Bugün: “Güçlüğüm, o halde ben üstünüm.” diyen bâtıl zihniyetin gerçekte üstün olduğu zannedilir. Oysa bu zahire bakılarak varılan bir kanıdır. Bugün ümmetin içinde bulunduğu vaziyetin müsebibi olarak, bu zihniyeti görmek düpedüz basiretsizliktir. Asıl sorumlu ümmet olduğunun şuurunda olmayan Müslümanlardır.
Asıl üstünlük takvadadır buyuruyor Yüce Allah. Takva, Rabbine tam ve hakkıyla teslim olan kulun eriştiği rütbedir. Takva ehli, Rabbinin bildirdikleriyle iman ve amel eder. Rabbinden aldığı: 'Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.' (Al-î İmran/139) mesajına binaen zulme teslimiyet gösteremez. Göstermez ve bilir ki Rabbinin vadi vardır bir gün görünen bir zafere erişeceğine dair.
Kur’an’da bildirildi ki: 'Allah sizden iman edip güzel işler yapanlara, kendilerinden öncekilerini egemen kıldığı gibi onları da muhakkak yeryüzünün hükümranları yapacağına, onlara kendileri için hoş gördüğü dinlerini kuvvetle icra etme gücü vereceğine, kesinlikle onları korkularının arkasından güvenceye erdireceğine dair, yeminle söz verdi…' (Nur/55)
Yeryüzünün adaletle idare edilmesini istiyorsanız, Yüce Allah’ın yeminine güveniniz. Ancak hakkıyla iman edip, güzel amel işleme şartlarını da es geçmeyiniz. Unutmayın yeryüzünün hükümranı olacaksınız. Bu, boşa geçen bir ömürle olmaz. Bu, kuvveti üstün tutanlara yardakçılık yaparak olmaz. Bu, Hakk’ı üstün tutarak, Hakk’ı üstün tutanlarla beraber olmakla olur. Bu, cihadı da bir amel bilerek yani başkalarının da hakiki iman ehli olmaları için mücadele vermekle olur.
Bakara süresinin üçüncü ve dördüncü ayetlerinde gerçek iman edenlerin vasıflarından bahsederken der ki: 'Onlar gayba inanır ve namazı dürüst kılarlar. Ve onlar Kur-an’a ve önceki indirilenlere ve de ahirete kesin inanca sahiptirler.' Devamında ise ancak onların hidayet üzere oldukları ve murada erenler olduğu bildirilmektedir. Öyleyse Allah’ı görmediğiniz halde görmüş gibi iman etmek mecburiyetiniz var. Allah tarafından indirilenlere iman mecburiyetiniz var. Allah’ın gönderdiği elçiler arasında ayrım yapmadan bir cümle hepsine ve kazaya ve kadere iman etme mecburiyetiniz var.
Gerçek manada iman etmenin arkasından salih amel (güzel işler) işleme mecburiyetiniz var. Yeryüzünün hükümranları olmak için, Yüce Allah’a tam teslim olma şartlarını yerine getirme mecburiyetiniz var. Namaz, oruç, hac, zekât borçlarınızı eda etme mecburiyetiniz var. Bütün benliğinizle Rabbinize teslim olup, onun her daim sizi görüp gözettiğini bilerek, ibadetinizi, ticaretinizi, beşeri ilişkilerinizi, sosyal yaşamınızı, aile hayatınızı O’nun rızasına uygun düzenleme mecburiyetiniz var. Helali-haramı bilip hayatınıza tatbik etmelisiniz. İçki, kumar, zina, yalan, dedikodu semtinize uğramamalıdır.
Yüce Allah, Adil-i Mutlaktır. O’nun adaletinin tecellisini ancak siz kendi nefsinizle ve bütün kötülüklerle cehd ederek görebilirsiniz. O’nun adaletinin tecellisini göremezseniz eğer en küçük aile idaresinden en büyük devlet idaresinde dahi bulunsanız adil bir idareci olamazsınız. Adil idareci olamazsanız raiyatınızdakilere zulm edersiniz. Bu da sizin hidayetinizin kararmasına vesile olur ve siz zalimlerden olursunuz. Artık mazeretler ortaya koymak, yalnızca kendinizi aldatmak ve avutmaktan başka bir şey olmaz.
Sağlam iman ve salih amel şartının yerine getirilmesiyle Yüce Allah’ın yeminle söz verdiği, yeryüzünün hükümranları (halifeleri) yapacağı vaadi gerçekleşecektir. O zaman siz kendiniz için hoş gördüğünüz dininizi serbestçe yaşayabilme imkânına sahip olacaksınız.
Yüce Allah, artık yeryüzünün halifeleri olup kendisiyle birlikte bütün yaratılanlar arasında adaletle hükmedenlerin bir daha dönüp de sapmamalarını, yeniden kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamalarını ve sadece kendisine ibadete devam etmelerini ve bu amel üzere hükümranlıklarını devam etmelerini emir buyurmaktadır.
“Artık bundan sonra kim nankörlük ederse, onlar fasıkların ta kendileridir. (Nur/55)” Bütün bu verilen nimetlere karşı; emir ve yasakları kendi menfaatlerine göre yorumlayıp, zulmü adalet telakki edenlerin nankör olduklarını ve bunların açıkçası fasık olduklarını, Yüce Allah, açıkça bildirmiştir. “Onlardan birçoğunun Allah’ı tanımayanlara yardakçılık ettiklerini görürsün. Elbette ki, onların kendileri için takdim ettiği hediye ne çirkin! Allah onlara gazap etmiştir. Ve sonsuza dek azapta kalacaklardır. Eğer Allah’a, Peygambere ve O’na indirilene inansalardı, o kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır.” (Maide / 80-81)
Allah’ım! İmanı sağlam, ameli salih kul olmak istiyoruz. Bizi hidayete erdirdiklerinin yoluna erdir. Bizi yeni bir dünya için mücadele veren, yeryüzünün hükümranları kıl. Orada kulların arasında adaletle hükmetmeyi nasip eyle. Bize dinimizi senin emrettiğin ölçüde yaşamayı nasip eyle. Fasıkların ve gazap olmuşların gittiği yoldan gidenlerden değil.