Adım adım gidelim;

* TBMM’de yarın (5 Ocak 2015) önemli bir oylama var.

* Biliyorsunuz; 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından sonra bakanlıktan istifa etmek zorunda kalan Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında soruşturma komisyonu kuruldu.

* Bu Soruşturma Komisyonu, ilgili bakanların Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeme kararını geçen hafta oylamaya sunacaktı. Ama olmadı. 22 Aralık 2014 Pazartesi günü öğleden sonra toplanması gereken komisyon, 3 saat sonra, akşam saatlerinde toplandı. Komisyonun bulunduğu Meclis koridorlarına gazeteciler dahi alınmadı, telefonlar dinlenmesin diye sinyal kesiciler devreye sokuldu. Muhalefet kulislerinde, “AK Parti içinde görüş ayrılığı var, zaman kazanmaya çalışıyorlar” iddiası konuşulurken, karar aniden 5 Ocak 2015 tarihine bırakıldı.

* Yarınki oylamanın sonucuna göre komisyon rapor yazıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunacak.

* Komisyon, bu 4 Bakanın Yüce Divan’a gitmesini onaylasa dahi iş burada neticelenmiyor. Yüce Divan için son sözü TBMM Genel Kurulu söyleyecek.

* İşte yazının başlığına da konu olan “kritik” nokta tam da burada başlıyor. Nasıl mı Genel Kurul’daki Yüce Divan oylaması gizli yapılacak. Öte yandan Meclis oylamasında Yüce Divan için salt çoğunluk gerekiyor, yani 276 oy şart. Meclis’te muhalefet ve bağımsızların 224 sandalyesi var. Dolayısıyla Yüce Divan kararı için hem bu blokun hiç fire vermemesi hem de AKP’den en az 52 milletvekilinin bu yönde oy kullanması gerekiyor. Şimdi merak edilen soru şu; acaba 3 dönem şartına takılan ve Haziran 2015 seçimlerinde artık milletvekili olamayacakları kesinleşen AKP’li milletvekilleri muhalefetle aynı doğrultuda oy kullanır mı, kullanmaz mı

* Şunu herhalde söyleyebiliriz; oylama her ne kadar gizli de olsa, her ne kadar 3 dönem şartına takılan en azından bir dönem vekilliğe ara vermek zorunda kalacak AKP’li vekillerin kafaları karışık da olsa, hiçbir milletvekili “iktidarın ballı kaymaklı nimetlerinden” kolay kolay vaz caymaz! Ama yine de belli olmaz. Zira siyasette akşamdan sabaha neler değişiyor, neler

* Peki ya, yarınki Komisyondan Yüce Divan kararı çıkmazsa, o zaman ne olacak; Genel Kurul’da oylama yapılmayacak; ancak muhalefet milletvekilleri bu 4 Bakan hakkında “Yüce Divan” önergesi verebilecek. Ama bu şartlarda bu önergenin kabul edilmesi neredeyse imkânsız. Böyle bir önergenin kabul edilmesi demek, “iktidarın kendi kalesine gol atması” anlamına gelir…

Günler kısa… Bakalım yarın neler yaşanacak

 

Mesaj Hattı…

* Selamün aleyküm muhterem kardeşim.

İyi bir Milli Gazete okuyucusuyum.

Sizi severek okuyorum. Yazılarınız güzel ve ilgi çekici.

Uzun zamandan beridir bir teşekkür yollamak istemiştim, bugün nasip oldu.

Allah kaleminize güç ve kuvvet versin. İnşallah hep doğruları yazarsınız.

Selam ve hürmetlerimle. (Almanya Frankfurt’tan Mehmed Bilal)

* Her gün biraz daha azgınlaşan zulmetleri o kutlunun ışığıyla dağıtıver, herkesi inleten zulüm ve adaletsizlik ateşini söndürüver. Her şekliyle kine, nefrete, düşmanlığa kilitlenmiş şu zavallı ruhların boyunlarındaki zincirleri çözüver. Sevgiye, merhamete, şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle, hoşgörüyle coşturuver. Ruhlarımızı aklın aydınlığı, gönüllerimizi de mantık ve muhakeme enginliğiyle buluşturuver. Ve bizi kendi içimizdeki hicran ve hasretlerimizden kurtarıver Yâ Rabbi. Selamlar ve sevgiler. (Tülin Ataş-İstanbul)

 

Makul şüpheli!

“Adı Nurhan Gül.

Sakın gülmeyin; sizin de başınıza gelebilir;

Nurhan Gül, Başbakan Erdoğan’ın, Manisa Akhisar’daki mitingi sırasında dairesinin balkonundan “ayakkabı kutusu” gösterdiği için sivil ve üniformalı polisler tarafından gözaltına alındı.

Karakola götürülen Nurhan Gül, burada verdiği ifadesinde 690 TL emekli maaşıyla yaşadığını, bu emekli maaşını protesto etmek için ayakkabı kutusunu gösterdiğini ifade etti.

Gül’ün –ne kadar büyük bir suç işlediğinin bir itirafı olarak(!)-  ifadesinin bir bölümünü buraya da  almak istiyorum; 

“Başbakan Erdoğan alanda konuşurken, balkondan, yanımda bulunan boş ayakkabı kutusunu elime alarak salladım ve oturdum. Herhangi bir kelime ve sözlü ifade kullanmadım. Bir iki dakika geçmeden evime korumalar ve polisler geldi. Ayakkabı kutusunu sallayanın kim olduğunu sordular. Ben olduğumu söyledikten sonra gözaltına alındım. Evi polis aradı. Karakola götürüldüm. Sağlık kontrolünden geçirildikten sonra ifadem alınarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım.”

Nurhan Gül, ayakkabı kutusunu sallama sebebini ise şöyle açıkladı: “Almış olduğum 690 lira emekli maaşımın düşük olmasından dolayı ve buna yolsuzun ve hırsızın peşine düşülmektense savcının ve polisin peşine düşülmesinin sebep olduğunu düşündüğümden dolayı protesto ettim. Olayın duyulmasıyla birçok arkadaşım arayarak destekte bulundular. Ayrıca dört beş avukat arayarak, avukatlığımı yapmak istediler.”

Merak ediyorum;

Ayakkabı kutusunu eline alıp sallamak –velev ki protesto amaçlı olsa dahi- Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre ne zamandan beri suç sayılmakta

Nurhan Gül’ün evine polisler nasıl girdi Alelacele Savcılıktan evi aramak için izin kâğıdı mı aldılar ”

***

Bu yazıyı yazalı tam 1 yıl oldu. (1 Ocak 2014, Milli Gazete) Artık güvenlik güçlerinin arama yapması çok daha kolay! 

Neden mi

O tarihten bu yana bu anlamda, yani demokrasi, insan hakları ve özgürlükler noktasında neler değişti diye bakıyorum.

Evet değişen şeyler var;

Mesela, “makul şüphe” diye bir hüküm kanunlaştı.

Nedir “makul şüphe;

“Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul’ şüphe varsa, şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilecek.”

***

Son söz;

* Her türlü –saray içi, saray dışı, saray ortası- darbeye karşıyım. İktidarların sandıkla gelip, sandıkla gitmesinden yanayım.

* Her türlü yolsuzluğu, rüşveti, soygunu da asla ve kat’a kabul edemem.

* Her türlü baskıyı, dayatmayı, özgürlükleri kısıtlamayı da benimsemem mümkün değil.

Allah (C.C.) sonumuzu hayretsin. (Amin)

NOT: Bugün 4 Ocak 2015, Pazar… 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!