Geçen gün Afyonkarahisar’da Millet İttifakı’nın mitingi vardı. Mitinge Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da iştirak etti.
Temel Bey mitingde bir konuşma yaptı. Karamollaoğlu, konuşmasının bir yerinde şu cümlelerle seslendi Afyonkarahisarlılara;
* “1974’te, tekrar ifade ediyorum, Ecevit ve Erbakan’ın koalisyonlarında muazzam adımlar atıldı. En önemli adımlardan bir tanesi, Afyon ekimi yasaklanmıştı, ilk alınan kararlardan birisi de Afyon ekimini serbest bırakmak oldu. Afyon, ilaç sanayinin temelini oluşturur. Alkaloit fabrikasını da bunun için Afyonkarahisar’da kurma kararı alındı ve temeli atıldı, elhamdülillah. O gün de temel atma merasimine gelmiştim, buradaydım. Elbette onun gibi daha bugün atılması icap eden birçok temel var. Yüzlerce temel atmamız gerekiyor desem hata etmiş olmam.”
* “Biz sadece Afyonkarahisar’ı değil. Ülkemizin bütününü ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz. Kars’tan, Ardahan’dan Edirne’ye kadar. Hakkâri’den Denizli’ye ve Afyonkarahisar’a kadar her yerde orada yaşayan büyüyen çocuklarımıza iş imkânları bahşetmek, üreteceğimiz ürünleri de ihraç ederek memleketimizi zenginleştirmek mecburiyetindeyiz.”

* “Ben Afyon Alkolit Fabrikası’nı dile getirdiğim zaman sadece orada kalmadı. Afyonkarahisar Şeker Fabrikası’nın temeli de Erbakan Hoca’mız tarafından atılmıştır. Ne oldu bugün o şeker fabrikasına? Biz bunu geldiğimizde yine kuracağız Allah'ın izniyle…”
***
Temel Karamollaoğlu Bey’in sözünü ettiği, Erbakan Hoca’mızın Afyonkarahisar’da attığı fabrika temellerini bir kez daha hatırlamak gerekirse;
* 1974 yılında atılan temeller: Afyon Şeker Fabrikası, Afyon Et ve Balık Kurumu.
* 1976 yılında atılan temeller: Afyon Şeker Fabrikası, Afyon Kâğıt Fabrikası, Afyon Et ve Balık Kurumu, Afyon Alkolit Fabrikası, Afyon Ağır Makine Fabrikası.
***
Yukarıdaki fabrikaların bacaları bugüne kadar gelişerek, büyüyerek tütmeye devam etseydi, Afyonkarahisar’ın durumu günümüzde nasıl olurdu?
Hadi, yazın bana. Ben de bu köşede duyurayım…
DERS VERİR GİBİ CÜMLELER!
* "Esasen anayasal kimliğin birçok unsuru gibi yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi de yeni değildir. Söz gelimi ilk anayasamız olan Kanun-i Esasî’deki, ‘Mahkemeler her türlü müdahelâttan azadedir’ (mad. 86) hükmüyle yargı bağımsızlığı teminat altına alınmıştır."
* "Meşrutiyet Dönemi’nde bu hükmün uygulamasını bizzat yaşayarak gören kişilerden biri Namık Kemal’dir. Ünlü şair, yazılarında devletin devamının ve halkın bahtiyar olmasının yolunun adaletten geçtiğini ifade eder. Örneğin bir şiirinde şöyle der: Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde, Geçer bir gün zemîne arşa çıksa pâye-i devlet.”
* "Kısacası, adaletin olmadığı yerde devletin payesi veya gücü arşa çıksa bile bir gün yerle bir olur. Namık Kemal, adaletin sağlanmasının birinci şartının yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı olduğunu belirtmiştir."

