Bu mübarek Ramazan ayında, Müslümanlara olan kin ve düşmanlığını olanca gücüyle, tanklarıyla, uçaklarıyla, son derece gelişmiş silahlarıyla üstelik de havadan ve denizden Filistinli kardeşlerimizin üzerine boşaltan, Ortadoğu’nun çıbanbaşı İsrail’e küçük de olsa bir cevabınız varsa,

“Dünyanın bir ucundaki Müslüman kardeşimim ayağına diken batsa ben de burada rahatsız olurum, böyle bir ortamda rahat olamam…” diyorsanız,

Filistin hâlâ bağımsız bir ülke değil. İstanbul’dan, Ankara’dan ya da Türkiye ve dünyanın herhangi bir kentinden uçağa atlayıp Filistin topraklarına inemiyorsunuz. Önce İsrail topraklarına ayak basıyorsunuz, beyefendiler müsaadeye mazhar bulursa sizin Filistin’e gitmenize sonrasında izin veriyorlar. Kaşınızın üzerinde, altında en küçük bir belirti gördüklerinde gerisin geriye yolluyorlar sizi. Filistinliler öz yurdunda garip, öz vatanında parya! Şayet bu durum karşısında, “Ama bu kadar da olmaz!” tepkisini dile getirmek istiyorsanız,

Bütün bir hayatını bu halkın maddi ve manevi kalkınmasına adayan Milli Görüş lideri ve önceki başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, Konya’da yapılan ve bugün bile hatırlandığında “muhteşemdi” dediğimiz, unutulmaz “Kudüs Mitingi” ruhunu anmak ve yâdetmek istiyorsanız,

Katillerin attığı mermilerle hayatları son bulan masum çocuklar, evlilik çağında daha muradına ermeden şehit olan gençler için söyleyecek bir cümleniz, kelimeniz varsa, hatta susarak da olsa tepkinizi dile getirmek istiyorsanız,

Bugün akşam saat 18:30’da, sefer tasınız ve seccadenizle birlikte Ayasofya Meydanı’nda olun…

MİLLİ ŞEF’İN BAŞINA GELENLER…

Yıl 1946…

Milli ve de ebedî şef İsmet Paşa pırpırlı küçük bir uçakla seçim gezilerinden birine gitmektedir.

Yanına da meşhur hatip Osman Bölükbaşı’yı da almıştır.

Amacı ezeli muhalifi Bölükbaşı’yı biraz da olsa yumuşatmaktır.

Uçakta, o zamanlar henüz 7 yaşında olan oğlu Erdal İnönü de vardır.

Uçak Malatya semalarında alçaktan uçmaktadır.

Uçaktan aşağıya bakıldığında tarlada çalışan vatandaşlar gözükmektedir.

Erdal İnönü gördükleri karşısında, babasına dönerek “Bunlar kim, ne yapıyorlar orada ” diye sorar.

İnönü de cevap verir: “Onlar köylü, ekin ekerler, ekinler büyür, sonra hasat ederler ve onları bize satarlar. Biz de onlara bunun karşılığında para veririz, onlar da parayı alınca çok sevinirler.”

Küçük Erdal bunu duyunca babasından para ister.

İnönü, “Oğlum bende bozuk yok, Osman Amcandan iste!” der.

Bunun üzerine küçük Erdal, Bölükbaşı’ya yönelir: “Osman Amca! Bana bozuk para verir misin ”

Osman Bölükbaşı, “Oğlum parayı ne yapacaksın ” diye sorunca küçük Erdal, “Sevinsinler diye köylülere atacağım” der.

Osman Bölükbaşı,  İsmet Paşa’nın da duyabileceği sesle küçük İnönü’ye cevap verir; “Evladım, üç beş kuruş atıp sadece aşağıdaki köylüleri sevindireceğine, babanı uçaktan atalım da bütün millet sevinsin!”

DAĞITIN O ZAMAN AVRUPA BİRLİĞİ’Nİ!

YIL 2050…

AB Komisyonu Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:

- Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB’ye alacak mıyız

AB Başkanı:

- Yok, canım, henüz olmaz! Git, duyur, tüm Türkiye İngilizce konuşacak, Türkçeyi yasaklıyorum.

- Efendim onu 5 yıl önce yaptılar, hatırlamıyor musunuz

- O zaman söyle Kıbrıs’ı versinler.

- Efendim onu da 40 yıl önce verdiler zaten.

- O zaman söyle Güneydoğuya özerklik versinler.

- Aman efendim, Türkiye’de Güneydoğu mu kaldı, 2020 de bağımsız devlet oldu ya orası zaten.

- O zaman söyle (sözde) Ermeni soykırımını tanısınlar.

- Efendim, sadece Ermeni değil, Pontus, Yunan, Bulgar, Rus, Ukrayna, Moldova soykırımını bile tanıdılar, hatta Çanakkale savaşından dolayı İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda soykırımını bile tanıdılar ya! Nasıl çabucak unuttunuz

- Hımmm, o zaman söyle, kokoreç yasaklansın!

- Aman efendim, onu yemeyi 2008’de bıraktılar.

- İsa aşkına, ya ne bileyim Kınayı yasaklayın, yakamasınlar

- Ooooooo beyefendi. Onu da çoktan bıraktılar.

AB başkanı düşünüp taşınır ve;

- EEEE, DAĞITIN O ZAMAN AVRUPA BİRLİĞİ’Nİ...

AYAKKABI BAĞI VE SİYASET…

Abdullah Gül…

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı…

Görev süresi 28 Ağustosta sona erecek.

Fakat Köşk’ten indiği zaman ne yapacağı henüz netlik kazanmış değil.

Emekli mi olacak yoksa kendisinin ifade ettiği gibi “Millete hizmet etmeye devam” mı edecek

İyi de millete hizmete nasıl devam edecek

İşte en kritik soru bu

Gül, bu kritik sorunun cevabını önceki gün Cuma namazı çıkışında verdi.

Normal şartlarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün cami girişi ve çıkışı objektiflere kapalıdır.

Foto muhabirlerinin görüntü alınmasına kesinlikle müsaade edilmez.

Ama burada tam tersi bir görüntü var; Abdullah Gül’ün korumaları adeta foto muhabirlerinin önündeki engelleri açtılar.

- Çekin, çekin… dercesine.

Burada verilen mesaj çok ama çok açık ve de net:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ayakkabı bağcıklarını kendisi bağlarken demek istiyor ki;

- Merak etmesinler, her zamankinden daha sağlıklı ve de her zamandan daha fazla siyasete yakınım!

Zira, herkes de bilir ki ayakkabı bağcıklarını bu şekilde bağlamak son derece zor ve meşakkatli bir iştir.

Gül, “Ben zor günlerin insanıyım” mesajını da ekleyerek güne damgasını vurdu…

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ

* Anadolu Gençlik Derneği (AGD) İstanbul Şubesi’nin “Geleneksel Sahur Programı”nın  (13 Temmuz 2014) gece 01.30’da Feshane Haliç Salonu’nda yapıldığını,

* 1994 yılında Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde kurulan İlim Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (İKEV) önümüzdeki dönem yeni atılımlara hazırlandığını, yakın zamanda sürpriz hizmetlerin birer birer hayata geçirileceğini, Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Sevim ve Genel Müdür Yılmaz Bayat’ın her platformda bu hizmetleri anlattığını, biliyor musunuz

NOT:  Bugün 13 Temmuz 2014, Pazar… 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!