Peygamber Efendimiz Hicret ile birlikte yeni bir medeniyetin de temelini atmış olur. Hz. Musa nın Mısır dan Çıkış ile birlikte vaat edilen topraklarda inananlarla beraber bir devlet kurması mümkün olmamış; kavminin nankörlüklerine kendisinin tahammül edememesi yüzünden yolları ayrılmıştı. Hz. Dâvut ve Hz. Süleyman ın sahip oldukları devlet, bu kez Hz. Muhammed e nasip oldu ve böylece bir medeniyete temel atıldı.
Nasıl Hz. Dâvut la Hz. Süleyman ın devleti Kudüs Mâbedi etrafında şekillendi ise Hz. Muhammed in kurduğu devlet ve geliştirdiği hayat şekli de Peygamber Mescidi etrafında teşekkül etti. Bunun için de Yesrib e Hicret ettikten sonra ilk iş olarak bir mescid inşa edilmesini istedi ve şehrin adını da Medine olarak değiştirdi.
Demek ki, inananların hayatında mâbed ve ya mescid çok önemli bir yer tutar. O yüzden de İslâm medeniyetinin ulaşabildiği bütün yerleşim birimlerinde cami bulunur ve cami, hem sosyal hayatın, hem eğitim ve kültür hayatının mihveri gibidir. Bu camiler veya mescidler Kâbe ye yönelik olduğu gibi, İslâm medeniyetine ait beldeler de Mekke ye yöneliktir. O yüzden Kur an da Mekke için "Ümmü l Kur a" yani "Beldelerin Anası" ifade yer alır.
İslâm şehir planı seccade gibi
İslâmabad da görev yaptığım günlerde, yani bundan 15 yıl önce, oradaki American Center Konferans Salonu nda bir seminer izlemiştim. Amerikalı bir şehircilik uzmanı kadın konuşmacı, küçük beyaz perdeye yansıttığı şemalar eşliğinde İslâm şehirlerinin benzer yönlerini anlatıyordu. Bilinen eski-yeni İslâm şehirlerinin zamanla birbirine benzediğini ve bunların da bahçeleriyle birlikte halı seccadelerini andırdığını üst üste koyduğu çizimlerle ispatlıyordu.
Bu ilgi çekici tespitlerin daha sonra hiçbir yerde üzerinde durulmaması, benden bunu dinleyenlerin de kaynak bulunmadığı için önemsememesi gerçekten tuhaf Kendi tarihimiz, dinimiz ve sanatımız hakkında batılılardan referans getiremediğimiz sürece fikir yürütemiyorsak yazık
Eski-yeni bütün önemli İslâm şehirlerinin uzaydan çekilmiş resimleriyle planlarının, ana aks ve ana arterleriyle değerlendirildiğinde benzer şekiller ortaya çıkması elbette tesadüften ibaret değildir. Bahçe ve halı desenlerinin de bu plana uygun yapılması, bunları yapanların ortak değerlere inanıp benzer bir hayatı yaşamasının bir sonucudur. Yaşanan hayatın ihtiyaçları, yaşama biçiminin şekillendirdiği şuur ve şuuraltı aynı yöndedir.
Külliye şuurundan mahrum olmak
Camiyi temel alan külliyelerde, medrese, sebil, hazire ve türbe ile hamam ve şifahane gibi binalar, medeni hayatın tüm genel ihtiyaçlarını karşılar. Daha sonra bu külliyelere ilave edilen meşrutalarla dükkânlar, cami çevresinde sürekli bir canlılık olmasını mümkün kılar.
Dağ başında cemaat bulunmayacağı için camiye de ihtiyaç yoktur. Dükkânlar ise hem sosyal ve ekonomik ihtiyaçları karşılar, hem de caminin zamanla bakımını karşılayacak kira geliri sağlar. İbadetle ticari hayatı birbirinden ayırmak isteyenler, bilmeden Hıristiyanlara uymuş oluyorlar. Hayattan kopuk bir ibadet olmaz tabii
Bugün Selçuklu öncesi cami mimarisine özenenler, aslında Mimar Sinan ile doruğa ulaşılan Külliye şuuruna da uzak. Halbuki tarih boyunca Kâbe etrafında pazar kurulmuş, Mekke ye ticaret için gelenlerle ibadet için gelenler iç içe olmuş
Cami çevresine laik gözlükle bakmamak gerekir.
Not ve Teklif:
Camiler haftası münasebetiyle Diyanet Teşkilâtını tebrik ederken bir teklif de sunmak istiyorum: Yaz Kursları nda öğrendiklerini hiç unutmasınlar diye hafta sonları öğrenciler çağrılabilir.