Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
GAZZE konusuna bugün daha geniş bir pencereden bakalım…
Kosovalı ve Bosnalı biri olarak da yazıyorum; 30 yıl önce ‘soykırım’ oldu oralarda…
Kıbrıs’ı da iyi bilirim, Filistinleştirilmeye çalışılan Kıbrıs; harekattan sonra yedek subaydım orada… Örgütlü Yahudi işgali var Kıbrıs’ta... KKTC'nin nüfusu 382.000'e ulaştı; bu nüfusun yaklaşık 35.000'i Yahudilerden oluşuyor… Filistinleştirilen yerler var; Lapta, Alsancak, Çatalköy, Ilgaz, Gaziveren ile Girne'den Dikkarpaz'a, Karpaz Yarımadası’nın güney sahillerine doğru olan arazilerin neredeyse tamamı Yahudiler tarafından satın alınmış...
Balkanlıyım ve ABD’nin bütün Balkanlar’da üsleri var; en büyük üs Kosova’da! Dibimizdeki Dedeağaç’ta üs var ama Türkiye’de zaten onlarca ABD üssü var! Dünya’da 750 üssü olan ABD, Almanya ve Japonya'yı üslerle işgal etmiş; Japonya’da 120, Almanya’da 119, Güney Kore’de 73 aktif üs var. ABD 80 ülkede üs ve asker bulunduruyor…
Gazze konusuna Balkanlar, Bosna, Kosova, Kıbrıs vs. açısından da bakalım…
İsrail-ABD beraberliğine ülkemiz ve 80 ülkedeki ABD üsleri açısından da bakalım…
Bir taraftan ‘İstanbul-Kudüs-Mekke hattı’ diğer taraftan ‘Doğu-Batı’ yani hattın doğu-batısı diyor, insanlığın tarihteki dönüm noktalarından birinde olduğunu yazıyorum…
Batı dünyası çöküş, Doğu dünyası yeniden doğuş merhalesinde ama ABD ‘tek kutuplu dünya’ oluşturarak Siyonist Amerikan hegemonyasını devam ettirme derdinde…
“Doğu-Batı” tartışmaları veya “Tek Kutup-Çok Kutup” geriliminin özü işte budur ve Siyonist İsrail de işte bu “tek kutupluluğun” bütün arızalarını bünyesinde barındırıyor…
Önce I. Dünya Savaşı, sonra II. Dünya Savaşı ve daha sonra da bütün beşeriyet çapında, özellikle de İsrail çıbanı sebebiyle Ortadoğu’da olanların özü-özeti budur…
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımı Taha Kılınç bir başka açıdan bugünkü (16 Aralık) “Holokost Endüstrisi” başlıklı yazısında Yahudi bir yazarın kaleminden aktarmış…
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra antisemitik engellerin hızla kalkmasıyla, Yahudiler ABD’ye üstünlük kurmaya başladılar. Yahudilerin kişi başına düşen gelirleri, Yahudi olmayanların iki katıdır. En zengin 40 Amerikalıdan 16’sı Yahudi’dir. Bilim ve ekonomi alanında Nobel kazanan Amerikalıların yüzde 40’ı Yahudi’dir. Büyük üniversitelerdeki profesörlerin yüzde 20’si, New York ve Washington’daki önemli hukuk firmalarının ortaklarının yüzde 40’ı Yahudi’dir. Liste uzayıp gidiyor. Başarının önünde engel olmak bir yana, Yahudi kimliği, başarıyı taçlandıran bir unsur haline geldi. Pek çok Yahudi’nin İsrail’i bir yük olarak gördüklerinde aralarına mesafe koymaları ve ardından bir yatırıma dönüştüğünde yeniden Siyonist olmaları gibi, etnik kimliklerini bir yük olarak gördüklerinde araya mesafe koydular, bir yatırıma dönüştüğünde yeniden Yahudi oldular.” Bu bilgiler bir kitaptan. ABD’li Yahudi akademisyen Prof. Dr. Norman Finkelstein, İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere uygulanan kıyımın (Holokost), sonrasında Siyonistler tarafından nasıl bir sömürü ve rant sistemine dönüştürüldüğünü anlattığı kült kitabı Holokost Endüstrisi’nde, Amerikan Yahudiliğinin ve İsrail’e sunulan desteğin dört başı mamur bir panoramasını sunuyor.
“Kendilerini savunmaktan aciz insanlara efelenmek: Örgütlü Amerikan Yahudiliğinin cesareti işte bundan ibarettir” diyen Finkelstein, Holokost’tan kurtulmuş bir anne-babanın oğlu olarak, kendi aile öyküsüyle de harmanladığı kitabında, Siyonistlerin ipliğini pazara çıkarıyor, bütün iki yüzlülüklerini gözler önüne seriyor. Kitap 2000 yılında yayınlanmış.
“Norman Finkelstein, eserinde baştan sonra, Yahudilerin diğer milletlere yönelik faşist ve kibirli tutumlarını çarpıcı örnekler eşliğinde ortaya koyuyor. Kitaptaki en vurucu bölümlerden birinde, Finkelstein, “Holokost kurbanı” tanımının sürekli genişletildiğini ve böylece dünyanın haraca bağlandığını anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Holokost’tan sağ kurtulanların 100 bin civarında olduğunu kaydeden Finkelstein, bilahare “Nazilerden kaçabilenler”in de listeye eklendiğini, ardından “soykırımdan duygusal açıdan etkilenen” Yahudilerin bile tazminat sırasına girdiğini vurguluyor.” (Devamı var)