Hafta sonu serhad şehrimiz, Osmanlı yadigârı Edirnede idim. Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ve Dağıtım Koordinatörü Cemil Pehlivanla birlikte Milli Gazete Gecesine katıldım...

İşte notlarım:

Bilmiyordum, Komşudan günübirlik Edirneye gelip alış veriş yapan Yunanlılar şehre ayrı bir hava katıyor.

Yunanlılar demişken anlatılan ilginç bir ayrıntı da dikkatimi çekti: Cumhuriyetin ilk yıllarında Edirnede gayri müslim sayısı hatırı sayılır iken bu sayı şimdilerde çok azalmış. Hatta, şehirde sadece 3 Yahudi ailesi kalmış. Böyle bir sonuçta,  1930lu yıllarda meydana gelen Edirne Olayları etkili olmuş...

Asıl Edirne ekonomisini ayakta tutan unsur üniversite. Trakya Üniversitesinde 30 bine yakın öğrenci şehrin neredeyse herşeyi...

Orada anlattılar: Edirnede kız-erkek karışık üniversite öğrenci yurdu açılmış.. Daha önce hiç duymamıştım...

Edirneli işadamları kendilerini bir hayli aşmışlar; Makedonya, Kosova ve Bosna Hersekte işyerleri var, günübirlik bu ülkelere gidip geliyorlar.

Trakya halkı denilince ne akla gelirdi: üj-bej... Ama bu kez Edirnede böyle bir telaffuza rastlamadım...

Edirnenin bir ucundan diğerine bize mihmandarlık yapan Selim Kaya şehrin tek TV kanalı Edirne TVnin Yönetim Kurulu üyesi. TVnin sahibi tanıdık bir isim; o yörede Hanımağa olarak bilinen eski DYP milletvekili Ümran Akkan. Selim Kayayı Edirnede tanımayan yok gibi..

Saadet Partisi Edirne Teşkilatının yerel basınla ilişkisine bayıldım. 8 günlük gazetenin tümüyle sıcak ilişkilere sahipler. Bravo.. Mahalli gazeteleri ziyaret ederken imzasından tanıdığım meslek büyüğümüz Bülent Ayanın da çayını içtik. Bülent bey bir dönem Milliyetin şimdiki Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazakla da çalışmış... Şimdi de Edirnenin günlük gazetelerinden Hudutun Yayın Yönetmeni...

Saadet Partisi Edirne Teşkilatından; Genel İdare Kurulu Üyesi, işadamı Mustafa İrişe, İl Başkanı Ali Erhan Demirkırana, Tanıtma Başkanı Selim Kayaya, Mahalli İdareler Başkanı Sinan Tekine, Anadolu Gençlik Derneği Başkanı Abdulhamid İrişe, Merkez İlçe Başkanı Şaban Kayaya, Milli Gazete Edirne Temsilcisi Abbas Tekine ve organizasyonda görev alan, adını burada anamadığım arkadaşlara çok teşekkür ediyorum

NADİ ERSOY ÖYLE BİR ALLÂHU EKBER ÇEKTİ Kİ...

Edirne Selimiye Camiini ziyaret edip de Nadi Ersoyu görmemek olur mu

Hemen oracıktaydı zaten...

Nadi beyi tanımayanınız var mı

Nadi Ersoy, Selimiye Camii emekli imam-müezzini...

Tepeden tırnağa beyaz kıyafet tercihi ile tanınıyor...

Selimiye Camii ile neredeyse bütünleşmiş bir isim...

Beyaz giyen bisikletli imam olarak tanınan emekli imam, her daim aşk olarak tarif ettiği Selimiye Camiinde...

Bir nevi cami kuşu.

Ne mi yapıyor

Özellikle Selimiye Camiini ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere gönüllü mihmandarlık yapıyor.

41 yılını Selimiye Camiinde geçiren ve farklı bir imam portresi çizen Ersoy, devlet erkanının Selimiye Camii ziyaretlerinde aranan bir isim.

Kim mi Nadi Ersoy

Ersoy, Edirnedeki tahsilinin ardından hafızlık ve Arapça bilgisini geliştirmek için İstanbulda bir süre eğitim gördü..

Daha sonra Edirnede bir camide müezzin olarak göreve başladı..

Kısa bir süre sonra, kendisini fark eden Edirne Müftülüğü tarafından Selimiye Camiine atandı.

İmamlık yaptığı sürede, Türk Sanat Müziğine merak sardı.

10a yakın Türk sanat musikisi makamını namazda okuduğu dualarda kullandırdığı için dikkatleri çekti..

Yatsı namazından sonra bizim heyete de şöyle ayaküstü kısa bir brifing verdi.

İşleri de hayli ilerletmiş..

Lazerli gösteri ile Koca Sinanın cami akustiğini sağlamak için kubbe köşelerine yerleştirdiği boş küplerin yerlerini gösterdi...

Mimar Sinan ile Osmanlı Sultanı arasından geçen nargile muhabbetini de ballandıra ballandıra anlattı..

Ama Nadir hoca, Sinanın bu harikasını ispatlamak için öyle bir Allahu Ekber nidası çekti ki...

En çok da bundan etkilendim...

NİHAYET MURADIMA ERDİM...

Çocukluğumdan bu yana en çok merak ettiğimsırlardan biriydi..

Selimiye Camii minareleri..

Hani şu, tek, üstelik ince bir minarede, 3 ayrı yol; 3 ayrı kişi birbirini görmeden şerefelere doğru tırmanması...

Mimar Sinan, Tezkeret-ül Bünyan adlı eserinde inşa ettiği Cami için şöyle yazmaktadır;

"Bir Cami binasına emrü hümâyûnları oldu ki, bir rüzgârda emsali olmaya. Bu hakir dahi bir resm-i alî eyledim ki Edirne içinde menzuru halk ola. Dört minaresi kubbenin dört canibinde vaki olmuştur. Ol mukaddema bina olunan üçer şerefeli bir kula gibidir, gayet kalındır. Amma bunun minaresi hem nazik hem üçer yolları olmak gayet müşkül olduğu ukalâya malûmdur..."

İşte koca Sinanın sözünü ettiği o minare çıkışlarını bu gariban da dünya gözüyle gördü.

Gecenin o saatinde minare kapısını açan Selimiye Camii müezzinine de buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

NOT: Bugün 19 Kasım 2012 Pazartesi... Uyan da balığa gidelim... İktidarın 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 10 ay 19 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Başbakan Erdoğan, "Umutlar tükenmek üzere..." demeye başladı. Siviller, bu kez başarabilecek mi Takipçisiyiz...