Ülkemizde şaşarak izlediğimiz olaylar tükenmek bilmiyor,

En son gurbetçi ailenin, Türkiye tatili trajedisi.

Sorgulanması gereken, tehlikelerin çığa dönüştüğü.

Ki o genç aile muhtemelen yazın uçak biletlerinin pahalı olması nedeniyle,

Piyasa böyle dönmekte,

Herkes birbirinin boğazını sıkarak ticaretini yürütmekte,

Vatana özlemlerini yaz sezonu bitiminde dindirmek için,

Biletlerin ucuzlamasını beklediler.

Günler geçmek bilmedi, burunlarının direği sızlamaktaydı sık sık göremedikleri sıla, sinelerini yakan ateşti.

Geldiler lakin yedikleri sokak lezzetleri zehir oldu,

Ailenin minicik çocukları, genç anne vefat etti, baba komada.

Türkiye’de ne yazık ki, ihmaller nedeniyle insanlar hayatlarını kaybetmekte.

Bolu Dağı’ndaki otelde yeterli önlem alınmadığı için 78 canımız çoluk çocuk yanarak yaşamını kaybetti.

Dilovası’ndaki parfüm imalathanesinde de eksik tedbirlerden 7 kadın can verdi.

Evine gitmek için metroyu bekleyen yolcular raylara düşüp yaşamını yitirmekte.

Sahte içkiden insanlar ölmekte.

Sokağa çıkanların bir şeyler yiyip içmeden evlerine dönmedikleri artık bir realite.

Satıcılar için ise insan sağlığı, hijyen, taze gıda, temiz ortam, gündemlerine almadıkları önemsiz gördükleri bir konu.

Kendi elleri ile ürünlerin son kullanma tarihlerini değiştirip insanları zehirlemekteler.

Bunun ne büyük trajedilere sebep olacağını ya düşünmüyorlar,

Ya da ölen yahut hastalanan insanların çektikleri acılar umurlarında değil.

Elbet insanlar ticaret yapacaklar, nasıl geçinecekler, çoluk çocuklarına bakacaklar.

Lakin hiç dikkat etmeden, tesadüfen yaşamak duvarına dayanıp insan sağlığını umursamadan yapılan ticaret helal değil.

Nasıl olsa kimse görmüyor diye salataları dezenfekte etmeden, yıkamadan daha çabuk doğramanın hesabını yapan esnaf, bakterilerle insanların hayatına kastettiğinin farkında lakin umursamamakta.

Tarım ilacı kullanan köylü, ürünlerini kendi çocuklarının da yiyip hastalanacağını iyi bilmekte fakat para, evladının ve diğer insanların canından daha tatlı gelmekte.

Hayvancılıkla uğraşanlar, küflenmiş yemlerle ahırdaki ineğini, tavuğunu besleyip pestisitli sütleri, yumurtaları, meyveleri sattığının bilincinde lakin çok kazanmak varken niye az para ile uğraşsın?

Halk mı,

Onlar, dış devletler Türkiye’nin ürünlerini kapıdan çevirdiğinde, piyasada ucuzlayan zehirli meyve ve sebzeleri alıp haberleri bile olmadan tüketmekte.

Sonra her evde kötü hastalıkların artan çetelesi.

Vitamin olarak devletin ödediği en çöp olanı, doktorlar reçete etmekte.

Sağlıklı magnezyumu değil, SGK’nın karşıladığı çöpü içsin halk.

Bütün milletin D vitamini düşük.

İşe yaraması için K3 ile beraber olanının reçete edilmesi gerek,

Hayır o pahalı, en ucuzu olacak, işe yaramaması yetkililerin sorunu değil.

Oysa hastalıklarını engelleyemedikleri her vatandaş için daha fazla tedavi masrafı yapacaklardır.

Okulun müdürü, otizmli öğrencisini merdivenlerden aşağı fırlatmakta,

Bir eşkıyadan değil, çocukları korumakla görevli okul müdüründen bahsediyoruz.

Çocuk yara bere, kırıklarla viraneye döner, acılar içerisinde kıvranır,

Tesadüfen hayatını kaybetmemiştir,

İnsanımızda yoğun bir inhidam, yıkılma, harab olma, çökme,

İnhilâl, dağılma, çözülme, parçalanma, bozulma had safhada.

Bu bozulmanın, çürümenin neden bu kerte çoğaldığının künhüne varamamaktayız.

Yanlışları yapmadan, bozulmadan seçilmiş, yeniden yapılandırılmış, düzenlenmiş, temizlenmiş, restore edilmiş, umursamazlığı iyi edilmiş, sağlam, rüsuh, arınmış, sorumluluk sahibi, vicdanlı yüreklerin çoğaltılması gerek.