Arapça “d-y-n” kökünden gelen din kelimesi “şeriat, kanun, yol, hüküm, adet, ceza, mükâfat, hâkimiyet, galibiyet, yol” gibi mânâlara gelir. Kur’an-ı Kerim’de din, “hesap günü, ceza-mükâfat, din günü, tevhid ve teslimiyet” gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Din, akıl ve şuur sahibi olan insanları, kendi hür irade ve istekleri ile zaten hayır olan şeylere sevk eden; insanların yaratılışlarındaki gayeye ulaşabilmeleri için takip edilmesi gereken yolu gösteren ve peygamberlerin tebliğine dayanan, kemal gayesine ermek için en doğru ve en nurlu yolu gösteren ilahi bir kanundur.

Din hakkında pek çok tarifler mevcuttur. Tüm bu tariflerden çıkan ortak sonuç şudur ki; dinin kurucusu Cenâb-ı Hakk’tır. Allah Teâlâ’nın dışındaki hiçbir fert ve güç, dinin kurucusu olamaz.

İslâm âlimleri, dinleri temelde üç kısma ayırır: “Hak din, muharref dinler ve bâtıl dinler”.

HAK DİN İSLÂM

Allah-u Teâlâ tarafından peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirilen ve hiçbir değişikliğe uğramadan asliyeti koruyan dine “hak din” denir.

Günümüzde bu özelliği taşıyan tek din İslâm’dır. Zira Kur’an-ı Kerim, Allah katında İslâm’dan başka hiçbir dinin kabûl olmayacağını açık bir şekilde şöyle buyurmaktadır:

Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah, hesabı çok çabuk görendir(Âl-i İmrân Sûresi, 19).

“O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resulü’nü hidayet ve Hak din ile gönderendir” (Tevbe Sûresi, 33) ayetleriyle gerçek ve hak dinin İslâm olduğu açıkça belirtilmektedir.

Kezâ, “Hem bir fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın, vazgeçerlerse artık husumet ancak zalimlere karşıdır” (Bakara Sûresi, 193).

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın” (Tevbe Sûresi, 29).

“Yeryüzünde fitne ortadan kalkıncaya ve dinin tamamı Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın/cihad edin. Vazgeçerlerse kuşkusuz Allah yaptıklarını görmektedir” (Enfal Sûresi, 39) ayetiyle de gerçek ve hak din İslâm’ı bütün dünyaya Allah-u Teâlâ’nın hâkimiyetini hâkim kılmak için mücâdele etmemiz gerektiği belirtilmektedir.

Başka bir ayette de, “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa-benimserse, asla ondan kabul edilmez. O ahirette de hüsrana uğrayanlardandır” (Âl-i İmrân Sûresi, 85) buyrulmaktadır.

SON VE TEK DİN İSLÂM

Allah indinde geçerli tek dinin İslâm olduğu, başka din gelmeyeceği, Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette tekrarlanmaktadır. Bu ayetlerden bir kısmını belirtelim:

“İslâm’dan başka din arayanlar asla kabul görmez. Ahirette de hüsrandadırlar” (Âl-i İmrân Sûresi, 85).

“Bugün kâfirler sizin dininizden yeise düşmüşlerdir. Artık onlardan korkmayınız, benden korkunuz, bugün sizin üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmiyet’i seçtim ve beğendim” (Maide Sûresi, 3).

Her hafta Cuma namazında hutbede imamların okuduğu ayeti hatırlayalım. Allah (c.c), Âl-i İmrân Sûresi 19’uncu ayette kendisinin katında şu an geçerli olan tek dinin İslâm olduğunu beyanla şöyle buyurmaktadır:

“Doğrusu Allah katında makbul olan din, İslâm’dır. Kendilerine kitap verilen Hristiyan ve Yahudiler hakikati bildikten sonra, aralarındaki ihtirastan dolayı İslâm dini hakkında ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, onun cezasını vermekte çok çabuk hesap görücüdür” (Âl-i İmrân Sûresi, 19).

(Devam edecek)