Hatırlayalım… Bizim her ana sorunun çözümünde metodumuz neydi? Önce TEŞHİS, sonra TEDAVİ… Üstadım ile bu amaçla yaptığımız ve 30.04.2016 tarihinde “Korunma!” başlığı adı altında çare ve çözüm olarak yayımladığımız TEŞHİS ile TEDAVİYİ tekrar hatırlayalım… Bu hatırlatma faslından bu çalışmamın en sonunda söz edeceğiz…

Ne diyorduk; önceki yazımızın başlangıcında ne demiştik?

Ondan önce bu yazılanların yazıldığı bugün (25.12.2021), özellikle TEŞHİS açısından başka yazarlar tarafından yapılan tespitlere bakalım ve Fehmi Koru’nun bugünkü yazısının ilk kısmında yazdıklarını okuyarak başlayalım… Kaldığımız yerden devam ediyoruz…

“Kurun düşmesi, bunun nasıl sağlandığının önemsenmemesine yol açtı bazıları için. Ekonomi alanında hükümetçe yapılagelen politik tercihler yüzünden tereddütler geçirse de, AK Parti seçmeninin partisinden kopmayı başka sebepler yüzünden zaten düşünmeyen bölümü için bu kadarı yeterli oldu. Susmuş olanlar konuşmaya, savunmakta zorlananlar taarruza geçmeye başladı. Esas soru şu: AK Parti’ye her seçimde oyunu veren, son cumhurbaşkanı seçiminde AK Parti adayının yüzde 52 oyla seçilmesini sağlayan, yakın zamanda yapılan kamuoyu yoklamalarında kendini ‘kararsız’ olarak tanımladığı görülen daha kalabalık seçmen kitlesi ne durumda?” Fehmi Koru’nun yazısının tamamı TEŞHİS açısından okunmalı…

TEŞHİS açısından Abdurrahman Dilipak’ın bugünkü (25.12.2021) “Topluma nazar (mı) değdi!” başlıklı yazısından da kısa bir alıntı yapalım. “MEB’de şunu yaptık, gençlikte şunu yaptık, ailede bunu yaptık, sanayi, karayolları, sağlık her alanda çağ atladık filan, övünüp duruyorduk ya, geldiğimiz nokta artısı ile eksisi ile ortada. Dini hayat, ahlâk, adalet, kayıt dışı ekonomi, gıda fiyatları, işsizlik filan o konuda durum ne? / Bir de; her yere cami yaptık, ama içini doldurmayı unuttuk. Oysa cami bizim için taş, tuğla, çimento, minare, kubbeden ibaret değildi. ‘ Allah’ın evi’ idi orası.”

TEŞHİS kabilinden aynı gün Yeni Şafak’ta Prof. Dr. Yasin Aktay’ın “Ekonominin bir de sosyolojisi var” başlıklı yazısının en sonunda yazdıklarını da okumamızda fayda var…

“Geçtiğimiz Pazartesi akşamına kadar Türk lirasına karşı oluşan güvensizliğin faizin düşürülmesi gerekçesine dayandırılmasına neresinden bakarsanız bakın hiçbir ekonomik gerekçe bulamazsınız. Üstelik faiz en temel ekonomi bilimi açısından bile üretim ve kalkınmanın düşmanı sayılır. Elbette en temel ekonomiden kastımız toplumun geneli için faydalı ekonomidir. Yoksa bireysel açıdan faizle borç verip tefecilikle geçinenler açısından bu yol en rasyonel, en kârlı en kazançlı, ama bir o kadar da en ahlâksız yoldur. Çünkü kendisi için kazançlı olanın toplumun tamamına felaketten başka bir şey getirmediği bir yoldur. Türk lirasına güvensizliğe siyasal bir davet, hatta kışkırtma oldu ve bu kışkırtmaya icabet edenler çok farklı motivasyonlarla, ne ulusal ne toplumsal yararı gözetmeksizin sadece kendi kazançlarını gözeterek, belki de hükümete karşı içten içe besledikleri hınçla, belki de gerçekten ellerindekini koruma içgüdüsüyle hareket ederek dolara yatırım yaptılar. Bu yatırım kitlesel halde Türk lirasının trajik düşüşüne yol açarken toplum için önemli bir maliyet oluşturdu. Böyle olması elbette matematiğin kuralı gibi kaçınılmaz değildi. Nitekim bu kampanyaya hiç katılmayanlar da olmuştur. Güvensizliğin yol açacağı ekonomik felakete yatırım yapan bir siyaset var ve fena halde işliyor olduğu görüldü bu vesileyle. Ancak bu ucuz siyasete güvenenlerin umdukları ekonomik kazancı elde edememelerinin yol açacağı psikoloji kaçınılmaz olarak başka bir enerji üretir. Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı paketin de aslında bu süreçte paniğe kapılanlara her şeyden önce ikna edici bir güven tazelemesi olduğunu görmek gerekiyor. Erdoğan’a inanmaya, güvenmeye zaten hazır kitlelerin verdikleri tepki birkaç haftadır dolar üzerine birikmiş bir psikolojiyi bir gece içinde geri aldı. Bunu dahi nihayetinde bir tür ‘faize dönüş’ olarak görüp kendi faizci iddialarını haklılaştırmaya çalışanlar oluyor. Böyle bakanlara hatırlatabileceğimiz tek şey, bir açıdan bakıldığında faiz ile ticaretin de nihayetinde birbirine benzetilebileceğidir. Oysa Allah ticareti helal, faizi haram kılmıştır ve ikisi arasında elifi mertek zannedenlerin göremeyeceği mutlak bir fark vardır.” (Devamı var.)