"Olayı yanlış algılayıp arabadaki (...) kadına çıkıştım. Bu arada kadın kara çarşaflıydı ve arabanın arkasında küçük kızı vardı. Derken çevreden bazı insanlar da hanıma kara çarşaflı diye sözlü tacizde bulunmaya başladı. Kendimi kötü hissettim.
(...) yanında altı yaşlarında küçücük kızı olan yalnız bir kadındı o. Onun orada yalnız bir anne olduğu ve birbirimize karşı bu kadar hoşgörüsüz bir toplum olduğumuz aklımdan bir türlü çıkmıyor. Oradaki herkes adına kendisinden özür diliyorum."
Bu yazılar, kartelin büyük gazetesinin "Abla" köşesine gönderilen bir mektuptan alınmıştır. Ekim-2006 Türkiye sini anlatmaktadır. "Konuşmalar"ın etkisinin insanımızın psikolojisini nasıl tedaviye muhtaç hale getirdiğini de gösteriyor aynı zamanda.
"Linç"sever kartel medyası, "28 Şubat"ta vampirleştirilmiş kartel medyası şöyle bir başlık atardı: "Taksideki çarşaflı kadın gerekli cezayı buldu!" Bu manşetin altında kanlı bir kadın cesedi ve başucunda ağlayan bir çocuk.
Ve sonra, dünyanın ilk beşyüz üniversite sıralamasına giremeyen ve girme şansı da olmayan üniversitelerimizin akıl hocası rektörlerin demeçlerinin sıralanması... "Suskunluğumuzdan cesaret almasınlar demiştik ama..."
Kendisine dert yanılan "Abla" da kurtulamıyor rektör kafası kompleksinden: "Oruç tutmuyor diye dayak atılan, bıçaklanan kişilerin haberlerini okumuyor muyuz "
"Abla" bilmez mi bu tür haberlerin kartelin mutfağında hazırlandığını. Bilmesine bilir de, "gerekçe" olarak kullanacakları ve teselli bulacakları için sesini çıkartmaz.
Nene Hatun un, Kara Fatma nın ve cephelere mermi taşıyan ülkemin çarşaflı kadınlarının resimleri "Enver Hoca" taktiğiyle birbir sökülmüş Türkiye mde "psikopat"laştırılmış insanların varlığına ve her geçen gün sayılarının artmasına hiç üzülmüyorum.Sevinecek bir şeyler bulmak zor değil. "Linç"cilere rağmen "çarşaflı kadın" cesareti ve kahramanlığı insan haklarının kutsallığını anlatırken, "özür" dileyen delikanlının tevbesi sevindirmiyor mu sizi de