Yaşanan olayları ve aktüaliteyi takibim dinlemekten ziyade okumaya dayalı olduğundan, bir muhalif milletvekilinin, (Turan Çömez) sosyal medya paylaşımlarına yansıyan bir twit yazısında gördüm, “fevkaladenin fevkinde” tanımını.

Trump’un, Suudi Arabistan’a F-35’leri satma açıklamasını duyunca, “Bizimkilere ne oldu? Parasını da ödemiştik üstelik” diyerek sorusunu paylaşan Sayın Çömez’in Erdoğan vurgulu cümlesindeydi dikkatim.

“Hatta Erdoğan, dostu Trump’la ‘Fevkaladenin fevkinde’ bir görüşme yapmıştı.’’

Onaylama ironili bu cümleden ulaştım, Sayın Erdoğan dediki başlıklarının altına yazılmış ve özel hazırlanmış konuşma metnine.

“Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, yorumcularıyla muhalefetin tam bir cinnet halinde Amerika ziyaretimizi kötülemeye çalışmasının tek nedeni ziyaretin fevkaladenin fevkinde başarılı geçmiş olmasıdır.”

Siyasetçi, gazeteci, yorumcu sınıflarına ayırdıklarını muhalefet şemsiyesi altında toplayan ve cinnet halinde olduklarını ilan eden Sayın Erdoğan’ın, çevreden dolaşarak geldiği merkezde kendisi ve başarısı vardır.

Amerika ziyaretimiz fevkaladenin fevkinde başarılı geçmiştir.

Haber sitelerine noktalama işareti kullanılmadan yazılan o cümleyi Sayın Erdoğan, kendi üslubuyla böyle kursa idi, muhalefet alınganlık kompleksine mi düşerdi yoksa konuşma metni yazıcıları işe yaramadıklarını mı düşünürlerdi?

Sayın Erdoğan’dan iki önceki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, bir gün muhalefet olursam endişesini duymadan söylediğine inanılan bir siyasi hayat dersi vardı:

“İktidar her halükârda vardır ve hep başarılı olduğunu iddia eder. Binaenaleyh önemli olan, demokrasilerde muhalefetin varlığıdır. Muhalefetin ne dediğine fevkalade dikkat etmek lazım.”

Süleyman Demirel’in bu mukayese tezini hatırlatmakla, Sayın Erdoğan’ın muhalefeti hedefine koymasını eleştirmek gibi bir niyetimiz yok. Zira Türkiye Cumhuriyeti’nin her cumhurbaşkanının üslubu başkadır.

Meclis’teki bütçe konuşmalarını hazırlanmış dökümanlara dayandıran, gazeteci sorularına cevabını ve görüşmelerinden sonraki izahatlarını irticalen yapan Demirel’in kullanmayı sevdiği iki kelime, herkesin takibindeydi. Binaenaleyh ve fevkalade…

Aklımızda kaldığı şekliyle yukarıya yazdığımız Demirel konuşmasında da olan o iki kelimeden, fevkaladenin üzerinde duracağız biraz.

Alışılmışın üstünde, görülmedik, işitilmedik, beklenmedik anlamındadır diye sözlüklere yazılan “Fevkalade” kelimesini, bahis konusu ettiğimiz demecinde Sayın Erdoğan’ın da kullanmış olmasına geldiğimizde, biri TV kanallarından, diğeri bir anı kitabından iki değişik belgeli bilgi ile tazelensin istedik hafızalar.

“Fevkalade” kelimesini üstünde, ötesinde manalı “Fevkinde” kelimesiyle kullanmaya, mükemmel ve olağanüstü olandan da üstünün tescili diyenlere, mübalağa sanatı işte, deyip geçenler de var.

Fevkaladenin fevkinde…

TV kanallarının birinden (yoksa TRT kanalı mıydı?) ilk duyulması, T. Özal devrinde gazinolara çıkmış, resmen İngiltere’ye operasyona gönderilmiş ve halen TV’lerde programlar yaptırılan sanatçı Bülent Ersoy’un ağzındandır. Ki onun da muhalifleri vardır ve onlar ilk söyleyen Zeki Müren’di iddiasını güderler.

