İçinde bulunduğumuz, adeta bir türbülansı andıran ve bir türlü çıkamadığımız 200 seneyi bulan tökezleme dönemi, maalesef sürüyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde baş gösteren ve imparatorluğu için için kemiren üretememe hali, Cumhuriyet’le birlikte aynen sürüyor. Bilgi üretemediğimizden, teknolojiye yön veremediğimizden ve işlerimizi herhangi bir sisteme oturtup adamakıllı iş yapmayı bir türlü öğrenemediğimizden, ne uzuyor ne de kısalıyoruz. Ekonomideki karşılığı olarak “gelişmekte olan ülke” olarak yılları heba ediyoruz.

Herkesin ezbere bildiği Güney Kore-Türkiye kıyaslamasına bir daha bakalım. 1960’larda aynı düzeyde bulunan 2 ülkenin bugün geldikleri nokta, her şeyi özetliyor. Türkiye, geçen 50 senede sıradanlığı ve az gelişmişliği adamakıllı aşamadı, gelişmiş bir ülkeye dönüşemedi. O dönemde bizimle “aynı boyda” olan Güney Kore, üretti, sanayileşti, büyüdü ve bize fark attı. Kendilerine ait teknoloji markaları, otomobil markaları var ve bize hatırı sayılır bir fark atmış durumdalar. “aynı boydaydık”, onlar uzarken biz ne uzadık ne kısaldık ve sonuç olarak hala “gelişmekte olan bir ülkeyiz”. Hem ekonomik, hem de siyasi manada “orta karar” olmayı sürdürüyoruz maalesef.

12. ve 13. yüzyılda bir İslam rönesansı yaşanmış, Müslüman alimler pozitif bilimlerde ve düşüncede Batı’ya büyük bir fark atmışken, geçen zamanda Batı medeniyeti aradaki farkı kapatıp büyük bir fark atmış durumda. Durumumuz maalesef, onlara “öykünmek”, onları “taklit etmek” ve “-mış gibi yapmak”tan öteye gidemiyor. Zihni ataletimiz ve eylemsizliğimiz, üretimsizliğimiz bizi onlara mahkum eder bir zavallılıkta daim eyliyor şu an.

Genelde İslam dünyasının, özelde ise Türkiye’nin durumu “ne köy olur ne de kasaba” deyimiyle uyuşuyor. Aslında “kasaba”ya daha çok yakışıyor. Köy desen köy değil, daha bir kabuğunu kırmış gibi ama şehir de olamamış, gereken bilgiye sahip değil, gereken üretime sahip değil. “Kasaba”, içinde bulunduğumuz hali anlatan iyi bir örnek.

Son 20-30 yıllık süreçte dünyada yaşanan baş döndürücü teknolojik gelişmeler, onun neticesinde değişen ekonomik koşullara ne kadar uyum sağladık acaba Bilginin üreticisi olmadan ve onu iyi kullanmadan, sadece emek yoğun bir ülke olarak, sadece Batılıların uğraşmadığı “angarya” işlerin imalatını yaparak büyümek, sanayileşmek olası değil artık.

Evet, Türkiye de bu baş döndürücü gelişmelerden nasibin aldı. Birçok imkana, birçok kolaylığa eriştik. Ancak, biz bu teknolojik gelişmelerin, bu bilgilerin sadece tüketicisiyiz. Bilgi (sadece teknik bilgi değil, her anlamda bilgi, bilim, düşünce) üretmiyoruz. Sadece olanı yüksek maliyetlerle edinip (hem de gelirimize vs bakmadan) deliler gibi tüketme sevdasındayız. Yani, şöyle bir düşünmek lazım. Mesela, bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olduğu halde, elimizdeki pahalı cep telefonları veya tabletlerle ne yapıyoruz biz Aklınıza gelen her yerden, eskisi gibi mekan kısıtlaması olmadan internete girip oyun oynayabiliyoruz, dünyanın her yerinden internete girip resimlerimizi paylaşıyor, eğlencenin dibine vurabiliyoruz. Artık bizi kimseler tutamaz!

Maalesef, teknolojinin ve bilimin bizim toplumumuz için anlamı, geliştirilen yeni cep telefonları veya bilgisayarları alıp istediğimiz her yerde kullanabilmekle sınırlı. Ne zamandır bilgilenmekle, fikri bir üretimle ilişkisi kesilmiş olan bizler, birilerinin (Batı) ürettiği teknolojileri çok pahalıya alıp keyif sürme peşindeyiz. Üretmiyoruz, ortaya hiçbir şey koyamıyoruz ve işin kötüsü içinde bulunduğumuz sefaletin ve dahi cehaletin de zerre farkında değiliz. Kendimizi kandırıyoruz sadece.

İlber Ortaylı, geçenlerde verdiği bir röportajda, Türkiye’nin geldiği noktayı “Türkiye’de kasabalılık egemendir bugün. Bizde büyük şehirlerin varoşlarında köylülük var sanılıyor. Hayır efendim... Büyük şehirlerin varoşlarında egemen olan kasabalılıktır” diye özetlemişti. Ortaylı, kasabanın, üretim kapasitesi olmayan ve fikri gelişmeye kapalı bir yer olarak tanımlıyordu. Buradan hareketle, Türkiye’nin şu günkü halinin de “büyük bir kasaba”dan farksız olduğunu söyleyebiliriz.

“Ne köy olur ne kasaba” sözünü abartıp kasaba olmakta karar kıldık anlaşılan.