AKP algı yönetiminde çok başarılı. Tüm politikalarıyla egemen küresel sistemin bir parçası, işbirlikçisi, stratejik ortağı olduğu halde, halkımıza sanki Batılı güçler AKP iktidarına karşıymış algısını vermekte, bu nedenle yine kendisine sahip çıkılması gerektiğine inandırmaya çalışmaktadır.
İşte bu korkunç tablo ortadayken, iktidar yine vaatlerle tekrar emanetimizi isteyebilmek cesaretini gösterebiliyor. Milli Görüş’ün temsilcisi Saadet ise bu tabloya, gidişata, düzene itirazla kendi çözümlerini sunuyor. Önce uzlaşı, ahlak ve maneviyat, AB yolu değil, İslam yolu/birliği, Batı medeniyeti değil, İslam medeniyeti, zulüm değil, adalet… Küresel sistemin bir parçası olmak çözüm değil… Mevcut dünya düzeniyle uluslararası kurum ve kuruluşlar sorunlarımızı çoğaltıyor. Yeni bir dünya kurulmalı. Bunun için Yeniden Büyük Türkiye diyor, bir değişim ve bir dönüşüm öneriyor. Güven de veriyor. Öteki siyasi partiler aynı Batı yolunun yolcuları. Saadet’in görevi zor ve şerefli. Bu küresel sistemi değiştirmek istiyor. Öyle ki iki kıblesi de işgal altında bulunan bir medeniyeti yeniden inşa etmeye, ayağa kaldırmaya çabalıyor. Küresel sisteme meydan okuyor. Bunun ise bir “adalet” mücadelesi olduğu açıktır. Tarih gösteriyor ki, tüm farklı kimliklerin bir arada barış içinde, yan yana yaşayabilecekleri tek medeniyet İslam medeniyetidir.
Saadet; “Bilge Başkan”ın öncülüğünde halkımızın her kesimine güven ve umut veriyor. Hem siyasi hem de manevi ahitleri var. Ahdine vefalılardan; savrulup gidenlerden değil... Nefret dili yerine sevgiyi, kardeşliği yeniden inşa etmeye çalışıyor. Başından beri merhum Erbakan Hocamızın en yakınında olanlardan… Ehliyet ve emniyet (güven), bilgi ve güzel ahlak sahibi. İyi bir eğitim almış. Yabancı dili, uluslararası siyaset deneyimleri, birikimleri var. Batı’yı da biliyor. Tarihimizi, değerlerimizi, sorunlarımızı ve çözümlerini de biliyor. Sanayi bakanlığında, DPT’de, yerel yönetimlerde (Sivas Bld. Başk.), TBMM’de, özel sektörde başarıları var. Ucuz politikaya tenezzül etmiyor, kutuplaşmayı önlemeye çalışıyor. İstişareye önem veriyor. Her şeyi bilenlerden değil. Düşünerek dikkatle konuşuyor. Düşünmeye davet ediyor. Aldatmaya da aldatılmaya da elverişli olmayan bir yapıda. Dinde sömürüye tenezzül etmeyecek, samimiyet görüntüsünde… Muslih görünüp mufsid olmayanlardan… Siyaseti de dünyalıklar için değil, hak ve halka hizmet için yaptığına inanıyoruz. Hırs ve kibir görüntüsü yok. Ölçülü, dengeli. Az, öz konuşuyor. Konuşmak için konuşmuyor. “Bilge” unvanını hak ediyor. Sıradan bir başkan değil; farklı. Çağrısı neye, nereye, hangi yola? Sevgiye, kardeşliğe, uzlaşıya, barışa, manen ve maddeten yücelmiş Türkiye’ye, adalete, dünyevi ve uhrevi Saadet’e çağırıyor... O halde daha ne duruyoruz? Haydi hem TBMM’yi Milli Görüş’le renklendirelim hem de Bilge Cumhurbaşkanımızı seçelim. Kendisi yetkilerinin sınırlandırılmasına, denetlenmesine hazır.
Yarıştaki eşitsizlikler, adaletsizlikler başarımıza engel değil. Şu gerçeği de tüm siyasetçiler kabul ederler ki, ikinci turda değişiklik ancak “Bilge Başkan” mutabakatıyla sağlanabilir. Öteki adaylar ikinci turda başarılı olamazlar, iktidarı ve düzeni değiştiremezler.
Milli Nizam Partisi (1971) İstanbul Gençlik Kolları kurucularından olmakla şereflenmiş bir siyasetçi olarak görüşlerimizi paylaştık. En doğrusunu Rabbimiz biliyor, hayırlısını diliyoruz. Vesselam.