Türkiye’de emeklilik sistemi değişikliklere uğramış, gerek prim, gerek yaş gerekse maaşlardaki bu değişim belli dönemlerde insanımızın yüzünü güldürürken, bazı dönemlerde ise insanlarımızın sıkıntısını artırmış, mağduriyetler oluşturmuştur.

Bu bağlamda, daha önce yaş sınırı düşük olmasına rağmen Turgut Özal’ın başbakan olduğu ANAP hükümeti dönemi yani 10 Ocak 1986’da emeklilik yaşı artırılarak erkeklerde 60, kadınlarda 55’e çıkartılmıştır.

Süleyman Demirel’in başbakan olduğu DYP-SHP koalisyon hükümetinde yaş sınırı tamamen kaldırılarak erkekler 25 yıl, kadınlar 20 yıl çalıştıkları takdirde yaş sınırı olmaksınız emekli olmasının önü açılmıştır. O günlerde cumhurbaşkanı olan Özal, düzenlemeyi veto etse de hükümetin ısrarı üzerine kanun 27 Şubat 1992 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Emeklilikte yaş sınırı Bülent Ecevit’in başbakan, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın başbakan yardımcısı olduğu DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde tekrar yükseltiltilmiş, 8 Eylül 1999 tarihinde yasalaşan kanun ile yaş sınırı erkeklerde 60, kadınlarda 58’e yükseltililerek EYT mağduriyeti oluşturulmuştu.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu Fazilet Partisi, kanunun çıkmasına engel olmaya çalışmış, 111 milletvekiliyle yeterli çoğunluğu sağlayamadığı için yasayı engelleyememiş ancak yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

Emeklilerin siyasi tarihimizdeki en parlak dönemi Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu REFAHYOL hükümeti dönemidir. Bu dönemde memur emeklilerine bir yılda %116, işçi emeklilerine %121 ve Bağ-Kur emeklilerine %221 reel maaş zammı yapılmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında emeklilikte yaş sınırı yükseltilmiştir. Yeni düzenlemeyle 1 Mayıs 2008 yılından sonra sigortalı olanlar erkekler için emeklilik yaşı 2036’ya kadar 60, 2044 yılında ise 65’e; kadınlar için emeklilik yaşı ise 2036’ya kadar 58, 2048’de 65’e çıkartılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’nun değiştirilerek 17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı kanunla:

1-    Emeklilik bağlanma oranı düşürülmüştür. Buna göre, 2008 öncesi emekli aylığı bağlanma oranı %70-75 bandındayken, 2008 sonrası için %45-50 bandına düşürülmüştür. Bu, yüzde 30-35 oranında bir düşüş demektir.

2-    Emeklilik güncelleme katsayısı düşürülmüştür. Buna göre 17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı kanundan öncesi kazançlar güncellenirken TÜFE ve büyüme oranının yüzde 100’ü hesaba katılmaktaydı. Yani büyümenin tamamı güncelleme katsayısına katılıyordu. Böylece ülkedeki büyüme ve refahın tamamından emekli pay alabiliyordu. 2008’de çıkartılan kanun ile büyüme oranının sadece yüzde 30’u emekli aylığına yansımakta, yüzde 70’i hesaba katılmamaktadır.

Özel sektör için 31 Aralık 2024, kamu için 14 Ocak 2025 yılından önce emekli olanlar 2008 öncesine göre kesintiye uğramış olsa da standart emekli maaşı alacakken; özel sektör için 1 Ocak 2025, kamu için 15 Ocak 2025 tarihinden sonra emekliliği gelen yahut şartlar gereği bu tarihlerden sonra emeklilik dilekçesi verenlerin maaşları %30-35 civarında düşmüştür. Bu yıl da düşmaye devam edecektir.

17 Nisan 2008 yılındaki düzünlemeden dolayı emekli maaşları düşmüştür. SGK uzmanlarına göre bu yasa çıkmamış olsaydı en düşük emekli maaşı 30.000 TL’nin üzerinde olacaktı.

Emeklilik sisteminin geldiği nokta daha fazla prim öde, daha fazla para yatır ancak daha az emekli maaşı al. Maalesef, prim yatırdıkça emekli maaşının azaldığı bir sistem inşa edilmiştir.

Adalalet ve Kalkınma Partisi, bir yandan 17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı kanun ile sistemi değiştirip emekli maaşlarını düşürürken diğer yandan DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde yani 8 Eylül 1999 tarihinde yasalaşan kanunla oluşan EYT mağduriyetini gidermek için 3 Mart 2023 tarihinde EYT düzenlemesi yapmıştır. Ancak söz konusu düzenleme bazı mağduriyetleri giderirken, düzenleme kademeli yapılmadığı için daha büyük mağduriyet oluşmuştur.

8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta girişi olanlar EYT kapsamına alınmış, bir gün sonra yani 9 Eylül 1999 tarihinde sigorta girişi olan vatandaşlar ise hem yaşa hem de prime takılmış ve düzenlemeden faydalanamamıştır. Yani, bir gün önce sigorta girişi olanlar, kadınlarda 38, erkeklerde 43 yaşında emekli olabilirken, bir gün sonra işe girenler ise bu tarihten sonra sigorta girişliler 60 yaşı bekleyecektir. Bir gün için 17 yıl sonra emekli olmak, prim ödemeye devam ettirmek çözüm değil mağduriyettir. Mağdurlar tarafından kurulan ETTDER (Emeklilikte Tarihe Takılanlar Derneği) ve EMADDER (Emeklilikte Adalet Derneği) dernekleri ile mağdurların bireysel çabaları devam etmektedir. Bu konu mutlaka çözülmelidir ki adalet yerini bulsun.

EYT düzenlemesinde Kademeli Emeklilik formülü getirilmediği için mağdurlar isyan ederken, diğer yandan EYT kapsamına girenlerin genel bütçeye yük getirdiği yönündeki iddialar dillendirilmekte, bütçe yükü algısı oluşturulmaktadır.

Peki, gerçekten EYT’lilerle birlikte bütün emekliler ülke bütçesine yük mü?

Veriler emeklilerin yük olmadığını göstermektedir. SGK verilerine göre emekli harcamalarının bütçedeki payı 2020’de %20,4 iken 2024’te %13,9’a gerilemiştir. Gayr-i safi yurt içi hasıladan emeklinin aldığı pay %6,1’e düşmüştür. Buna göre, EYT düzenlemesiyle emekli sayısı artmasına rağmen, emeklinin genel bütçedeki payı artmamış, tam aksine düşmüştür.

Emekliler bütçeye yük değildir, EYT’liler bütçeye yük olmamıştır. EYT düzenlemesi yapılırken tarihe takılan ve Kademeli Emeklilik bekleyenlerin de sisteme dâhil edilmesi bütçeye yük getirmeyecektir. Çünkü zaten emekli maaşları 2008 öncesine göre hayli düşmüştür.

Kaldı ki, emekliler bütçeye neden yük olsun ki? Emeklinin daha önce ödünç olarak verdiği parasını geri istemesi kadar doğal ne olabilir. Sanki karşılıksız verilen bir ücret var da emekli yük oluyormuş anlayışı hakkaniyetli değildir.