Fevkaladenin fevkinde tanımının bu magazinel kullanımından (Metin yazıcılarının ancak bildiği de diyebiliriz) çok önce edebiyat dünyasında kayda geçmiş olması vardır ki, ilk baskısının yayımlandığı Nisan 1975’te okuduğumuz kitabı arşivimizden çıkardık.

Rahmetli Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in anı kitabı “Babıali”den bahsediyoruz.

Babıali’yi önce rahmetli Üstad anlatsın.

“İttihatçılar devrinin Bâbıâli çiçeklerinden, bir İsmail Müştak (Mayakon) vardır. Ona güzel bir (espri) atfederler: İttihat ve Terakki komitacılarının sokak başında, köprü üstünde, muharrir ve gazetecileri yere serdikleri hengâmede, biri, İsmail Müştak’a asılmış:

- Yâhû, gazetecileri bir bir yere seriyorlar, fikre kurşun sıkıyorlar! Yazsana!.. Ne diye yazmıyorsun?

Cevap:

- İşte onun için yazmıyorum ya!..

Bizde Bâbıâli, ya kendisinin hakikate kurşun sıkması, yahut hakikat korkusiyle kendisine rejim Bâbıâlisi tarafından kurşun sıkılması suretiyle karakterlidir. Bu sebepledir ki, o, umumiyetle iki kutup arasında gidip gelmiştir; ya köledir, yahut kabadayı…”

İstanbul’un ve Türkiye’nin kültür merkezi Eminönü’nde kağıt, kalem, kitap, matbaa, gazete adreslerinin, turist memnuniyetini hedefleyen yeme, içme ve gezme mekanları yapılmasıyla, “Babıali” kelimesinin edebiyat kitaplarından çıkarılıp, adresleri meçhul ve fakat manşetleri paralel birkaç gazetenin ‘’Basın’’ sayılmasını bir kenara koyarak, rahmetli Üstad’ın anı kitabı “Babıali”den aynen aktaracağız ikinci fevkaladenin fevkinde kullanımını.

Abdülhak Şinasi’yi anlatıyor Üstad Necip Fazıl.

“Münekkit geçinmesine rağmen arada bir şiir de kırpıştıran, sevgilisine siz diye hitap eden, siz kelimesinin ihtiram yeriyle, saygı üstü bir sevgi edasının mutlaka gerektireceği sen hitabındaki yer farkını anlayamaz” dediği kahramanımıza, Paris’in “Sen” nehrinden bahsederken, Süleyman Nazif şöyle demiş:

- Ona “Sen” nehri değil, “Siz” nehri derler.

Bir gün mahut züppeler çerçevesinde oturuyorlar… Şairleri konuşuyorlar… Kim kimin fevkinde (üstünde), kim kimin tahtında (altında)?.. Meselâ Bâki Nef’i’nin fevkinde, Hâmid, Namık Kemal’in, şu bunun, bu şunun fevkinde… Biri sormuş:

- Ya Faruk Nafiz?

- O, tahammülün fevkinde…

HESAP HESAP İÇİNDE 3 VE 1 HESAP İÇİNDE

Anlatımlarını rakamlarla süslemek siyasetçilerimizin erdemlerindendir. Basit matematik hesaplarıyla anlattıkları projelerin konuşulmasını ve bilgisi olanlarca tartışılmasını isterler

Mühendis kökenli siyasetçilerimizden “Barajlar kralı” sıfatıyla anılan Demirel merhum, Dicle ve Fırat nehirlerinin debilerinden rakamlar verdiği konuşmalarıyla da ünlüydü.

Millî Görüş’ün lideri rahmetli Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın rakamlı projelerinin “Yüz bin tank yapacağız” sloganıyla anlatılmasına “Nereye koyacağız” hafifliğiyle itiraz edenlere ve hayali temeller atıyor diyenlere, resmi TV kanalında, “İsteyen gelsin, cıvatalarına kadar görsün projelerimizi” izahıyla meydan okuması da hafızalarda ve teknolojik kayıtlardadır.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da çok konuşmasında rakamları kullanıyor. Son konuşmalarının birinde verdiği rakamları sosyal medya alanlarında tartışanların hepsi sanki matematik dehası yahut hesap uzmanı. Halbuki konu inşaat işleri. Tartışanlar, sayıları iki yüzü aşan üniversitelerimizin inşaat mühendisliği akademisyenleri ve öğrencileri olmalı değil mi?

