Sabah namazına uyanınca gördüm penceremin mermerine konan

karları.

Erken uyanmışım, şafağın aydınlığı daha ortalığı

aydınlatamazdı ama her yerde kar vardı.

Kar, aydınlık demekti.

Cennetin ırmaklarından birini tasvir ederken Sevgili

Peygamberimiz karın hem beyazlığıyla hem soğukluğuyla anlatıyordu.

Bu dünya üzerinde en temizleyici madde olarak kar suyuna

işaret ediyordu Sevgili Peygamberimiz.

Köyümde annem ve babamdan aldığım eğitim hatırıma geldi.

Sabah aç karnına kar yenmezdi.

Öğle yemeğinden sonra köy pekmeziyle karıştırıp yerim

dedim ama ilk yağan kar da yenmez köyümüzün kültürüne göre.

Çünkü ilk kar, havayı da temizleyerek yağar. Sonra

yeryüzünü temizler.

Yağmur gibi sellere sebep olmaz.

Yavaş yavaş eridiği için yerin derinliklerine iner,

yeraltı depolarında toplanır ve yaz boyu bizi sulamaya devam eder.

Havran da bir zeytinci söylemişti, Bu sene yağlarımızın

tadı az olacak neden dediğimde Kar yağmadı, soğuklar da az oldu.

Aslında zeytin don derecesine varan soğuğu sevmez ama

yağın kaliteli olması için hafif hafif üşümesi gerekir.

Üzerine biraz kar yağıp donmadan erirse o yıl

zeytinyağının tadı çok güzel olur demişti.

Akşam evimizi aydınlatan elektriğimizde kar suyu vardır.

Gündüz bizi ısıtan enerjide yine kar suyu vardır. Toprağa

sağladığı gübre parasını Merkez Bankası nın deposundaki kâğıt paralar

karşılayamaz. Karın faydaları konusunda çok iyi çalışmalar da yapılmış ama

Bitti diyen olmamış.

Yani araştırmalar devam ediyor.

Karıncaya ne sağlar, file ne fayda verir araştırılmış

değildir. Araştırılmış olsa bile eksiktir.

Himalaya nın tepesine düşen kar tanesinin Taklamakan

çölündeki canlıya ve çöl bitkisine ne fayda verdiği bilinmez ama fayda verdiği

kesindir.

Kar, buraya yağsa da karla yüklü hava bir şekilde

dünyanın öbür tarafına kadar sınır tanımadan, vize almadan gider.

İkinci yağışında pekmezli kar yerken hep 1929 doğumlu

ağabeyimi hatırlarım.

Çocuktum, ufacıktım. Karı pekmezlemiş yengemi de almış

babamın evine getirdi.

Hepimizin elinde tahta kaşıklar.

Ağabeyim ağzındaki karı boğazından aşağı her indirişinde

Oooh, ciğerlerdeki mikropları kırar derdi.

Mikropları iyi kırdırmış ki, Şairin dediği gibi

Zinde ten, azade meşrep, bahtiyaranı kiram / Doktorun

görmez yüzün, eczacıya vermez selam

Kaç milyar kar tanesi iniyorsa hiç biri diğerine

benzemezmiş.

Her birinde Rabbimin mührü görülür ve bizi gökyüzünden

indirdiği beyaz pastasıyla sevindirirken hamde ve şükre davet eder.

En iyi sahne ustası altı tane topu birbirine değdirmeden

havada üç dakika oynatabilir.

Rabbim, henüz sayısını bile tamamlayamadığımız yıldızları

yarattığı ilk günden beri hepsini yörüngesinde döndürmeye devam ettiği gibi,

sayısını onun bildiği bizim bilmediğimiz kar tanelerini de birbirine

değdirmeden indirmeye devam ediyor.

Şimdi Karaman da ve İç Anadolu bölgesindeki il ve

ilçelerin hepsinde akşamları dostları bir araya getirdiği için Arabaşı

denilen özel bir yemeği yerler.

Un, su ve tuzdan meydana gelen pelte gibi bir hamur,

pişirildikten sonra bakır sinilere dökülür ve evin en soğuk yerine konulur.

Keklik olmadığı için tavukla yetinilir ve özel bir

çorbası yapılır.

Yatsı namazından sonra toplanan dostlar, sininin

etrafında aynı mesafede olacak şekilde otururlar.

Bakırdan sininin ortasını oyarlar.

İçine çorba tasını koyarlar.

Dostlar, sini etrafında bağdaş kurarlar.

Arabaşılı kaşıklarla

Çorba tasına dalarlar.

Arabaşısını kaşıktan çorba tasına ilk düşüren kim ise

gelecek akşam Arabaşı onun evinde yenecek.

Böylece hepsinin evinde yenerek hem ev şenlendirilecek,

hem cömertlik damarlarımızda bir kasılma meydana gelmişse Arabaşı içilerek

genişletilecek.

Yani, karın faydaları saymakla bitmez.