Bismillâhirrahmanirrahîm!

ÜLKEMİZİN durumunu yaşayarak görüyoruz. Ekonomiden dış politikaya; eğitimden tarım sektörüne kadar pek çok alanda sorunlar yaşıyoruz. Bunların çoğu “kronik” olma noktasında! İktidar, icraatlarının Avrupa’yı kıskandıracak boyutta olduğunu anlatıyor. Rakamları ve TÜİK gibi kurumları takla attırarak başarısını(!) ispatlıyor da! Tamam, iktidar böyle de, ya muhalefet partileri?

Demokratik yönetimlerde iktidar ve muhalefet birbirini tamamlayan bir bütündür. İktidar icraat yapar. Muhalefet ise iktidarı denetler. Yanlış gördüğü konularda hatırlatma yapar, uyarır, yol gösterir. Hükûmet ve muhalefet ne kadar olgun davranır, alanlarının hakkını verebilirlerse; işler o ölçüde düzgün gider. Halkın yüzü güler. İç barış sağlanır. Toplum rahat eder.

“Muhalefet neler yapmalı” mı diyeceksiniz? Her şeyden önce skandal ölçüsünde “yanlış yaptık” diye itiraf edilmiş sözler var. Yanlış kabullenildikten sonra niçin hâlâ devam etmekte ısrar edilir? Niçin, düzeltilmek adına tek adım atılmaz? Bunların takibini “muhalefetten başka” kim yapacak? Meselâ; AKP Genel Başkanı’nın, “İstanbul’a ihanet ettik; bunun sorumlusu da benim” diyeli 8 yıl oldu. Muhalefet, “Verdiğiniz söz nerede?” demeyecek mi?

AKP Genel Başkanı, “AB istedi, diye ‘zina yasası’ çıkardık; yanlış yaptık” diyeli 7 yıl oldu. Millet adına, muhalefet bunların hesabını sormayacak mı? Başka ülkeler istedi, diye “yasa” çıkarılır mı? Birileri Türkiye’nin bağımsızlık hakkını çöpe atabilir mi? Türkiye’deki yasaların çıkmasına “yabancılar” karar verecekse, 600 milletvekiline ne ihtiyaç var?

EKONOMİ TEPETAKLAK

EKONOMİ, AKP’nin en iddialı olduğu bir alandı. Genel başkanları sık sık “Ben ekonomistim” diyordu. 23 yıldır enflâsyonu durduracak, ekonomiyi rahatlatacak bir “bakan” bulunamadı. 2005 yılında bir çözüm buldular. TL’den 6 sıfır attılar. Yaptıklarına öylesine güveniyorlardı ki… Yollara kadar, “Nereden nereye!” levhaları astılar. Hâlbuki, TL’den 6 sıfır atmak teknik bir ayrıntıydı. Ekonomiyi düzeltmekle alâkası yoktu.

Yanlışlığı ortaokul çocuğu bile anlayabilirdi. 1 Ocak 2005’te dolar 1,3 TL idi. Hükûmet çözümüne o kadar güveniyordu ki… 1 TL=1 dolar olacak diyordu. Bunun için “1 kuruşluklar” bile çıkardılar. Fakat bu “1 kuruşluklar” tedavülde kalamadı. İsraf, yolsuzluk, rüşvet, gösteriş var oldukça enflasyon düşmez. Ey muhalefet partileri! Dolar 42,3 lira oldu. Bunu niçin halka anlatmazsınız?

Her alanda ABD etkisi öylesine açık ki! AKP Genel Başkanı 4-5 kere Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eşbaşkanı olduğunu açıkladı. Peki, parti tüzüklerinde, seçim bildirgelerinde böyle bir “görev” var mı? BOP’a girerken halkın görüşünü aldılar mı? Seçim vaadi olmadan bir genel başkan başka bir ülkenin projesinde “görev” alabilir mi?

Türkiye, ABD etkisinden kurtulmadan ekonomi, güvenlik ve bağımsızlığını bile güvence altına alamaz. BOP, Türkiye’yi de, İslâm dünyasını da yok etmeyi amaçlayan Siyonist bir projedir. Saadet Partisi’ni istisna tutuyorum. Muhalefet partileri, Türkiye’yi tehdit eden bu projeye sessiz kalabilirler mi?

HAKKINIZI ARAYIN!

TÜRKİYE’DE Hükûmet’e karşı kendi haklarını bile savunamayan muhalefet partileri var. Partilerin tanıtılması “yasal güvence” altındadır. Hükûmet’in devlet imkânlarını “tek taraflı” olarak kullandığı, herkesin görebileceği kadar açık! Başkanlık, baraj ve seçim sistemlerinin arızaları seçmen tercihini net şekilde yansıtmıyor. Bunları niçin tartışmıyorsunuz?

TRT, “Hükûmet’in borazanı” olarak yayın yapıyor. Muhalefete ayrılan tanıtma süresi devede kulak misali! Bu partiler TRT payı olarak vergi ödemiyorlar mı? Tarafgir yayın öylesine ilkellik ki! Muhalefet partileri, haklarını alıncaya kadar sesini yükseltmelidir ki, adalet yerini bulsun! AKP öncesi liderlerin, siyasi parti temsilcilerinin birlikte ekrana çıkma günlerini özlüyoruz.

Herkes “millî irade”den söz ediyor, ama bunun nasıl sağlanacağını kimse konuşmuyor. Halk, seçeceği lideri ve partiyi “yeteri kadar” tanıyamıyor. CHP rakip partilerle ekrana çıkma konusunu birkaç kez dile getirdi, öylece kaldı. Saadet Partisi, TRT’nin siyasi partilere karşı tarafsız yayıncılık anlayışını benimsemesini çok seslendirdi. Hatta, bazı toplantılarında “Neredesin TRT?” diye sordu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, 5 Kasım 2025 günkü TBMM Grup Toplantısı’nda haksızlığın “zirve” yaptığını duyurdu: “Yaptığımız bir araştırmaya göre Ocak 2025 ve Ekim 2025 dönemindeki 10 ayda iktidarın kontrolünde olan TMSF bünyesindeki şirketlerden, iktidara destek veren TV kanallarına verilen reklâm süresi 14.810.298 saniye! Muhalif kanallara verilen reklâm süresi süre “sıfır”. “Bu taksimi kurt yapmaz!”