Her sahada olan olayın birbirinden bağımsız gibi değerlendirilmesi yanlış olacaktır. Her vaka aslında bir diğerini tamamlar niteliktedir. Bu nedenle esasında farklı şeylerden bahsedip ortak noktaya çıkıyoruz. Zira o kirli su, tek kaynaktan akmaktadır.

Bu sefer farklı bir tarzda yazıyı kaleme almak istedim, inşallah faydalı olur. Rutinleşen yazılar bazen uzun ve yorucu olabiliyor.

Gazze’deki durumu unuttuk mu?

İstenilen de aynen bu; unutalım. Bize yutturulanı yutalım, bunu da istiyoruz. Belli noktalarda Gazze hassasiyeti olanlar dahi aman ya görmeyelim de bunlara maruz kalmayalım da Gazze gündemimizden çıksın istiyor. Gözleri kapatınca canavar gitmez. Sadece onu görmeyiz.

Gazze’de algıda barış, sözde ateşkes özde ise rutinleşen İsrail saldırganlığı dönemine girildi. Nitekim anlaşmadan sonra İsrail en az 875 kez ateşkesi ihlal etti. Gazze’deki resmi kaynaklar, yaptıkları açıklamada, bu ihlallerin İsrail'in devam eden hava ve topçu saldırılarını, Filistinlilerin evlerinin ve diğer sivil altyapılarının yasa dışı yıkımlarını ve İsrail askerlerinin Filistinli sivillere ateş açtığı en az 265 olayı içerdiğini söyledi. Açıklamada ayrıca, ateşkesin başlamasından bu yana Gazze'ye yönelik İsrail saldırılarında en az 411 Filistinlinin öldürüldüğü ve 1.112 kişinin yaralandığı belirtildi.

Bu bir veri mi? Evet. Bir şey ifade eder mi? Hayır. Zira İsrail, işte budur. İsrail’den başka bir şey beklemek artık saflık değil, işbirlikçiliktir.

Doğu Akdeniz enerjisi…

Savaş bitmedi... Sadece şekil değiştiriyor. Kasım ayında İsrail, ABD, Güney Kıbrıs ve Yunanistan enerji bakanları Atina’da toplandı. Resmi ABD kaynakları buluşmayı şu şekilde izah etti. ABD Ulusal Enerji Hakimiyeti Konseyi eş başkanları, bugün Doğu Akdeniz'de enerji güvenliğini ve iş birliğini, Doğu Akdeniz Enerji Merkezi de ortak taahhütlerini yeniden teyit etmek üzere bir araya geldiler. Bakanlar, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru bağlamında hâlihazırda devam eden ve gelecekteki daha geniş bölgesel bağlantı projelerine; enerji geliştirme ve enerji altyapısının korunması konusunda iş birliğine olan desteklerini yeniden teyit ettiler. Ayrıca bölgenin enerji arzını çeşitlendirme hedefini desteklemek için 3+1 formatını kullanmaya, kötü niyetli aktörlere olan bağımlılığı azaltmaya ve benzer düşüncelere sahip bölgesel ortaklar arasındaki bağlantıyı geliştirmeye kararlılıklarını dile getirdiler. Bakanlar, Avrupa-İsrail enerji altyapısı iş birliğine olan bağlılıklarını yeniden teyit ettiler.

Maksat ne? Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın deniz yetki alanlarını kendi ellerindeki Birleşmiş Milletler’in kararları ile gasbetmek. İkinci olarak, Türkiye’nin koridor tekelini baypas etmek...

Doğu Akdeniz’in havası...

Aynı günlerde İsrail Hava Kuvvetleri komutanı, Güney Kıbrıs Rum Kesimi Hava Kuvvetleri komutanı ve Yunanistan Hava Kuvvetleri komutanı Güney Lefkoşa’da buluştu. Haber kaynakları, görüşmelerin öncelikle Türkiye'nin askeri yeteneklerini ve bölgedeki etkisini genişletmesini caydırmaya odaklandığını ifade ettiler. Bu toplantı, Atina, Lefkoşa ve Tel Aviv'de, olası bir ortak hızlı müdahale gücü oluşturulması da dahil olmak üzere, önemli ölçüde daha yakın askeri iş birliğiyle ilgili daha geniş görüşmelerin ortasında gerçekleşti.

Hatta kaynaklar, yakın zamana olası bir savaşta (tabii ki Türkiye ile) Yunan askeri subayları ve savunma analistleri, 3 ülkenin nasıl iş birliği yapabileceklerini analiz ettiklerini ifade ediyorlar.

Bu görüşmeler, özellikle hava ve denizdeki Türk askeri gücünün hızlı modernizasyonu ve genişlemesi konusunda Atina'da artan endişeyi yansıtıyor. Ele alınan planların merkezinde, toplamda yaklaşık 2.500 personelden oluşan bir “ortak tugay hızlı müdahale gücü”nün kurulması yer alıyor.

İsrailli güvenlik analisti Shai Gal, Doğu Akdeniz'deki önemli altyapının, Türkiye'nin kendi "Mavi Vatan" doktrini de dahil olmak üzere, rekabet eden çıkarların şekillendirdiği bir deniz bölgesinde savunmasız kaldığını savunuyor. Gal, stratejik rekabetin ana alanının giderek karadan, "Avrupa'yı birbirine bağlayan enerji ve veri hatlarının yoğunlaştığı" açık sulara kaydığını belirtti.

Her şey aslına döner. Erbakan Hocamız, bu durumu bu milletin külünü üflesen altından iman közü çıkar derdi. Bu imandır. Bizi aslımıza döndürecek. Ve unutmamak gerekiyor ki; sen ne dersen de “Haçlı Zihniyeti” devam ediyor. Ayrıca Haçlı seferlerinin saf bir Hristiyan akını olmadığı, menfaat ve para hırsının yanında Siyonizm’in bir planı olduğunu unutmamak gerekir. Tabii Yunanların da kendilerini kullanan, baktı olmadı, katledenin bu Haçlı zihniyeti olduğu ve kendilerini kurtaranların Haçlıyı durduran bizler olduğumuzu hatırlaması gerekiyor.