O bayram kurbanlık koyunu bir hafta önceden almış ve evin bahçesine getirmiştik. Kızım anasınıfına devam ediyordu, tatilde kendisine bir arkadaş bulmuş olmanın verdiği heyecanla koyuna bir isim vermişti. Sabahları bizden önce kalkıyor ve koyunun yemini suyunu veriyor, hatta yünlerini tarıyor ve onunla konuşuyordu.

Ertesi sabah koyun kurban edilecekti. Kurban’ı çocuğun anlayacağı bir dille ona anlatmalı ve bu konuda bilgi vermeliydim. Aynı günün akşamı ona Hz İbrahim ve Oğlu İsmail’in hikayesini anlattım. Büyük bir heyecanla dinledi ve sorular sordu. Sorduğu her soruya sabırla cevap verdim ve sonra ona döndüm: “Yarın arkadaşın kurban edilecek. Dünyada birçok hayvan var ama hepsi kurban edilmiyor, edilenlerin canı pek yanmayacak. Onlar Allah için kesilecekler…”dedim. Koyunun kurban bayramı için alındığını biliyordu ama birkaç gün de olsa, hayvanla aralarında bir bağ gelişmişti ve ağlamaya başladı. Onu sakinleştirmek bana düşmüştü: “Allah bütün varlıkları biz insanlara faydalı olsun diye yaratmıştır. Hayvanlar da bizim içindir… Biliyorsun, yediğimiz bütün etler hayvanlardan elde edilir. Allah et ihtiyacımızı onlardan karşılamamıza izin vermiştir. Kurban bayramında, bu hayvanları kurban eder ve etinden hem kendimiz faydalanır hem yoksullara dağıtırız. Çünkü onlar paraları yeterli olmadığı için et alamıyorlar. Oysa et vücudumuz için gerekli. Kurban eti dışında yediğimiz etleri de hayvanlardan elde ediyoruz… Gözlerini gözüme dikti ve sordu:

Canları yanmaz mı

Bu soruyu ikinci kez soruyordu tekrar cevap verdim: Çok az yanabilir ama onlar Allah için kurban edildikleri için bunu hissetmezler, üstelik çok mutlu olurlar.

Sonra devam etti: Aşağı kattaki Dilaralara da et verebilir miyiz Çünkü onun babası Rusya’ya gitti ve bir daha gelmedi. O yüzden paraları yok, et alamazlar. Üstelik o benim arkadaşım…

Arkadaşının payını sen götür ve bayramını kutlarsın dedim.

Ertesi gün, hepimiz bahçeye indik. Zehra koyun giderken başından tuttu babanın da yardımıyla “Kurban edildiğin için mutluymuşsun, güzel bir yere gidecekmişsin, güle güle…” dedi.

O sabah kurban kesildi, etler eve geldi. Kızım arkadaşı için ayırdığımız eti aldı ve alt kattaki arkadaşına götürdü. Geri döndüğünde gözlerinin içi gülüyordu, “arkadaşım çok mutluydu çünkü onlara çok et getirmişler, bu onlara bir yıl yetermiş” dedi. Bir sonraki bayramda kızıma aynı açıklamaları yapmadım, artık kurban konusunda merakını giderecek kadar bilgiye sahipti, o yüzden sadece sorduğu sorulara cevap verdim.

Son yıllarda kurbanın çocuğun ruh sağlığına zarar getirebileceğini vurgulayan ve kendilerine Müslümanların kurban ibadeti üzerinden tartışma malzemesi arayan kesimlerin hezeyanlarını işitiyoruz. Oysa dünyada her gün ve her an onlarca hayvan kesilir ve bu etler mutfaklardaki yerlerini alır. Fakat çocuklar bu etleri tüketirken bir belirsizlik yaşamazlar çünkü hayvanların insanlığın hizmetine sunulduğunu bilirler. Müslüman bir toplumda doğup büyüyen çocuklar ise Kurbanın bir ibadet olduğunu bilir ve o manevi iklimi aile ile birlikte soluma şansına sahip olurlar.