İnsanlığın sanal veya gerçek bir medya aracılığıyla kuşatıldığı
bu zamanda gençliğin kendisine yol bulması oldukça güç. Zihin bu alanda tamamen
denetim altına alınıyor. Gençler, bu alana tutkuyla bağlanıyorlar, sonra da
ondan kurtulamıyorlar. Gençlerin saatlerce bilgisayarlara, ipodlara, tabletlere
saplanıp kaldıkları, zamanla da bağımlılaştıkları görülen ve bilinen bir
gerçek. Genç beyin bu sanal makineler karşısında donup kalıyor. Hayal
kuramıyor, kendisine ait bir ütopya oluşturamıyor. İdeal sahibi de olamıyor.
Bu araçlar öteden beri insanlık için tehlikeli olabilecek
olan düşünceleri alttan alta beyinlere yerleştiriyor. İzafiyet teorisi,
cinsellik, uyuşturucu ve benzeri durumları doğal hâle getiriyor.
Müslümanlar, insanlığa çözüm yolları bulmalı, üretmeli.
İnsanlığın en zor dönemidir bu.
Gençliğin bunlardan kurtulmasının yöntemi nedir, nasıl
olmalıdır, bunun üzerinde yeterince durulmalı.
Şimdilerde e-kitap diye bilinen teknik araçlar üretiliyor.
Bunlar da bir defaya mahsus, sadece gözleme dayalı bir durum. Bu da bir başka
tuzak.
Bir kitap zevkle okunamıyorsa, beğenilen cümlelerin ve
satırlarının altı çizilemiyorsa, bir kitap rafa kaldırılamıyorsa, o kitap
yeniden yeniden ele alınamıyorsa, altı çizili satırlara yeniden göz
atılamıyorsa okuma eyleminden söz edilemez. Bir kitabın oluşumu büyük bir zaman
alır. Onun okunması çok daha kısa zaman içinde olabiliyor. Ancak okunan kitap
atılamıyor, kültür tarihi içinde yerini alır, raflara yerleşir. Bu, özel ya da
kurumlarda kütüphaneler olur, nerede olursa olsun kalıcıdır. Bugün insanlık ve
kültür tarihine ait yüz yıllar öncesine ait eserlere bakıyoruz. Onlardan
geçmişi, geçmişten de geleceği öğreniyoruz. İnsanlığın gelişimi bunun
üzerinedir.
Dünyaya tuzak kuranlar ancak kendilerine özgü ve sınırlı
kalifiye eleman yetiştiriyorlar. Bir ülkeyi ancak birkaç yüz kişi ile yönetmeye
bakıyorlar.
Müslüman gençlik bilgi, düşünce ve ideal bilinciyle hayata
yeniden bakmalı. Kendisini farklı kılmalı. Öncelikle, gelişim sürecini iyi
değerlendirmeli. Kendisine hangi bilim alanını seçiyorsa, o alanda yetkinleşmek
için derinliğine bilgiye ulaşmalı. Bir Müslüman genç manevi oluşun
olanaklarından yararlanmalı. Sevgili Efendimiz’den başlayarak bütün
peygamberler, halifeler, veliler, bilge insanlar, bilim insanları, tarihe
önderlik etmiş kişilikleri iyi tahlil etmeli. Okumalı.
Sevgili Efendimiz’in hayatını, her anını, davranışını
kendisine ölçü almalı. İnsanlığa bu bakış açısıyla yaklaşmalı. Çok çok okumalı,
okuduklarını sindirmeli. Sadece bir ekole, bir insana bağlı kalmadan bilgisini
geniş bir alana yaymalı, hepsinden beslenmeli.
Her genç kendisine, başlangıçta mütevazi, ama özel bir
kütüphane oluşturmaya başlamalı. Kendi özel kütüphanesinin raflarına zamanla
yeni kitaplar eklemeli. Bunları okudukça, zaman zaman okuduklarına göz atmalı.
Okuduklarından yola çıkarak küçük notlar tutmalı. Kendince
beğendiği, özgün bulduğu düşünceleri defterine not düşmeli. Bunları yaptığında
ilerleyen zaman içinde kendisi farkında olmadan çok mesafe kat ediyor. Önceden
beri birlikte olduğu arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde aralarındaki sohbetten
kendisinin bir değişim içinde olduğunun farkına varacak. Konuşmaları,
sohbetleri artık farklı bir düzlemde oluyordur. Okuyan bir insan kendisi gibi
biriyle birlikte bir araya geldiğinde, yanlarında bulunan diğer arkadaşları
onların bu sohbetlerinden haz almazlar, sıkılırlar, esnerler. Oysa okuyan ve
kendini geliştirenlerin arasında tatlı bir sohbet başını alıp gidiyordur.
Okuma, bilgilenme, insanlığa değer verme, onları
küçümsemeden anlama duygusu çok farklıdır. Müslüman bir genç sadece kendinden
sorumlu değildir. Sorumluluk alanı kendinden başlayarak en yakınından çevreye
doğrudur. Müslüman gencin kazandığı ecir oldukça büyüktür.