* "Ancak Namık Kemal, adaletin ve yargı bağımsızlığının aslında söylem değil bir eylem meselesi olduğunu tutuklu yargılandığı bir davada tecrübe etmiştir. Bunu ona öğretecek olan da birkaç yıl önce yazdığı mektupta kendisinden ‘nebbâş’ yani ‘mezar soyguncusu’ diye bahsettiği İstinaf Mahkemesi Başkanı Abdüllatif Suphi Paşa’dan başkası değildir."
* "Duruşma yoğun bir ilgi altında gerçekleşir. Yapılan telkinlerin de etkisiyle, başta Namık Kemal olmak üzere hemen herkes mahkûmiyet kararı beklemektedir. Ancak beklenenin tersine, Namık Kemal’i hürriyetine kavuşturan bir karar verilmiştir."
* "Mahkeme Başkanı Suphi Paşa akşam evde kızı bu kararı verirken korkup korkmadığını sorduğunda, tüm zamanların hâkimlerine unutulmaz bir ders niteliğinde olan şu cevabı vermiştir: Yarın hünkârın da, benim de huzuruna çıkacağımız bir hâkim vardır ki, yalnız ondan korkarım!” (Prof. Dr. Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi Başkanı)
***
Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın bu cümleleri sizce de önemli değil midir?
KİRA KONUSUNDA GALİBA EN DOĞRU FORMÜL BU!
Kiralara yüzde 25 zam tartışmasında;
* Ev sahipleri itiraz ederken haklı mı, haklı!
* Kiracılar aşırı, yıllık enflasyon oranından da yüksek artış oranlarına itiraz ederken haklı mı haklı!
* Peki, bu nasıl olur; her ikisi de haklıysa haksız olan kim diyen sevgili okurlar da haklı mı? Evet, okurlarımız da sonuna kadar haklı mı haklı!
* Yani kısacası herkes haklı bu konuda!
***
Ama galiba bunun bir de orta yolu var! Bir okurum çarpıcı bir formül gönderdi. Okuyalım;
* “Adnan Bey yazınızı okudum. Devlet ne kiracıyı ne de ev sahibini mağdur etmesin! Devlet enflasyon rakamlarını esas alsın. Kiracı artışını yüzde 25 yapsın. Devlet yüzde 25 ile enflasyon rakamı arasındaki farkı ev sahibine ödesin! Adalet yerini bulsun. Her şey artarken kira artışlarına sınırlama getirilmesi aldığı ev kirası ile geçinen vatandaşa zülümdür! Devlet teraziyi doğru tutsun ki milleti avukata, mahkemeye, yalan beyanlara ve şiddete maruz bırakmasın!"
Valla bu formül benim de hoşuma gitti...
ÇOK ACI BİR TABLO!
* Londra merkezli Dünya Kültürü Puan Endeksi Enstitüsü yanı sıra Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’na göre; Türkiye’nin okuma alışkanlığında dünyanın en geri ülkelerinde yer aldığını, ülkemizin; Libya, Tanzanya, Yemen, Afganistan, Pakistan, Gana, Togo ve Gine gibi ülkelerin bulunduğu klasmanda yani 173 ülke arasında 113’üncü sırada bulunduğunu,
* Bir yılda, ders kitapları hariç Amerika’da 72.000, Almanya’da 65.000, Brezilya’da 13.000, Türkiye’de ise 6.031 kitap yayımlandığını, AB ülkelerinde yıllık kitap harcamasının 600 dolarken Türkiye’de 2 dolar olduğunu,
* Almanya'da 11 bin 332, Fransa'da 4 bin 8, İspanya'da 5 bin 209, Türkiye'de ise 1433 kütüphane olduğunu, ama 1433 kütüphanenin önemli bir kısmının kapalı olduğunu,
* İngiltere'deki ortalama bir gazetenin tirajının Türkiye'deki bütün gazetelerin tirajından daha fazla olduğunu, Türkiye’deki gazete okurlarının yüzde 85’inin yalnızca spor ve magazin sayfalarıyla ilgilendiğini, biliyor musunuz?
Acı, hem de çok acı bir tablo!