hatırlanmalı; 2002 yılında Türkiye, AB sözleşmesini Papalık makamının, heykelinin gölgesi altında imzalamıştı. Bu, Batı için önemli bir gösterge. Papalık makamı Katolik dünya için en üst makamdır. Hiçbir Batı ülkesi onu sadece uhreviliği temsil ediyor diye hayatın dışına itmiyor. Bu üst makamı en üst düzeyde değerlendiriyor. Söz konusu imza onun için orada attırıldı.
Bir ülkeden bir diğerine giderken başkanlıklar düzeyinde ağırlanıyor diğer yandan da. Hem uhrevi hem de dünyevi konumu göz önünde bulunduruluyor.
Emperyal Batı ülkeleri Müslümanların yaşadığı coğrafyaya işgal niyetiyle saldırıda bulunduklarında Haçlılık ruhu devreye giriyor. Bunu açıkça dile getiriyorlar. Geçmiş dönemlere bakıldığında bunlar anımsanacak. Belleklerimizi biraz zorlamamız yeterli.
Siyasal bir güç olduğu için Müslüman ülkelerde de devlet başkanı konumunda karşılanır, ağırlanır ve uğurlanır. Sıradan bir bürokrat, bir dinin temsilcisi olarak karşılanmaz. Bunu zaten onlar da kabul etmiyorlar. Önceki papalardan biri Peygamberimiz’i aşağılayan bir yaklaşımda bulunmuştu Müslümanlar güya o zaman tepki göstermiş, ondan özür dilemesi beklenmişti. Oysa o, özür dilemediği gibi sadece “üzgün” olduğunu belirtmiş ve savuşturmuştu. Peygamberimiz’i hiçbir zaman peygamber olarak kabul etmezler. Hazreti İsa ile değil de eh işte sırası gelince Papalık makamıyla bile eşdeğer olarak kabul etmezler.
Müslümanların yaşadığı ülkede hem bir devlet başkanı hem de bir Papa olarak ağırlanır. Siyasal anlamda kimi zaman beklentilerde bulunulur ama onlar hiçbir zaman Müslümanların yaşadığı zulüm ve işgalleri öylesine geçiştirirler. Dünya kamusunda kimi zaman bir açıklamada bulunulacaksa öylesine geçiştiriliyor. Ne yazık ki Müslümanların kimi önde gelenleri onlardan medet umarak bir çıkış yapmasını, bir tavır ortaya koymasını beklerler, ziyaretlerde bulunurlar. Oysa onlar hiç de tınmazlar.
Katolik Hıristiyanların lideri olarak ülkemizi ziyaret ettiğinde iki boyutlu bir konumunun olduğunu gösterdi ve bunu da uyguladı.
Örneğin bir devlet başkanı olarak Anıtkabir’i ziyareti yukarıda bir kesimin sessizliğinin bir nedenini bunun için vurguladık. Bir yanıyla Papalık makamının ziyareti ve onayı onları da mutlu etmiş olmalıdır. Burada laikliğin tartışılması söz konusu olamaz. Dahası ayinleri, giysileri ve büyük bir gösteriye dönen törenleri de onları rahatsız etmez. Laikliğin sözü bile edilmez.
Diyanet işleri Başkanlığı’na ait böyle bir tören sokaklarda, kimi arenalarda yapılsa kıyameti koparırlar. Bu onların nasıl bir niyet içinde olduklarını da gösterir. Yani bir bakıma Katolik Hıristiyanlığının liderine ve onların kültürüne olan hayranlıkları ve sevgileri bu son ziyarette kendini gösterdiği gibi gösteriyor. Yani İslâm ve Müslümanlığa olan öfke ve nefretin zerresini onlara göstermiyorlar. Ne yazık ki halk katında da onlara dönük sempati kabul görüyor. Papa 14. Leo’nun çığlıklarla karşılanıyor olması bir rastlantı olmasa gerek. Bu en çok Katolik Haçlıları mutlu ediyor olmalı. Haçlı seferlerinde elde edilemeyen başarı, kültürel ve düşünsel yol ile başarılmış oluyor.