Mikrodalga Fırın, 5G ve Sessizce Öldürülen Canlılık

Bugün Bursa’da, Uludağ Üniversitesi ev sahipliğinde “2. Uluslararası Multidisipliner Çevre ve Kenevir Kongresi” başlıyor. Kongre, Kongre Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karadağ öncülüğünde, farklı disiplinlerden bilim adamlarını ve uzmanları bir araya getiriyor.

Son dönemde yasal düzenlemelerle birlikte önemi giderek artan “Tıbbı Kenevir” konusu, kongrenin ana gündem maddelerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda ben de kongrede, “Tıbbı Kenevir Ekosisteminde Bilgi Yönetimi, Kamuoyu Algısı ve Dijital Dönüşüm” başlıklı sunumumla yer alacağım.

Teknoloji ilerliyor deniyor.
Ama kimse şu soruyu sormuyor: İlerleyen ne, gerileyen ne?

Bugün mikrodalga fırını mutfağa koyduk.
Yarın 5G’yi cebimize, evimize, bedenimize koyduk.
İkisi arasında sanıldığı kadar fark yok.
Çünkü mesele cihaz değil, frekans.

Mikrodalga Fırın Gerçekte Ne Yapar?

Mikrodalga fırın, yemeği “pişirmez”.
Öldürür.

Elektromanyetik dalgalar, gıdanın içindeki su moleküllerini yüksek frekansta titreştirir.
Bu titreşim:

Ø Moleküler sürtünme oluşturur

Ø Isı üretir

Ø Hücresel yapıyı bozar

Sonuç ne olur?

Ø Mikroorganizmalar ölür

Ø Enzimler parçalanır

Ø Vitamin ve mineral yapıları zarar görür

Ø Gıda canlılığını kaybeder

Ortaya çıkan şey:
Besin değeri düşmüş,
enzimi ölmüş,
posa haline gelmiş “ölü ürün”dür.

Bu yüzden mikrodalga ile ısıtılan yemek:

Ø Tok tutar ama beslemez

Ø Mideyi doldurur ama hücreyi doyurmaz

Biz farkında olmadan ölü gıdalarla besleniyoruz.

Peki 5G Ne Yapıyor?

5G de elektromanyetik dalga üretir.
Daha yüksek frekans, daha kısa dalga boyu, daha yoğun etkileşim.

Savunma hep aynı:

“Isıtacak kadar güçlü değil.”

Mesele zaten bu değil.

Asıl mesele şudur:

Ø İnsan vücudu %70 sudur

Ø Hücreler elektriksel sinyallerle çalışır

Ø Sinir sistemi frekans temellidir

5G sinyalleri:

Ø Deriden geçer

Ø Dokuya nüfuz eder

Ø Hücre içi sıvılarla etkileşime girer

Düşük dozda ama sürekli.

Mikrodalga fırın yemeği birkaç dakika etkiler.
5G, insanı günde 24 saat.

Benzerlik Burada Başlar

Mikrodalga fırın:

Ø Suyla etkileşir

Ø Moleküler titreşim üretir

Ø Canlı yapıyı bozar

5G:

Ø Suyla etkileşir

Ø Hücresel düzeyde titreşim oluşturur

Ø Uzun vadeli biyolojik etkilere açıktır

Bu sadece insan için geçerli değil.

Etkilenen Sadece İnsan Değil

Bu frekanslar:

Ø Ağaçları

Ø Bitkileri

Ø Toprağın içindeki mikroorganizmaları

Ø Arıları

Ø Hayvanları

Ø Fotosentez yapan tüm canlıları

etkiler.

Çünkü canlılık:

Ø Suya

Ø İyon dengesine

Ø Doğal frekanslara

bağımlıdır.

Doğaya yapay frekans yüklediğinizde sadece insan değil, yaşam ağı etkilenir.

Bugün kuruyan ağaçlar, yönünü şaşıran hayvanlar, azalan böcekler “tesadüf” değildir diyen namuslu ahlaklı bilim adamları var.

Ama bu sesler, rantın gürültüsünde kayboluyor.

“Kanıt Yok” Masalı

Bir zamanlar:

Ø Asbest zararsızdı

Ø Sigara sağlıklıydı

Ø Kurşunlu benzin güvenliydi

Sonra ne oldu?

“Zararın kanıtı yok” söylemi,
masum bir bilimsel tespit değil;
minareyi çalmak için kılıf üretmenin sistematik halidir.
Risk görmezden gelinir, uygulama yaygınlaştırılır,
fatura ise yıllar sonra insanlığa kesilir.

Bilimde adı vardır:
Önlem ilkesi.

Risk varsa, tedbir alınır.

Ne Yapmalı?

Teknolojiyi reddetmek değil mesele.
Maruziyeti azaltmak.

