Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Erbakan’ın mirasçıları” başlıklı yazı, Soner Yalçın tarafından 23 Mart 2023 Perşembe günü, tam da bu seneki Kur’an Ayı Ramazan’ın birinci gününde yazıldı ve yarım yüzyıllık “Kur’an Nizamı” olan “Adil Düzen” çalışanları olarak bizim ilgi alanımıza girdi…
“33 sene sonra gelen mektup!” (Adil Düzen dersi ile ilgili bir mektup) başlıklı yazı da Resul Tosun tarafından, 23 Nisan 2023 Pazar yani Kur’an Ayı Ramazan Bayramı’nın üçüncü gününde Star gazetesinde yazıldı… Resul Tosun’un yazısında yazdıklarını 1981-1989 yıllarından itibaren Erbakan Hocamın Riyad Temsilcisi olarak yaşamaya başladım, vefatına kadar defalarca yaşadım ve bu satırları yazmakta olduğum bugün de -Cidde’deki müşterek dostumuz- Muhammed Ömer Camcum’dan Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü aldığım önemli mesajlarla yine yaşar oldum, elhamdülillah…
“Erbakan’ın mirasçıları” çok yönlü olarak yaşananları yazmaya, Erbakan Hoca’nın cihadı da yaşamaya devam ediyor…
Hitamuhu misk olarak Resul Tosun’un yazdığı bu hatırayı da okuyalım...
“1989 yılında Dünya İslami Edebiyat Birliği'nin İstanbul'da icra edilen kongresinin koordinatörlüğünü yapma şerefi bana nasib oldu. Hindistan'dan Fas'a İslam dünyasının dört bir yanından edebiyatçıları ağırladık. Benim İslami Edebiyat ile ilgim edebiyatçı olmamdan değil, 1987-1990 yılları arasında İslami Edebiyat dergisinin idari işlerini üstlenmem sebebiyleydi. Muhteva birliğin Türkiye temsilcisi olan merhum Ali Nar Bey’e aitti. Kongreyi, kurucuları arasında bulunduğum Millî Gençlik Vakfı'nın (MGV) Fatih Fevzipaşa Caddesi'ndeki binasında yaptık. Yanlış hatırlamıyorsam iki gün sürdü ama etkinlikler bir haftaya yayıldı. Misafirleri İstanbul'u gezdirmek dâhil değişik etkinliklerle ağırladık. Ebul Hasen en-Nedvi de misafirlerimiz arasındaydı ve onunla yaptığım söyleşiyi dergide yayınladığımızı hatırlıyorum. Fatih Ormanları'na yaptığımız geziye merhum Necmeddin Erbakan Hoca da gelmiş, misafirler üzerinde olumlu etkiler bırakmıştı. Uzatmayayım, kongreye katılan birliğin Fas temsilcisi Hasan el-Emrani bir sene sonra 1990 yılı Ağustos ayında beni aradı ve Fas Krallığı Evkaf Bakanlığı'nın düzenlediği, "İslami Uyanışın Bugünü ve Geleceği" konulu bir sempozyum düzenlendiğini Erbakan Hoca’yı orada görmek istediklerini, Hoca’yı oraya götürüp götüremeyeceğimi sordu.
Erbakan Hoca’yı aradım, olumlu cevap verdi. Birlikte ed-Daru'l-Beyza'ya (Kazablanka) gittik. Üç gün (28-29-30 Ağustos) süren altı bölümden oluşan sempozyum önceden planlandığı için Erbakan Hoca’ya ancak tebliğler konusunda ikinci gün 5 dakikalık bir değerlendirme konuşması ayarlanabildi.
Otele dönünce Erbakan Hoca beni masaya oturttu, Adil Düzen'in özetini altı saat süren bir çalışma ile Arapçaya çevirdim. Her cümleyi itina ile bizzat dikte ettiriyordu.
Arapçaya çevirdim ama seçkin bir topluluk önünde okunacak metin olduğu için yanlış ifade kullanmış olmayayım diye bizimle yakından ilgilenen Ebu Zeyd el-Mukri' el-İdrisi'den tercümeyi gözden geçirmesini rica ettim. Bir iki imla hatası dışında işaret görmedim!
Erbakan Hoca’ya uluslararası toplantılarda resmi ve özel görüşmelerde hayli tercümanlık yaptım. Hoca Arapça konuşmuyordu ama dilin inceliklerine hâkim gibiydi. Bir defasında 'evhad' kelimesini 'bir' olarak tercüme etmişim, dikkatimden kaçmış; hoca 'tek' diye düzeltince şaşırmıştım!
Neyse, konuşma sırası Erbakan Hoca’ya geldi. Oturumların tamamını Evkaf Bakanı yönetiyor. Krallık sokağa hâkim olduğu gibi toplantıya da hâkim. 5 dakika süre verildi. Ama hoca neredeyse bir saatlik Adil Düzen dersi vermek için hazırlandı ve tepegöz bile getirtti. Hoca birkaç cümle Türkçe konuşuyor, mütercim olarak asıl metni Arapça olarak ben okuyorum. 5 dakika dolunca bakan 'süreniz doldu' diyerek müdahale etti. Aman Allah’ım, salon ayağa kalktı! Özellikle yabancı katılımcılar 'Biz Erbakan'ı dinlemek istiyoruz!' diyerek bakanı protesto ettiler...” (Devamı var…)