Son sıralarda kafası atan Türkiye’yi bir yerlerden atıyor. Sözgelimi, Fransız Lawrance Bernard-Henri Levy Kobani’ye daha doğrusu PYD’ye bigane kalan Türkiye’nin NATO’dan atılmasını istemişti. Levy Türkiye’yi iğnelemeye devam ediyor. Bunun son örneklerinden birisi “İstanbul’da Kafka” başlıklı yazısı. Yazısını Ermeni sever Yahudi sever Erol Özkoray’a armağan etmiş. Daha doğrusu Türk’ün dışında herkese tutkun birisine adamış. Levy Türkiye aleyhinde şu satırları kaleme alıyor: “İstanbul’da gazeteci, yazar, polemikçi, sanatçı ya da sade vatandaş olunca başınıza gelen bu. Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk’un vatanında gelinen yer bu. Türkiye, tutuklu gazeteci ve entelektüeller alanında İran ve Çin’le rekabet halinde.” Levy, Özkoray ile en son Paris’te yaptıkları görüşmeyi yazısında şöyle aktarıyor: “Erol, kendi ülkesini terk etmeye mecbur kalıp buraya, Fransa’ya sığınma ihtimalini veya başka bir Avrupa ülkesine PEN Kulüp himayesinde yerleşip yerleşmeyeceğini araştırıyordu. Peki, Erol’u bu sürgün çözümünü düşünmeye iten neydi Temmuz 2013’te İstanbul’un kalbinde, özgürlüklerin ve demokratik vatandaşlık savunusunun sembolü haline gelmiş Gezi Parkı’nda yaşananlara dair Gezi Fenomeni kitabını yayımladı. Eşi Nurten Özkoray’la birlikte yazdığı bu kitapta, sosyolojik bir analiz ve şimdiki zamanın güzel bir tarihçesinin yanı sıra, yetkililer tarafından hızlıca temizlenen altı yüz kadar anonim slogan ve duvar yazısı derlenmişti.”

Levy bilmiyor olabilir ama Türkiye’de İpini koparan Paris’te soluğu alıyor. Misal mi istiyor Mısır Çarşısı davasından yargılanan Pınar Selek bunlardan birisi. ‘Türk Çakalı’ Dursun Karataş gibilerinin de uğrak yeriydi. Paris suçluların, düşüklerin buluşma yeri oldu. İstanbul Kafka’nın yeri olarak iç karartıyorsa Paris kahpeler ve kahpelik diyarı olarak kahpeleri ve suçluları barındırıyor ve çekiyor. O güruhun içini açıyor besbelli. Skandallar şehri. Fuhşiyat umumhanesi olduğu gibi aynı zamanda Levy gibiler sayesinde fikir umumhanesi de oldu.

*

İsrail namına Türkiye’yi neredeyse BM’den ve hatta gezegenden atacaklar. Bernard-Henri Levy Kobani’yi bahane ederek İsrail namına Türkiye’nin NATO’dan atılmasını istiyor.  Türkiye’yi parya ülke olarak görüyor. Peki, kendisi nedir NATO’nun dayısı mı olur, efesi mi olur, neyi olur Yoksa NATO mu onun dayısı olur Soytarı, kancık tipli herifler Paris’te filozof kılığında cirit atıyorlar. Levy Türkiye’nin NATO’dan atılmasını isterken Avrupa’nın İsrail yandaşı yeni sağcılarından Danimarka Halk Partisi Başkanı Kristian Thulesen Dahl de Türkiye ile AB müzakerelerinin kesilmesini istedi. Danimarka Halk Partisi Başkanı Kristian Thulesen Dahl, Türkiye’nin, Kobani’de savaşan Kürtlere silah yardımını engelleyip, IŞİD’i desteklediğini, İslam karşıtı yazar Lars Hedegard’a silahlı saldırıda bulunan zanlıyı serbest bırakarak uluslar arası anlaşmalara aykırı hareket ettiğini öne sürerek, AB ile müzakerelerin ve adaylığının iptal edilmesini istedi. Canı sıkılan Türkiye’yi bir yerlerden atıyor velhasıl!  Kristian Thulesen Dahl, Türkiye’nin AB’den giderek uzaklaştığını ve AB yasalarına aykırı yasalar çıkardığına dikkat çekerek Türkiye’nin cezalandırılmasını talep etmiştir. Gerekçelerinin hiçbiri incir çekirdeğini doldurmaz. Ama o bu bahane ile şuur altını boşaltıyor: “Türkiye, Lars Hedegerd’a silahlı saldırıda bulunan şahsı, Danimarka vatandaşı olduğu halde serbest bırakarak uluslar arası anlaşmalara aykırı davranmıştır. Ayrıca Suriye’de savaşan Kürtlere ABD’nin silah ve ilaç yardımı yapabilmesini, sınırlarını açmayarak engellemektedir. ABD silahları havadan atmak zorunda kalmış ve silahlar IŞİD’in eline geçmiştir. Bu durumda Türkiye’nin bir an önce AB ile ilişkilerinin kesilerek cezalandırılması gerekmektedir. Türkiye giderek AB’den uzaklaşmıştır.” Artık biz de hem NATO hem AB’ye rest çekerek bu istiskallerden bir an önce kurtulalım. Alsınlar AB, NATO ve BM’yi başlarına çalsınlar.

*

Suudlular Türk hilafetine karşılar, İranlılar da Osmanlılığımıza bozuluyor. Osmanlılardan ve Osmanlıcılardan gocunuyorlar. Nitekim yanlış ve gereksiz bir başvuru sonucu Türkiye’nin geçici BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi engellenmiştir. Yabancı gazeteler bunun bir ittifak sonucu gerçekleştiğini ve başını Suudi Arabistan gibi Körfez Ülkeleri’nin çektiğini ifade ediyorlar. Suudi Arabistan geçen sefer ABD’ye kızdığı için Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildiği halde daha sonra bunu reddetmişti. Şimdi ise Türkiye aleyhinde kulis yapmayı marifet sayıyor. Müslüman Kardeşler’e küresel saldırı başlattı da ne devşirdi, neyi kazandı Yemen’de müttefiki Ali Abdullah Salih kendisini Husilere sattı. Yarın Sisi de paralar suyunu çekince aynısını yapmayacağı ne malum Parayla müttefik kazanılmaz. İhanet eken ihanet biçer. Türkiye’yi sonunda atacak yer, ocak kalmayacak. Sonunda gezegenden bari atsınlar da kafa konforunu yakalasınlar.