Ø Telefonu kulağa dayayıp uzun konuşmamak

Ø Kulaklık veya hoparlör kullanmak

Ø Çocukları frekanslardan uzak tutmak

Ø Ev ve iş yerlerinde bilinçli kullanım

Ve evet…

Doğal kalkanlara yönelmek:

Ø Kenevir bazlı EMF koruyucu tekstiller

Ø Doğal yapı malzemeleri

Ø Toprakla temas

Ø Canlı gıda, canlı su

Çünkü canlı, canlıyı korur.

Mikrodalga fırının kapağını kapatıyoruz.

Ama 5G’nin kapağı dahi yok.
Bu yüzden hücrelerimizin içinden geçen yıkıcı ve kalıcı etkisi var.

Bugün ölü gıdalarla beslediriliyoruz.
Yarın öldüren frekanslarla yaşamaya zorlanıyoruz.

Asıl soru şu:
Bu bedeli ödemeye gerçekten hazır mıyız?

Çözüm Kapının Önünde: Kenevir

Sorunları saymak kolay.
Asıl mesele, çözümü görmek.

Bugün 5G ve elektromanyetik kirlilik konuşuluyorsa, bunun karşısında duran doğal bir dengeleyici de var: Kenevir.

Kenevir sıradan bir bitki değildir.
Binlerce yıldır insanla birlikte evrimleşmiş, doğanın sunduğu en güçlü biyolojik düzenleyicilerden biridir.

Kenevir ve Elektromanyetik Koruma

Kenevir lifleri:

Ø Elektromanyetik frekansları absorbe edebilir

Ø Dağıtabilir

Ø Dengeleyici bir kalkan görevi görebilir

Bu yüzden:

Ø Kenevir kumaşları

Ø Kenevir bazlı yapı malzemeleri

Ø Kenevir katkılı boyalar

elektromanyetik maruziyeti pasif olarak azaltır.

Bu bilim kurgu değil.
Bugün askeri, havacılık ve ileri tekstil alanlarında bu çalışmalar zaten yapılıyor.

5Gnin Zararları, Hastalıklar ve Kenevirin Tıbbi Rolü

Alzheimer, kanser, kronik ağrı, nörolojik bozukluklar…

Bu hastalıkların tamamı:

Ø Sinir sistemi

Ø Hücresel iletişim

Ø Enflamasyon

ile doğrudan ilişkilidir.

Kenevir bazlı doğru uygulamalar:

Ø Sinir sistemini yatıştırır

Ø Hücresel stresi azaltır

Ø Ağrıyı baskılar

Ama altını çizelim:

Bu iş simsar işi değil, ilaç işidir.
Doz, form, kalite ve ahlaki ilkeler olmadan fayda değil, zarar gelir.

Yanan Ormanlar ve Kenevir Gerçeği

Bir orman yandığında:

Ø Oksijen kaybolur

Ø Toprak ölür

Ø Ekosistem çöker

25 yılda olgunlaşan bir ağaçtan aldığımız kağıdı,
kenevirle 4–5 kat verimle elde etmek mümkündür.

Üstelik:

Ø Kenevir 5 ayda hasat edilir

Ø Aynı toprağa tekrar tekrar ekilebilir

Ø Daha fazla oksijen üretir

Ø Toprağı iyileştirir

Yanan alanlara kenevir ekmek:

Ø Doğaya yük değil

Ø Doğaya destektir

Kağıt, Endüstri ve Gerçek Sürdürülebilirlik

Bugün “geri dönüşüm” deniyor ama:

Ø Ağaç kesiliyor

Ø Kimyasal kullanılıyor

Ø Doğa yine zarar görüyor

Kenevir ise:

Ø Daha az su ister

Ø Daha az kimyasal ister

Ø Daha kısa sürede yenilenir

Gerçek sürdürülebilirlik budur.

Ezcümle

Bunlar kafaya koydular. Bu gidişle 5G’yi durdurmak zor.
Ama etkisini dengelemek mümkün.

Kenevir:

Ø İnsan için

Ø Doğa için

Ø Gelecek için

bir lüks değil, zorunluluktur.
 

Sorun teknoloji değil.
Sorun, doğru dengeyi bilmemek.

Ve doğa, dengeyi çoktan yazmıştır.

Ey insanoğlu;
ürettiklerinle övünme, gücünle kibirlenme.
Eğer evrende dengeyi gözetmezsen,
denge sessiz kalmaz;
vakti geldiğinde gelir senden intikam alır.


İşte bu dengeyi yeniden düşünmek ve birlikte tartışmak için,
bugün Bursa’da, Uludağ Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen
“2. Uluslararası Multidisipliner Çevre ve Kenevir Kongresi”ne
tüm okurlarımı ve ilgilileri davet ediyorum.