ABD için Türkiye “tarım pazarı cenneti” idi. Üreten Türkiye pazar arayışına girecektir. Bunun için üretmemesi gerekir. Çokuluslu şirketler nasıl ürünlerini satacaktı .

28 Kasım 2007 tarihinde Bakanlar Kurulu kararına göre; buğday ve çavdarda %130 olan gümrük vergisi oranı % 8’e düşürüldü. Mısır’da % 130 olan gümrük vergisi % 35’e düşürüldü. Arpada % 100 olan oran sıfıra indirildi. Allah aşkına! Girdi maliyetleri yüksek, dünyanın en pahalı mazotu ve benzinini kullanan senin köylün nasıl mücadele edecek Çokuluslu şirketlerin pazarı olalım diye mi gümrük vergilerini kaldırıyorsunuz Amacınız ne Köylü bırakmadınız hepsi büyük şehirlere göç etti. İstanbul artık bu kalabalığı kaldırmıyor! Anlamıyor musunuz İnşaata verdiğiniz önemi tarıma neden vermiyorsunuz

Bir de “Altın Pirinç” diye bir GDO’lu ürün ortaya çıkarttılar

31 Ekim 2006 tarih ve 26340 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5553 sayılı Tohumculuk Yasası’nı çıkartarak AKP, tarihinin en büyük günahını işledi. Böylece Türk köylüsü ürettiği tohum üzerindeki tüm hakkını kaybetti. Ne kadar üzücü bir durum değil mi Köylümüz dinlemeyip kendi tohumunu üretirse ne olacak. Yasa gereği cezalandırılacak. Köylümüz bundan sora GDO’lu “sertifikalı tohum” almak zorundaydı. ABD; Irak’ı işgal ettikten sonra Irak’ta “Tohum” yasası çıkartarak, çokuluslu şirketlerin emrine giriyordu. Tıpkı bizim gibi… Yasa, tohum alanından kamunun çekilmesi ve sektörün tümüyle çokuluslu şirketler ile onların yerli temsilcilerine teslim edilmesini amaçlamaktadır.

Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’nda:

115 bin kişi çalışıyor.

70 tane üniversitemiz,

30 tane ziraat fakültemiz,

50 tane tarım araştırma enstitümüz,

10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var.

Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı. Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail. Bu tohumların bir kerelik ekimlik olduğunu bilmeyen yok! İsrail’den bir defaya mahsus tohum almakla kurtulduğunuzu mu sanıyorsunuz .. Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. Üstelik genetik tohum ekildiği toprağa da zarar veriyor. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor. Planlar uzun vadeli. Buna örnek verirsek; Türkiye’nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir. İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor. Bu korkunç bağımlılıktır. Köylü kendi bahçesinde kendi tohumunu ekemeyecek. Hani “One minute” demiştik. Konuşmalarda algı operasyonu, “dik duruş” göstermeleri, icraatta teslimiyet. 

“Sertifikalı tohum” nasıl oluyordu Anlatalım!

Geleneksel tarımda dönüşüm  “Reagan-Bush Dönemi”nde yaşandığını bilmemiz gerekiyor. 1980’li yıllarda Amerika’da tohumlara patent hakkı tanındı. Bir tohumda değişiklik meydana getirirseniz yanı genetiğiyle oynarsanız patent hakkı alabiliyorsunuz. Ne kadar kolay değil mi İşte GDO’lu tohumlar böyle ortaya çıktı. Sonra kalkıp dediler ki; “tohumun genetik yapısını değiştirdik ve böylece tohum artık orijinal tohum değildir, orijinalliği kaybolunca dolayısıyla patent hakkı elde ettik.” Ve böylece “Tohum patenti” aldılar ve sırada şimdi bunları dünya köylülerine satmaya geldi. Bu nasıl olacaktı   Size pirinçten bir örnek vereyim.

“Altın Pirinç” nedir

Asya’da pirincin tam 140 bin çeşidi var. Rockefeller ve Ford vakıfları uluslararası Pirinç Biyoteknolojisi Programı (IPRB) aracılığıyla “Altın Pirinç” üretti. Bunu satmak için şu yalanı uydurdular. Dediler ki; “Azgelişmiş ülkelerde A vitamini eksikliği bebeklerde körlüğe ve ölümlere nerden olmaktadır. Biz genetiğini değiştirerek A vitaminli (beta-karotenli) pirinç ürettik. Hastalığı bu şekilde yendik!” Pirincin genetiğiyle oynanınca rengi turuncu oldu. Turuncu olunca bunu pazarlamak için “Altın Pirinç” adı verildi; yani altın gibi değerliydi(!) Hep az gelişmiş ülkeler deneyler için kobaylık görevi yapmadılar mı Tarihi köleliklerle ve sömürüyle dolu olan batı için insanın değeri yoktur. (Devam edecek)