Bu tavır 28 Şubatçılardan kalma diyeceğiz ama Erol Özkasnak, Abdurrahman Dilipak’ı davet etmişti.

Bir yaraya merhem olmayacağını düşündüğümüz için bu satırları yazmak veya yazmamak arasında çok gidip geldik.
Aslında emin olun, bizi çok fazla da rahatsız eden bir durum yok ortada.
Zira son çeyrek yüzyılda “şerbetlendik” tabiri caizse.
Ama çok tuhaf geldiği için ya da gazeteci gözüyle bakınca büyük bir çarpıklık gözümüze batınca içimizden geçenleri satırlara dökmeye karar verdik.
Gelelim konumuza...

Millî Savunma Bakanlığı, Bakan Güler’in de katılımıyla Yıllık Değerlendirme Toplantısı düzenlemiş.
Benzer toplantı geçen yıl da düzenlenmişti.
İki yıl üst üste aynı sorun yaşanınca artık bir iki kelam etme vakti geldi dedik.
Devasa bir salonda düzenlenen programa “seçilmiş gazeteciler” davet edilmiş.
Hatta aralarında aktif gazetecilik yapmayan isimler de var.
Bu durumu görünce Ankara Temsilcimiz Ahmet Sesli’yi arayıp kurum adına davet gelip gelmediğini sorduk. Ona ulaşan bir davet yoktu. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi.
Devasa bir salonda düzenlenen ve aralarında aktif gazetecilerin dahi olmadığı program için “yerimiz dardı” cevabı gelmiş.
İnanın konu bizlerin o programa davet edilip edilmemesi değil. Zaten davet edildiğimiz birçok programa da katılamıyoruz. Orası ayrı konu ama ortada belli ki kraldan çok kralcıların takındıkları bir tavır vardı.
Küçük adamların küçük icraatları!
Son yarım asırda iki büyük ihanet girişimi oldu.
Biri 28 Şubat, diğeri de 15 Temmuz.
28 Şubat’ın en şeddeli iki ismi Erol Özkasnak ve Çevik Bir’di.
Çevik Bir, öylesi gayri ahlaki işlere imza attı ki; başörtülü anne, tel örgüler arkasında asker oğlunun yemin törenini izlemek zorunda bırakıldı.
Bugün ise salonlara yine seçilmiş isimler alınıyor ve evladı asker olan insanlar camekânın dışına çıkartılıyor. Uygulama prensibi açısından hiçbir fark yok.
Erol Özkasnak ise özellikle medya üzerinde ciddi bir tahakküm kurmuştu.
Özetle, ülkemizin en karanlık günleri yaşandı.
Tıpkı bu günlerde olduğu gibi o günlerde de medya davetleri veriliyordu.
Hatta bakanlık değil, bizzat Genelkurmay’ın davetine çağrılan isimler bu denli tasnif edilmiyordu.
28 Şubat’ın en şeddeli ismi Erol Özkasnak’ın imzasıyla o günlerde Millî Gazete’den yeni emekli olmuş ve Mustafa Karahasanoğlu ağabeyin kurduğu Yeni Akit Gazetesi’nde yazmaya başlayan Abdurrahman Dilipak da çağrılmıştı.

Sadece Abdurrahman Dilipak değil, Enis Berberoğlu, Fatih Altaylı, Yavuz Gökmen, Ferai Tınç (Hürriyet), Oral Çalışlar, Bedri Baykam, Deniz Som (Cumhuriyet), Oktay Pirim (Gözcü), Yalçın Doğan, Şahin Alpay (Milliyet), İsmet Berkan (Radikal), Ömer Tarkan (Posta), Mehmet Altan, Necati Doğru (Sabah), Kenan Akın, Mehmet Ali Kışlalı, Vedat Zeydanlı (Türkiye), İlnur Çevik (Turkish Daily News), Ahmet Altan, Ali Bayramoğlu, Neşe Düzel, Kerem Çalışkan, Gülay Göktürk (Yeni Yüzyıl) gibi isimler de katılmıştı.
Bu isimlerin bir çoğu da Genelkurmay’ı sık sık eleştiren kişilerdi.
2025 yılına geldiğimizde ise hem de on binlerce insanımızın kadın ve çocuk demeden kanını döken, ülkemize yüz milyarlarca lira maddi zarar vermiş olan terör örgütüyle açılım sürecinin yürütüldüğü bir esnada ülkenin tamamının yani milletin tamamının bakanlığına seçmece gazeteciler çağrılıyor.
Elbette bu icraatı sergileyenler kendilerine yakıştırıyorsa inanın bizim söyleyeceğimiz bir söz yok. Ama bu tablo, ülkeye yakışmıyor!
Maalesef reklam ambargolarına, siyasi programlar için fişlenmelere artık alıştık da Millî Savunma Bakanlığı programına tasnif edilmiş isimlerin çağrılması çok tartışmalı bir durum.

Yani o programda Cumhuriyet’ten, Sözcü’den, uzunca bir dönem birlikte yol yürüdüğünüz Karar’dan isim çağırmayınca ne gibi bir amaca hizmet etmiş oluyorsunuz?
Çok küçük düşüncenin ürünü.
Yarın bir gün iktidar değişince de bugün o salonda olanlar dışarı çıkartılıp dışarıdakiler içeri mi davet edilecek?
Apo’ya sayın dendiği şu günlerde bizleri nelerle uğraştırıyorsunuz??
Dediğimiz gibi, ortalıkta kraldan çok kralcıların cirit attığı medya dünyasında, yeni koltuğa oturan İletişim Başkanı Burhanettin Duran bey bugüne kadar ortaya koyduğu müspet üsluba yakışır icraatların sergilenmesine katkıda bulunmalı.
Bu, karşı tarafa bir şey ikram etmekten öte kendi oturdukları koltuğa değer katan bir adım olur.
En azından biz öyle düşünüyoruz
Değilse de çeyrek asırdır şerbetlendik artık.