İnsanın ruhunu törpüleyen, anlamsızlaştıran süreçler uzadıkça umutsuzluklar karabasana dönüşür. İnsanlığın üzerine abanan karanlık ruh, tam anlamıyla kaosa dönüşünce çıkmazlar artar, içinde debelenilir. Yol bulma ise ancak ciddi anlamda öncülük yapabileceklerin varlığıyla olur.
Süregelen savaşlar, çatışma ve gerilimler baskın olanların egemenliğiyle olur. Onların alt olabilmeleri için ciddî anlamda çaba gerekir. Çabalar da belli disiplinler, dikkatler ve ustalıklarla yönetilir ise.
Her medeniyetin ve milletlerin kendilerine özgü yapıları bulunur. Bunun üzerine çabalarını sürdürürler. Medeniyetleri veya milletleri bozan, ana ekseninden uzaklaştıran materyalizm ve onun uzantıları çöreklendikleri toplumları birçok yönüyle tahrip ederler. Bugünün Hıristiyanlığı öz itibarıyla birçok şeyini yitirmiş bulunuyor. Materyalizm ve onun uzantıları ideolojiler yeri geldikçe kendilerine göre kısmen de olsa ondan yararlanır, kullanırlar. Hıristiyanlık geçmişin Hıristiyanlığı değildir. Onun ruhunu taşıyor olsa da zamanla yenik durumda kalmıştır. Onun sembollerinden biri olan papalığın etki alanı sınırlı. Bir yere kadar bir gücü vardır. Batı toplumları çok daraldıklarında ona başvururlar. Kısmen olsun ondan yararlanma yoluna bakarlar.
Papalık Hıristiyanlığı kimi şeylere tepki ve bir demeç verdiğinde öylesine geçip gider. Kimse umursamaz. Zaman zaman kimi sapkınlıklara, yanlışlıklara karşı çıktığında hiçbir etkisi olamamakta. Çünkü sözü geçmez.
Batı toplumu İslâm’a karşı savaş açmıştır. Bu, onu memnun ediyor doğal olarak. Çünkü kendisi de İslâm ile savaş hâlindedir. Yapılan ağır zulümler karşısında sessiz kalması doğası gereğidir. Örneğin bir Rusya Ukrayna savaşında da söz sahibi olmak istemez. Ortodoks Hıristiyan dünyası çok da umurlarında değildir. Ama gene de o konuda tedirgindir.
Batı, Müslümanlara ve İslâm’a karşı savaş açtığında yaslandıkları ideoloji Haçlılık ruhudur. Bunu alabildiğine diri tutarlar. Hem sömürge hem de bir medeniyet savaşı sürdürmeleri onlar için kaçınılmazdır.
Gerek Hıristiyanlığın gerek Yahudi Siyonizm’in birlikteliği ve savaşı İslâm karşıtlığıdır. Birliktelikleri, birbirlerini kullanmadaki iş birlikleri çıkarlarıyla ilgilidir. Sonuçta tek hedef vardır; o da İslâm medeniyetidir.
Müslümanları saran gaflet tam anlamıyla bilinçsizlik ile ilgilidir. Bilinçsizlik kendine sahip olamayış, kendini bilmeyiş ve kapılıştır. Var olmalarını başkalarının inisiyatiflerine bırakma gibi bir bilinçsizlik. Sömürgenlerden umut beklemek, onlara yaslanılırsa kurtuluşa erileceği düşüncesidir. Bu, artık onlar için tek çıkış yoludur.
Her geçen gün insanlık kendinden çok şey yitiriyor. Müslümanlar ise içine düştükleri bataklıktan kurtuluşun yollarını aramak yerine emperyallerin kendilerine uzatacakları ellere gereksinim duyuyorlar. Bu da onların bir bataklıktan bir başkasına düşmelerine neden oluyor.
Müslümanlar için tek çıkış yolu birliktelikleridir. Türkiye sürekli kendini öncü olarak görüyor. Görüyor, doğrudur, güçlü bir yanı var. Devlet geleneği olan, geçmiş deneyimleri bulunan bir ülke. Ama bu, ülke içindeki bütünlükten geçer. Sürekli gerilimli, kavgalı, çatışmalı olununca önce kendisini kurtarmamış olur.
Güçlü toplumlar iç barışları olan, birbirleriyle anlayışlı davranan, tahammül edenler başarabilirler. Bu toplum için aynı millet olma bilinci önemlidir. Irkların, mezheplerin, klik ve ideolojilerin insanı sürüklediği uçurumların ortadan kaldırılması zorunlu. Kimi durumlarda da gerektiğinde bunların da tolere edilebilirlikleri olur. Yeter ki bu konularda titizlenilsin. Zaman geçmiş değildir. Her şey olumlu ve iyi niyetli adımlara bağlıdır.
İnsanı diri tutan bilinç ruhu bir aşk hâlidir. Aşk bütünüyle kendini adama, bağlanma, sonuna kadar var olmadır.