Bir zamanlar, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk”...

Sömürü kuyruğunun kontrol şefi!

Hangi ülke bu ülke? Elbette bildiniz; İngiltere!

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'in kaleme aldığı bir makale.

Makale, 1 Ağustos 2024 tarihinde İngiliz The Sun gazetesinde yayımlandı.

Diyeceksiniz ki, "Adnan Bey, aylar önce yayımlanan bir makaleyi neden söz konusu ediyorsun?"

Okuduktan sonra diyeceksiniz ki, "İyi ki yayımladınız bu satırları!"

Öyleyse buyursunlar! İngiliz Başbakan diyor ki;

* "Gerçekte bizim İslam toplumlarıyla ya da yöneticileriyle doğrudan bir sorunumuz yok. Çünkü bu rejimler bizim yörüngemizde dönüyor, varlıklarını bize borçlular ve bizim ulusal güvenliğimize hizmet eden politikalar izliyorlar. Kendi ulusal çıkarları ne olursa olsun."

* "Peki, öyleyse İslam dünyasıyla olan esas sorunumuz nerede yatıyor? Asıl problemimiz, (İslam’ın bizzat kendisiyle ve İslam peygamberi Muhammed’le) ilgilidir. Çünkü bu din, medenî bir din olarak varoluşsal ve uygarlıkla ilgili tüm sorulara detaylı cevaplar sunuyor. Ve Batı medeniyetinin giderek solmaya başladığı bir dönemde, İslam ve Muhammed parlamaya devam ediyor. Hem de bizim Avrupa toplumlarımızın içinde!"

* "Çünkü liberal değerler düşünce özgürlüğünü sağladı, kilisenin otoritesini zayıflattı. Bu özgür düşünce ortamı, birçok seçkinin ve gencin İslam’ı kabul etmesine yol açtı. Çünkü bu kişiler, İslam’da ruhsal, psikolojik, varoluşsal ve toplumsal ihtiyaçlarına cevap buldular. Oysa bizim Batı medeniyetimiz bu ihtiyaçları karşılayamadı ve çelişkiler içinde bıraktı."

Gavurluğu ve boyutunu gördünüz mü?

"İSLAM'I ENGELLEMEK ZORUNDAYIZ!"

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, makalesinde şunları da kusuyor;

* "Bu nedenle asıl meselemiz İslam’ladır ve bu durum böyle kalacaktır. Çünkü bizim tek seçeneğimiz, her türlü yolla İslamî düşünce ve İslamî yayılmayı engellemektir. Diğer bir seçenek ise İslam’ın hak din olduğunu, İsa’nın ve tüm peygamberlerin dini olduğunu kabul etmek olur. Bu da bizi İslam’ı benimsemeye ve Allah’ın yeryüzündeki ve ahiretteki hükümranlığına teslim olmaya götürür."

* "Seçeneğimiz yok: İslam’a karşı durmak zorundayız. Gerekirse liberal değerlerimizden feragat edip, Müslümanların Avrupa’yı terk etmesine neden olacak yasalar çıkarmalıyız. İsveç örneğinde olduğu gibi: orada eşcinsellik, ateizm ve benzeri şeyler yasalarla destekleniyor ve bu da Müslümanları ya Avrupa’dan ayrılmaya ya da inançlarını kaybederek Batı medeniyetine asimile olmaya zorluyor. Aynı zamanda, İslam dünyasından Avrupa ve Amerika’ya göçü engellemeliyiz. Bunu, İslam ülkeleriyle iş birliği yaparak başarabiliriz."

* "Bu arada Müslüman olmayan toplulukların göçüne kapı açmalıyız. Diğer taraftan İsrail’i, ne kadar sert uygulamaları olursa olsun desteklemeye devam etmeliyiz. Çünkü Gazze’de İslamî bir yönetimin kurulmasına izin vermemeliyiz. Böyle bir yönetim, İslam dünyasındaki halklara örnek olabilir."

* "Bu noktada, İsrail’in Arap devletlerinden aldığı büyük desteği kullanabiliriz. Zira bu devletler, herhangi bir İslamî veya demokratik rejim kurulmasından korkuyor. Bu da bizim için önemli bir fırsat. O yüzden bu Arap rejimlerini, ordularını, güvenlik kurumlarını ve tüm yapıları desteklemeye devam etmeliyiz."

***

Esasen bu türden makaleler kimin ne düşündüğünün ortaya konulması açısından önemli!

