Bismillahirrahmanirrahim;

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a (C.C.) hamd ederim. Salât ve selâm, Peygamberimize, âline ve sahabelerine olsun.

Günümüzde yaşanan hak-batıl mücadelesini anlamak için Beni İsrail’i tanımamız ve bu toplumu doğru bir şekilde okumamız gerekir. İsrail, Yakup’un (A.S.) lakabıdır, gece yolculuk yapmak ve Allah’ın kulu anlamına gelmektedir. Yakup’un (A.S.) on iki oğlunun soyundan gelenlere Beni İsrail denilmiştir. Beni İsrail, Kur’an’da 41 yerde geçer ve Beni İsrail’in Yahudileşme sürecini anlatan ayetlerin sayısı ise 712’dir. İnkârcı Yahudilerin İsrail kelimesine yükledikleri anlam ise, savaşan ilah veyahut ilaha karşı kuvvetli demektir. Bilmemiz gereken en önemli gerçek, Allah’ın, Beni İsrail’e de, tek hak din olarak İslam’ı göndermiş olmasıdır. Onlar zaman içinde kendilerine gönderilen hak din İslâm’dan sapmışlar ve Tevrat’ı tahrif ederek inkârcılığı ve ırkçılığı kendileri için din haline getirmişlerdir. “İsrail” kelimesine verdikleri “savaşan ilah veya ilahı bile yenen kuvvet” anlamı ile kendi soylarını yüceltmişler ilahlarını ve peygamberlerini tahkir etmişlerdir. Bunun için işgal ettikleri Filistin toprakları üstünde kurdukları terör devletine “İsrail” adını vermişlerdir. “İsrail” gerçekte Allah Teâlâ ile savaş halinde olan bir terör devletidir.

ALLAH’IN ALDIĞI SÖZ

Allah, İsrailoğullarından iman etmiş bir kul olmaları için söz almıştır: BAKARA 83: “Hani İsrailoğullarından, ‘Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin’ diye misak (söz) almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.” Yine başka bir ayette şöyle buyrulmaktadır. MAİDE 12: “Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından kesin misak (söz) almıştı. Onlardan on iki güvenilir başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demiştir: Gerçekten ben sizinle beraberim. Eğer namazı kılar, zekâtı verir, elçilerime inanır, onları savunup desteklerseniz ve Allah’a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır.” Beni İsrail’in büyük çoğunluğu, Allah’a verdikleri bu sözü unutmuşlar ve kendilerine gönderilen peygamberleri ya yalanlamışlar veya öldürmüşlerdir. MAİDE 70: “Andolsun, biz İsrailoğullarından kesin misak (söz) almış ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.” Allah Teâlâ, bütün insanları olduğu gibi Beni İsrail’i de sevgi ve şefkatinin gereği olarak uyarmış ver verdikleri söze sadık kalmalarını tembih etmiştir. BAKARA 40: “Ey İsrailoğulları, size ihsan edip verdiğim (İslam) nimetimi hatırlayın ve bana verdiğiniz söze bağlı kalın ki ben de size verdiğim söze bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun.” Beni İsrail’in büyük çoğunluğu, bu uyarılara rağmen inkârcılık yoluna saptılar, bozgunculuğa koştular ve insanları hak yoldan batıla çevirmenin mücadelesini verdiler. BAKARA 135: “(Yahudiler) ‘Yahudi olun ve (Hıristiyanlar da) Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız’ dediler. De ki: Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” Biz Müslümanlara emredilen, ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in yoluna değil, İslam’a “din ve düzen” olarak uymak, bu fesatçılar ile mücadele etmek, terbiye olmaları için çalışmak ve zulümlerine mani olmaktır. TEVBE 29: “Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.” İslam’ca duruş, bu mücadeleyi vermeyi gerektirir.

NANKÖRLÜK

İslam ile mükellef kılınmış Beni İsrail Allah’ın kendilerine ihsan ettiği bütün nimetlere verdikleri tek karşılık, bu nimetlere nankörlük etmeleri olmuştur. Rabbimiz buyuruyor: ARAF 138-140: “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait (buzağıdan) putlara tapan bir kavme rastladılar. İsrailoğulları, ‘Ey Musa! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilah yapsana’ dediler. Musa şöyle dedi: Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz. Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır. Allah sizi âlemlere üstün kılmışken ben size, Allah’tan başka tapınacağınız başka bir ilah mı arayacakmışım?” Onlar hep, adi olanı kaliteli olana, pis olan temiz olana, batılı hakka tercih eden bir toplum oldular. Hak söze değil yalana kulak verdiler. Adaleti değil zulmü esas aldılar. Bulundukları coğrafyalarda hep huzursuzluğun, kargaşanın sebebi odular. Bundan dolayı ilahi gazaba ve lanete uğradılar. BAKARA 88: “(Yahudiler peygamberlerle alay ederek) ‘Kalplerimiz perdelidir’ dediler. Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.” Allah’ın sözünden başka doğru ve hak söz yoktur.

ONLAR VE BİZ

Biz Müslümanlar olarak Beni İsrail’e, Beni İsrail olduklarından dolayı düşmanlık içinde olmadık, olmamız da mümkün değildir. Bizim düşmanlığımız dayatmalara, zulme, insan haklarını hiçe sayan yaklaşımlaradır. Biz tarih boyunca zulme uğramış Yahudileri hep koruduk kolladık. Onlar ise başka toplumlardan gördükleri zulümlerin faturasını İslam’a ve Müslümanlara kestiler ve bugün dünyanın dört bir yanında Müslüman kanı akıtıyorlar. Filistin’de Mescid-i Aksa’da İsrail, terör estiriyor. Bu zulüm, kin ve nefretin eseridir. Siyonizm, bütün insanlığa duyulan kin ve nefretin kod adıdır. Biz Müslümanların temel görevlerinden birisi de zulümleri ortadan kaldırmak, dünyada barışı sağlamaktır. Kendimize gelmek zorundayız. Kendimize gelmek demek, Milli Görüş’e, Saadet Partisi’ne dönmek demektir. 30 Temmuz Yenikapı Mitingi bunun başlangıcı olacaktır inşallah. Selam hidayete tabi olanlara…