Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) marifetiyle ordudan atılan askerlerin hakları kısmen de olsa yasal düzenleme ile iade edildi.
Şimdi sıra YAŞ dışında TSK ile ilişiği kesilen askerlerde...
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın masasındaki düzenleme bu konuya ilişkin.
Bu konu neden önemli, peki
Bir örnek vermek istiyorum.
28 Şubat soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda tutuklanan Kara Kuvvetleri EDOK Komutan Vekili Korgeneral Tevfik Özkılıça ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı ortaya çıktı.
Bu ses kaydını, kendisi de Hava Harp Okulundan atılan Türk Silahlı Kuvvetlerinden Ayrılan ve Atılan Askeri Öğrenciler Platformu Başkanı Tuğrul Yıldırım, yargıya taşıdı.
Kayıtta, 28 Şubat sürecinde Genelkurmayda özel bir birimde 3 yıl çalıştığını söyleyen Özkılıç, burada sorgusuz sualsiz 600 kişiyi ordudan attıklarını ve kurunun yanında yaşın da yandığını belirtiyor.
Özkılıçın "İçimizde hainler var. Yani okul karargâhında, öğrenci alayında, dekanlıkta, öğrenciler içinde. Bunların hepsini bir paketle atacaktık. Tamamını... Atma işleminde 4.sınıf öğrenciler de var. Ajitasyon için asılsız ihbarlar yaptık." sözleri dikkat çekiciydi.
Platform Başkanı Tuğrul Yıldırım, askeri okul hayatı boyunca birçok insanlık dışı muameleye maruz bırakıldığını, domuz bağı yapılıp-kelepçelenip, başına çuval geçirilerek dövüldüğünü öne sürerek Özkılıç hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Yıldırım, konuyla ilgili hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına hem de Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığına dilekçe ile başvurdu. Konuyu Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığına bildirdiğini; ancak soruşturmalardan yerinde ve habersizce yapılmaması sebebiyle netice alınmadığını söyledi.
Bu kadar da olmaz dedirten gelişme işte tam da bu noktada yaşanmıştı. Yıldırım anlatıyor:
"Savcılık ifade verecekleri istedi, kişiler şikâyet ettiğim kişiler tarafından getirildi. Getirilmeden önce ise konuşulduğu için tek tip ifade verildi. Ayrıca atılma sebebim olarak kopya çekmek gösterilmişti fakat hiçbir delile veya gözetmen raporuna dayandırılmaksızın tamamen idari işlemlerle ve kendi attıkları iftiralar ile atılmıştım. Şikayet dosyamın tarafınızca alındığında Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden aldığım raportör raporuna bakarsanız savcının diliyle haklılığımı göreceksinizdir ancak davamdan feragat etmek zorunda kalmıştım.
Bunca yaşadığım hukuksuzca ve insanlık dışı muamele ile 22 yaşımda hayatıma darbe vuranların nasıl itiraf ettiğini ise son günlerde internette dolaşan ses kaydı ile gördük. Okul komutanı İsmail Taş, yüksek disiplin kurulunda bana konuşma hakkı vermeden seni askeri liseden bu yana atmak için çok uğraştık, artık her şey sağlandı gidiyorsun demişti."
İşte Bekir Bozdağın masasındaki çalışma bu açıdan da büyük önem taşıyor.
MEB değerler eğitim merkezi kurmalı!
Değerler ve etik eğitimin önemsenmesindeki temel faktör, son yıllarda geleneksel değerlerin giderek yıpranması ve bundan boşalan yerlere yeni değerlerin ikame edilememesinin farkındalığıdır. Değer eğitimi, demokratik bir toplumun başarısı için temel gerekliliktir. Demokrasiyi içselleştiren ve ahlaki boyutuyla hemfikir olan insanlar, diğerlerinin haklarına saygı, kanunlara uyma, kamu yaşamına gönüllü katılım ve toplumun iyiliğiyle ilgilenirler.
Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı ile YÖK bünyesinde Etik Eğitim ve Değerler Eğitimi Strateji Geliştirme Merkezi adlı bir birim kurulmalıdır. Eğitim sistemimizin, öğrencilerin, toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını, güçlü ve zayıf yönlerini bilmesini ve yaşam onuruna sahip olmasını ve karar almasını ve kararını uygulamasını ve yaşam becerileri eğitimi olarak gelişmesini sağlama vizyonu olmalıdır.
Eğitim sistemimiz, öğrencilerimizin hayat boyu kendisine rehberlik edecek bilgi, beceri ve duyguları öğrenmesini sağlama sorumluluğu vardır. MEB ve YÖK eğitimin tüm aşamalarında eğitimcilerin rollerini çok iyi tanımlayıp bu konuda örnek ve rol modeli olmaları gerçekleştirme ve değerlerimizi sınıfta ve okulda, çeşitli etkinlikler aracılığıyla aktarılır ve öğrenilir hale getirme zorunluluğu vardır. Bu temel değerler, okul kültürüne yansıtılmalıdır. (GÜRKAN AVCI- DES GENEL BAŞKANI)
Elitlerin iktidarı, iktidarın elitleri!
Anadoludan kopmuş gelmiş bir gazeteci dostum bundan yıllar önce bir Bakanlığın Basın Müşavirliğine geçmek için ne terler döktü...
Ama bir türlü bu gerçekleşmedi...
Her defasında istediği makama farklı yollardan, bürokrasinin çetrefilli dolambaçları maharetiyle, hatta muhafazakar bile olmayan isimler getirildi.
Her defasında şaşkınlıktan dili tutuluyordu.
Nasıl olur da böyle olur diyordu..
O arkadaşımı dün aradım..
Şu satırları okudum kendisine;
"Türkiye bir elit değişimine sahne oldu. Bugün Türkiye muhafazakâr elitler tarafından yönetiliyor. İktidar bu elitleri temsil ediyor."
Bu cümleler bana ait değil.
Zaman yazarı Mümtazer Türkönenin dünkü yazısından.
Türköneyi birçok açıdan eleştirebilirsiniz ama bu cümlelerinde haklılık payı yok mu
Bunları biliyor musunuz
Atanamayan öğretmenlerin Şubatçılar grubu adında bir grup oluşturduklarını, bu grubun Şubatta atama yapılması için gündem oluşturmaya çalıştığını,
Geçtiğimiz günlerde Harvardda konferans veren ama umduğunu bulamayan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgülün bu kez Ankara Kavaklıderede tam teşekküllü bir büro tuttuğunu,
Petrol Ofisindeki (POAŞ) hisselerini iki yıl önce 1 milyar Euroya Avusturyalı petrol devi OMVye satarak akaryakıttan çekilen Aydın Doğan, Full markası ile sektöre geri döndüğünü, biliyor musunuz
NOT: Bugün 17 Ekim 2012 Çarşamba... Uyan da balığa gidelim... İktidarın 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 9 ay 17 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Takipçisiyiz...