“Dakikada 3, saatte 23, günde 550 konut yapıyoruz” demiş Sayın Erdoğan, afet konutu kura çekimi töreninde yaptığı konuşmada.

Sosyal medya köşelerinde çarpma bölme yapanlar, icabında 6-7 bin sayfa konuşma metni yazmış değerli insanlarımızdan daha fazla mı bilecekler?

Sayın Erdoğan’ın bu demecini okuduğumda, üç ve dakika kelimeleri bir başka konuşmasını hatırlattı. Bilgi depolarına baktım, 24 Haziran 2023 tarihli konuşması aynen şöyle:

“Muhalefetin fabrikası yok dediği TOGG’un fabrikasında her 3 dakikada 1 araç üretiliyor.”

O gün 3 dakikada 1 TOGG.

Bugün 1 dakikada 3 konut.

Sayın Erdoğan’ın 1 ve 3 rakamlarını böyle açık net bir şekilde halka sunmasından, bir başka yazımızda konu edeceğimiz Sayın Bahçeli de etkilenmiştir, demekten kendimizi alamıyoruz.

“Üç arkadaşımla İmralı’ya giderim” demişti hani.

3 arkadaşı 1 kendisi.

Sayın Bahçeli’de katılmış oldu, 3 ve 1 hesabına.

GİDERİM YALİ YALİ KARŞIMDADIR İMRALİ

Kerkük’e 82, Musul’a 83 no.lu plakayı verirken sekiz yıl önce, beş bin ülkücü ile oralara gideceğini beyan eden Sayın Bahçeli, parti grubunda yaptığı son konuşmasında üç arkadaşımla İmralı’ya giderim, demiş.

Beş bin ülkücüyü kırk kişilik otobüslere bindirmek için yüz yirmi beş otobüs kiralayacağız, ayrıntısını o gün vermeyen Sayın Bahçeli’den sonra, kaç ülkücü Kerkük adını andı, içinde Kerkük geçen hikayeler, şiirler, makaleler yazdı veya okudu, sorusu da akıllara hiç gelmemiştir.

Halbuki, ceketi altı düğmeli, ayakları çizmeli, eli tespihli yürüdüğünde evinin salonunda, “Kıbrıs Türktür” mesajı vermiş ve yandaş basın yazarlarına göre, “Yunan, anında tırsmıştı.” Fakat çizmesi de, altı düğmeli ceketi de ülkücüler arasında moda olmadı.

* * *

Yavuz gibi konuştu dedi, Recep’in kahvesinde benim az ötemdeki masada oturan, bıyıkları çenesinden düşmüş figüran görüntülü genç insan. Tarih tekerrür ediyor, demeyi de ihmal etmedi; ekrandaki celalli Bahçeli hallerini seyrederken.

Hem ekrana, hem o genç insana bakmaktan Sayın Bahçeli’nin tam olarak ne dediğini duyamadım. Kimse gelmesin, ben giderim mi dedi. Üç arkadaşımla bir otomobile biner gideriz mi dedi, emin değilim.

Konsolos beye baktım O da genç insana baktı ve sordu: Yavuz’a neresinden benzettiniz? Kürsü, atı mıdır mirim?

Ben tarih okudum, dedi o genç insan, bıyıklarını ellerken. Yavuz, ben tek başıma giderim, demişti. Bugün “Giderim” demek zamanıdır.

Kahveci Recep, çay isteyen var mı sorusuna hazırlanırken, Konsolos bey kalktı, ben de kalktım. Recep’in sorusu hacim değiştirdi mecburen.

“Hemen gidiyor musunuz?”

Döndüm, o genç insana baktı. Göz göze geldik. El salladım. şimdi gitmek zamanıdır manasında.