Öyle değil mi?

VALİ RECEP YAZICIOĞLU’NUN LİDERLİK YÖNLERİ!

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İİBF İşletme Bölümü Araştırma Görevlisi Muhammet Negiz, dikkat çeken bir analize imza attı.

Muhammet Negiz, gazeteci-yazar Halil İbrahim Özdemir’in kaleme aldığı “Çıtaları Yükselten Vali: Recep Yazıcıoğlu” kitabından yola çıkarak, merhum Recep Yazıcıoğlu'nun liderlik sırlarını yazdı. Bakalım bu sırlar nelermiş;

* Halkla İletişim ve Ulaşılabilirlik: Açık kapı politikası, sokakta dolaşma, mütevazılık. "Kapı açık, çalmadan girebilirsiniz, randevuya gerek olmadan istediğiniz zaman görüşebilirsiniz." (s. 12)

* Cesaret ve Kararlılık: Ateş hattına girmek, kadere inanmak. "Takdirin dışında hiçbir şey olmaz. Allah bizim ölmemizi murat etmişse ne yaparsak yapalım kurtulamayız." (s. 29)

* Sistem Eleştirisi: Bürokrasi eleştirisi, sistemdeki aksaklıklar. "Yetki demek para demektir. Paran yoksa vali değil de ne olursan ol yetkin yok demektir." (s. 29)

* Sosyal Sorumluluk: Dul erkeklerin evlendirilmesi, halkın sorunlarına çözüm üretme. "Evlenebilmek için valinin kapısını çalanın haddi hesabı yoktu." (s. 56)

* Halkın Gelişimi ve Eğitim: Kıraathanelerin aslına dönmesi, okuma alışkanlığı. "Kıraathanelerin aslına dönmesini, orada bir kitap köşesi bulunmasını ve günlük gazetelerin oralarda bulundurulmasını isteyen birer yazı yazmıştı." (s. 57)

* Medya ve Şeffaflık: Gazete provalarını kontrol etme, basına müdahale etmeme. "Bir gün olsun kendisi ile ilgili ya da olumsuz bir haber dolayısıyla itiraz etmemiş gazetenin yayınına itiraz etmemişti." (s. 56)

* Empati ve Mütevazılık: Personelden özür dileme, kendini halkla eşit görme. "Özür dilemenin erdem olduğunu bilmiş gerektiğinde personelinden bile özür dilemiştir." (s. 8)

***

Halil İbrahim Özdemir’in kaleme aldığı, “Çıtaları Yükselten Vali: Recep Yazıcıoğlu” kitabına göz atmakta yarar var... (Doğu Yayınları, Tlf: 0536 485 33 22)

PROF. DR. KAMİL KAYGUSUZ'UN NOTU

Enerji ve Çevre Uzmanı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyesi ve "Bilime Yön Veren 100 Türk" Liste müdavimi Prof. Dr. Kamil Kaygusuz, bu köşede yayımlanan İklim Kanunu yazımıza ilişkin bir not yolladı.

Şunları söylüyor Prof. Dr. Kamil Kaygusuz;

* "Sayın Adnan Bey kardeşim; yazılarınızı sürekli okuyan bir kardeşiniz olarak size teşekkür ediyorum. Çünkü yazılarınızda çok önemli konuları gündeme getiriyorsunuz. Bunlardan birisi de bu İklim raporu."

* "Bugün maalesef dünyayı en çok kirleten başlıca ülkeler; ABD, Çin ve Hindistan olup bu üç ülke de Paris Anlaşması’na hâlâ mesafeli duruyorlar! Hatta ABD'nin yeni başkanı Trump bu anlaşmadan çekildiklerini ifade etti."

* "Dolayısıyla bu 3 ülke bu Paris Anlaşması’na uymadığı müddetçe dünyamızın havasının kirlenmeye devam edeceği çok aşikârdır."

* "Emisyon kirliliğinin en büyük kaynağı da fosil yakıtların tüketilmesi olup, yukarıda bahsettiğim bu 3 ülke bu konuda başı çekmektedir. Bu 3 ülkenin anlaşmaya taraf olmaması durumunda diğer ülkelerin Paris Anlaşması’na taraf olması çok önemli değildir."

* "Bizim hükümetimizin ve Meclis’imizin bu konuları dikkate alması gerekir."

***

Prof. Dr. Kamil Kaygusuz'a bu hassasiyetinden dolayı teşekkür ediyorum.

---