Eğitim seminerlerimden birinde 7 yaşında Kur’an’ı hıfzetmiş bir kız çocuğu ile tanıştım. Aileler bu yaşlarda çocuklarını okula kaydettirmenin telaşına kapılırken küçük kız Kur’an’ın tamamını ezberlemiş ve İslami ilimlere başlamıştı. Hafız olmaya niçin ve nasıl karar verdiğini ve ileride neler yapmak istediğini sorduğumda, erişkin bir insan gibi yüzüme baktı ve söyleyeceği sözü tartarak cevap verdi: “Tabi ki, Cenneti kazanmak için hafızlık yaptım. Bir de annemle babama şefaat hakkım varmış onu kullanmak isterim ama önce Allah’ın rızanı kazanmak gerekir. Bunun için Kur’an’ın emrettiklerini yaşaman da gerekir, ileriki yaşantımda da hoca olup hafız yetiştirmek istiyorum” dedi. Bu cümleler yedi yaşında bir kız çocuğunun gönlünden dökülüyordu. Yaşıtları sokakta oyun oynarken, o Allah’ın kitabını hıfzetmiş ve çocuk yaşta bu fazilete sahip olmuştu. Çocuğun hedefi vardı ve neyi niçin yaptığının da farkındaydı.

Bir işe başlamadan önce hedefin belirlenmesi uzmanların da üzerinde titizlikle durduğu bir meseledir. Yani hedefiniz varsa bütün motiv güçleriniz harekete geçer ve varmak istediğiniz yere doğru hızla ilerlersiniz. Fakat ne yazık ki, bugün hedefsizlik okul çağına gelen çocuklarımızın en büyük sıkıntılarından biridir. Onlar, rotası belli olmayan sbir yelken gibi, işlerine yarasın yaramasın kitaplar dolusu ezber yapar ve hayatın kıyısına öylece terk edilirler. Anne babaların, çocukları için hedefledikleri tek şey ise makam ve mevkidir. Onlar çocuklarının dünyalarını düşünürken ahiretlerini hiçe sayar ve hangi okula hangi dershaneye verirsem şu bölümü tuttur da iyi para kazanabilirin hesabını yaparlar. Bir komşum ile sohbet ederken, yedi yaşında hafızlığı tamamlamış ve temel dini bilgilere başlamış çocukların anne babalarına gıpta ile baktığımı ifade etmiştim de komşum, “olur mu öyle şey o yaşta çocuk nasıl hafız olacak hem hafız olursa nasıl tıpı kazanacak” diye çıkışmıştı. Oysa çocuklar o yaşlarda hafız olabiliyor, temel kural ve kaideleri öğrenebiliyor, lise tahsiline kadar dışarıdan verip üniversite tahsili yapabiliyorlar. Bu çocukların hayatlarında zaman israfına yer kalmıyor ve çocuk yaşta erdemli bir insan olmanın temellerini atıyorlar.

Osmanlı eğitim sisteminde de ilk dikkatimi çeken şey, çocukların küçük yaşta Kur’an’ı hıfzetmeleri ve temel dini bilgilere erken yaşlarda hâkim olmalarıydı. Hafızlık bir nevi eğitimin tabanıydı ve çocuklar bunun üzerine diğer ilimleri de bina ederek hayatlarına devam ediyorlardı. Tarih boyunca İslam coğrafyalarının her noktasında hafız yetiştiren kurumlar vardı ve çocuklar bu kurumlara küçük yaşlarda verilirdi.

FATMA TUNCER