*CHP’nin Beşiktaş’tan Taksim’e yürüdüğü önceki akşam ben de Şişli’den Harbiye’ye kadar göstericilerin arasında yürüdüm.
*“Tüm Türkiye ayakta mı” sorusunun cevabını aradım. Buldum da; Bir tane bile başörtülü, muhafazakâr göstericiye rastlamadım.
*Bir ara Çarşı Grubu’nu temsil eder mi etmez mi bilemiyorum- küçük bir topluluk geçti.
*Gençler genelde, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” sloganları attı.
*Adım başı alkol şişelerinin oluşturduğu `tepecikler’ karşıladı beni. Şişli Şişli olmaktan çıkmış âdeta çöp evine dönmüştü…
*Bir an 1994 seçimleri öncesinde çöp yığınlarıyla dünya gündemine oturan İstanbul geldi aklıma.
*Bir köşede Şişli Belediyesi’nin göstericilere su dağıtan tankerini gördüm.
*Bolca da, fırsattan istifade biber gazını önleyici maske satıcıları…
*Göstericilerin ellerinde sadece Türk Bayrakları olması bana Cumhuriyet Mitingleri’ni hatırlattı.
*PKK ve BDP bayrakları da yoktu…
*Tıpkı maçlardaki gibi bir alkış düzeni vardı. Biri başlıyor, alkış tufanı öne ya da arkaya doğru silsile ile intikal ediyordu…
GEZİ PARKI OLAYLARINA İLİŞKİN İLGİNÇ NOTLAR…
*Bazı üst düzey askeri komutanların Taksim Gezi Parkı’ndaki göstericilere sahip çıktığı, yardım ettiği, polislerle tartıştığı doğru mu, değil mi Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bu konuda bir açıklaması olacak mı, acaba
*Tüm bu olaylar olurken benim aklım ne Ahmet Hakan’da ne de Fehmi Koru’da… Nehrin Kıyısında Bekleyen Adam bu gösteriler konusunda ne düşünüyordu Ona baktım. Ama heyhaaat! O, “Ölüm döşeğindeki erkek kıskanılır mı ” havalarından dün de sıyrılamamıştı…
*Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Gerekirse Taksim Gezi Parkı’na AVM de yaparız ya da Şehir Müzesi olarak da değerlendirebiliriz. Bu konuda henüz tam karar vermedik.” şeklindeki sözleri, yine bir AKP’li olan, hatta partinin sözcüsü konumundaki Hüseyin Çelik’in sözlerini boşa çıkarttı. Eski Bakan Hüseyin Çelik, “Gezi Parkı’na AVM yapılırsa dozerin önüne önce ben yatarım” dedi. Bu sözler bana, 28 Şubat sürecinde Sincan’da tankların yürütülmesinden hemen önce, “Öyle bir şey olursa o tankların üzerine önce ben çıkarım.” diyen DYP’li Ali Rıza Gönül’ü hatırlattı. Gönül, bu demeci bu satırların yazarına verdi. Tanklar Sincan’da yürüdü, hem de “rica” üzerine iki kez yürüdü ama tankların üzerine çıkacağı sözünü veren Ali Rıza Gönül ortalıklarda yoktu…
*Taksim olayları, -şiddet haricinde- iktidar için bir uyarı oldu. Ancak iktidara talip bir başka partinin de gerçek yüzünü ortaya çıkardı. (Gezi Parkı bir Tahrir mi Gelecek yazıda…)
TOPLUMSAL MÜHENDİSLİK Mİ
Öncelikle, aşağıdaki ifadeleri dikkatlice okumanızı rica ediyorum.
Sonrasında birkaç lafım ve küçük sorularım olacak;
“Susurluk’a karşı yapılan gösteriler bir müddet sonra Refah Partisi aleyhine dönüştürüldü. Aydınlık için bir dakika karanlık falan. O gösterilerin ardında bir toplum mühendisliği olduğunu düşünüyorum. Devlet içindeki çeteleşmelere karşı yürütülen bir kampanya birdenbire devlet içindeki bir tür çetenin kontrolüne girdi. Susurluk’un ardından oluşan algıları böyle bir şeye dönüştürdüler… Ondan sonra işin rengi değişti. İp koptu, toplum mühendisliği ivme kazandı.”
“O günkü kampanyaların bir hedefe yönlendirildiğini görüyoruz: Tansu Çiller’i Susurluk kavramının ortasına yerleştirmek. Peki, bu doğru muydu Bakınız, siyaset arenasında bir hadisenin gerçekte ne olduğu başka bir keyfiyettir; onu, kimlerin hangi amaçla ne şekilde speküle ettikleri başka bir keyfiyettir. Bana göre Susurluk kampanyaları, meselenin gerçek mahiyetinden uzaklaşan bir yorumla ilgisiz kişileri töhmet altında bırakmaya yönelik bir amaçla başlatıldı ve yürütüldü.”
“Bu harekatı 28 Şubat’ın kurmayları yönetti. O dönemde yapılan bir 10 Kasım töreni vardı. 1 milyon insan yığdılar Ankara’ya. Bu psikolojik harekâtla oluşmuş bir şeydir. Susurluk’la alakalı değil; ama bir kere toplumun ayranı kabartıldı. Toplum yerinden oynatıldı, mobilize edildi, ondan sonra gerisi kolaylaştı zaten. Toplumu kendi seçtiği iktidara karşı motive edebildiler.”
“Fatih’teki sarıklı, cübbeli iki adam ile çarşaflı iki hatunu ekrana taşır, bütün Türkiye’yi sarıklılar, çarşaflılar istila etmiş gibi gösterebilirsiniz. Sayıları 50-100’ü geçmeyen meczup kılıklı Aczimendileri dakika başı milletin gözüne sokar, Türkiye onlar tarafından işgal edilmiş imajını oluşturabilirsiniz. Ali Kalkancı gibi ne idüğü belirsiz bir herifin etrafına adam toplamasına göz yumar, sonra onun şahsında belli bir toplumsal kesimi rahatlıkla karalayabilirsiniz.”
Aksiyon Dergisi’nde Muhsin Öztürk’ün sorularını cevaplayan Şükrü Karaca bunları ifade etti..
Şükrü Karaca sıradan biri değil.
Antidemokratik 28 Şubat sürecinde Tansu Çiller’in yanında etkili konumda olan birkaç isimden biriydi.
TSK içinde yuvalanmış bir cunta tarafından sevk ve idare edildiği anlaşılan antidemokratik 28 Şubat Harekâtı hakkında yıllar sonra bunları söylüyordu, sevgili Karaca.
Şükrü Karaca bir süreden beri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı.
Hem de etkili konumda.
Merak ettim;
Şükrü Karaca, Gezi Parkı gösterileri- CHP- Kemal Kılıçdaroğlu- toplum mühendisliği- cunta harekâtı- iktidarı farklı yollardan ele geçirme- arkadan dolanma… konularında ne düşünüyor
NOT: Bugün 03 Haziran 2013 Pazartesi… İktidar ve TBMM’de grubu bulunan partiler, 2012 yılında yeni ve sivil anayasa vaadini yerine getiremedi. Sınıfta kaldı. Umutlar bu yıla sarktı. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda herkes ayrı telden çalıyor. Temmuz 2013’e kadar umutsuz son bir maraton daha başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile, “Görülüyor ki, yeni Anayasa olmayacak!” dedi.
Du bakali n’olacak Takipçisiyiz…