Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Sabah toplantılarında yani cemaatle kılınan sabah namazlarında herkes o gün ne yapacağını beyan eder, böylece o gün kimin ne yapacağını diğerleri bilirler.
Öğle ve ikindi toplantılarında işlerin hangi seyri takip ettiğini birbirlerine bildirirler. Akşamleyin ise o gün elde edilen sonuçları rapor halinde verirler. Bunlar muhasebeye geçer. Böylece tüm hayat kayıt altına alınmış olur.
Namaz insanın/insanlığın/topluluğun kalbidir. Günde üç defa toplanılmaktadır. Sabahleyin toplar damarlardan halk mescide gelir, toplantıda kan temizlenir ve tekrar vücuda gönderilir, öğleyin ve akşamleyin aynı şeyler yapılır.
İslâmiyet’te işçilik yoktur. Biri başlayıp diğerleri onun emrinde iş yapıp üretim yapmaz, herkes kendi ürettiğini tüketir. Ne var ki insanlar devamlı alışverişte bulunarak birlikte üretim sağlanır. İşte buraya yani bu seviyeye ulaşma ancak herkesin yaptığını ve yapacağını topluluğa bildirmesi ile mümkündür.
“Ve miysakahu / Ve misakını” (Maide 7)
“Vesk” bağ demektir. Denklerin iplerle bağlanması vesktir. İnsanlar topluluk oluştururlar. O topluluğa imza koyarak bağlanırlar.
“Misak” burada marife zamir de marifedir. Zamirle Allah’a işaret ettiğine göre “Allah’ı zikrediniz”deki Allah aynı Allah’tır; “topluluk” olarak anladığımızda bu da topluluk demektir.
Herkes bir aşiretin ve bir kabilenin yani bir ocak ve bucağın ferdidir, onlarla sözleşme yapmak zorundadır. İnsan bucağı dışına çıkmadan da yaşayabilir. Dolayısıyla il merkez bucağıyla, ülke merkez bucağıyla, insanlık merkez bucağıyla ayrıca sözleşme yapma zorunluluğu yoktur.
İnsan hangi ocak ve bucak içinde doğarsa o bucak ve ocağın ferdidir. 7 yaşına kadar anasının, 7 ile 10 yaş arasında kendisi anasından veya babasından kimi isterse onun, 10 yaşında ise babasının ocak ve bucak mensubudur. 15 yaşına geldiğinde ocağını ve bucağını kendisi seçer. İşte bu yaştan itibaren sözleşmeyi kendisi yapmış olur.
Yukarıdaki “zikredin” emri yalnız 15 yaşını dolduranlara verilmiş olduğu için buradaki misak 15 yaşına geldiği zaman çocuğun ocak veya bucak başkanları ile yaptığı sözleşmedir. Her ocak ve bucağın kendi şir’ası vardır yani kendi kanunları vardır. 15 yaşına gelen kimse o ocakta kalacaksa veya o bucakta kalacaksa o kanunları kabul etmek zorundadır. 15 yaşına gelen kız ve erkeğe bu merhale bir merasimle tevcih edilir, toplantı yapılır, aşiret/ocak ona berat verir. Bu onun aynı zamanda bucak başkanına da biat ettiğini ifade eder. Bucağın bağlantısı ile ayrıca ülkeye ve insanlığa da bağlanmış olur.
“Ellezî vâsekaküm bihi / Sizinle misak yapmış olan kimsenin misakı.” (Maide 7)
Buradaki “ellezî” “hi” zamirinin bedelidir. Muzafun ileyhin sıfatı da olabilir. Misakı yapan topluluktur. Evet, bizimle sözleşme yapmıştır ama sözleşmeyle onu biz kabul etme durumundayız. Değiştirme durumunda değildir. Bu sebeple imtiyazlı vatandaşlık yoktur. Topluluk içinde herkes eşittir. Hanedanlık olmadığı gibi ayrıcalık da yoktur.
Bir partiye girerken hiçbir taviz isteyemezsiniz. Bir dönemde partiyi kuranlar kenara itilmiş, transfer edilenler iktidar edilmişti. İktidar kimsenin malı değildir. İki yıl sen, iki yıl o anlaşması yanlıştı. Yapılan hatalar içtihat hatasıdır. Öyle olması takdir-i ilâhidir. Geçmişte olanları eleştirme söz konusu değildir. Ancak hangi hataların hangi sonuçları getirdiğini görmemiz ve bir daha öyle hataları yapmamamız gerekmektedir. İmtiyazlı üye alınmaz, alınmamalı. Topluluk üyeye sözleşmesini sunacak, üye olmak isteyen üye olacak, üye olmak istemeyen ayrılıp gidecek. “Hıttatun” kelimesi bunu ifade eder. Kabul anlamındadır. Yani ‘sizin şeriatınızı ve yaşama kurallarını kabul ediyorum’ demektir. 15 yaşına gelen kız ve erkekten böylece biat alınır, herkes artık onunla görüşürken ergin insan olarak görüşür.
“Vâsekaküm” mufaale bâbından gelmiştir ama teklif eden topluluktur, karşı taraf da teklifi kabul etmiştir. (Devamı var.)