Sağlıklı düşünme ortamının olmadığı bir zamandayız. Ruhen ve kalben insanlık hâlinden memnun mudur, değil midir? Böyle bir sorunun muhatabı gene kendisi. Kitlelere sormak yerine, onları yönlendiren, sürükleyen ve ortamı belirleyenlere bakmakta yarar var.
Yaşanmakta olan olayların sıcaklığında onları gözlememek yeterli. Onları ve ardıllarını birlikte. O zaman nasıl bir ortamda bulunulduğu anlaşılır.
Bir toplumu ilgilendiren, geleceklerini etkileyen ve belirleyen olay ve durumların zamanını kollamak bir anlamda yeteri derecede bir ölçüdür.
Toplumun önünde bulunan kişiler ne anlatıyor, neler yapıyor, nasıl yönlendirici oluyor? Onların hemen her konuda söz söylemesi ne denli sağlıklıdır, ne denli ufuk açıcı ve yol göstericidir? Dar zamanda kısır döngülü bir durum ve sonrası ya da geçmiş zamanlardaki tutumları ve onların sonuçlarında neler olmuş ya da olacak?
Coğrafyamızda yaşanan ne çok dönemler ve olaylar var. Yaşını başını almış olan bizlerin hayat deneyimleri, bilgileri, birikimleri gelecek için nasıl bir yol göstericilikleri olabilir? Geçmiş zamanlardan ders çıkaramayanların bugün ne gibi öneri ve yol göstericilikleri olabilir. Yol gösterici konumunda bulunanların geçmişlerini, içinde bulundukları kadar olan anlarının kesitlerine bakmak bile yeterli olabilir.
Darbeler görmüş toplum içinde sosyolojik değişimleri yaşamışların sağlıklı gözlemleri çok şeyi öğretir ya da gösterici olabilir. İdeolojilerin çatışmalarının olduğu yoğun zamanlar oldu. İnsanlar ideolojileri yüzünden birbirlerine kıydılar. Darbeler geldi, onları birden ortadan kaldırır gibi oldu. Ortadan kalkamadılar, kalıtım olarak var olmayı sürdürdüler. Ses tonları değişti, kimileri konum ve yer değiştirdi. Soldan sağa, sağdan sola, milliyetçilikten İslâmcılığa, İslamcılıktan sola, muhafazakârlığa, sekülerizme, liberalizme geçişler oldu.
Bizi en çok da ilgilendiren İslamcıların tutumu. İslamcı kavramına karşı olduğumuz, böyle olmayı asla benimsemediğimizi ve düşünmediğimizi belirtelim bu arada. Müslüman olma ve Müslüman kalma temel inanışımızdır bizim.
Keskin bir hayat anlayış ve bakıştan daha yumuşamış olana bir geçiş. 68’ kuşağının anarşist, karşı çıkışlı, hedefleri amaçları olan genç kuşağın liberalizme geçişi gibi. Onlar zihnen ve kalıtımsal olarak geçmişten kimi izler taşısalar da yeni hayat anlayışları onları munisleştirdi. Bir anlamda bilenler gibi bir tutum içinde göründülerse de ortak bir alanları ve eylemleri kalmadı. Patronların gölgesinde kendilerine önemli yerler edindiler.
İslamcılıktan muhafazakârlığa geçiş bir evredir. Bu evrede artık ideal olan değil yaşanmış olanın tercihinde bulundular. Bir Müslüman’ın yaşama biçimi, üslubundan çok modern hayatın yaşanmışlıklarında kendilerine yer bulma, edinme, sermayenin, sofralarının, masalarının etrafında bulunma gibi bir tutuma bürünme. Dalgalara göre kendilerine yer edinme. Dahası, siyasal söylemin etkisinde, güdümünde olmayı tercih etme.
Radikal, keskin bakışlı kesimlerin geçmişlerindekinden eser kalmayış da bir gösterge. Âdeta sinirleri alınmış, bambaşka insanlara dönüşleri de artık yadırganası bir durum değil. Bu hemen bütün kesimler için geçerli.
İslamcılıktan ırkçılığa, ümmet bilincinden ulus ve ırk bilincine geçişler sıradan durumlar.
Geçmişte bırakın birbirlerinin alanlarına girmeyi birbirlerine hasım, mesafeli olanlar artık ortak bir dile sahiptirler. Marksistlerin, solcuların, sağcı ve milliyetçilerin ortak dili buluşma alanı Kemalizm ve ulusçuluktur. Irkçılık ortak dilleridir. İslamcıların muhafazakâr, liberal ve hatta milliyetçi olmaları gibi. O keskin çizgiler silinmiştir.
İdeolojiler bitti ama ideal ve asıl olan bir bakıştan söz etmek olası gibi görünmüyor.
Müslüman olma bilinç ve yaşama tarzı bunların hiçbiriyle örtüşmüyor. Peygamber hayatı, anlayış ve tarzı bu gibi insanlar için belirleyici olmuyor. İlkeler ve inanışlar farklı seyrediyor. Çıkar, yer konum önceleniyor.