Muhsin Yazıcıoğlu… Eski Ülkü Ocakları genel başkanı. 19., 20., ve 23. dönem TBMM Sivas milletvekili. Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) kurucusu ve ilk genel başkanı.

25 Mart 2009 tarihinde helikopter kazasında Kahramanmaraş’ta şüpheli bir şekilde şehadete yürüdü.

Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili zihnimizde yer eden kare ise herkesin sağa sola kaçışıp hallaç pamuğu gibi dağıldığı antidemokratik 28 Şubat sürecinde -daha doğrusu darbesinde-, Refahyol’a ve dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a verdiği destekti…

***

Vefatının sene-i devriyesinde Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, aynı zamanda hemşerisi olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu için şu mesajı yayınladı:

* “Sivas’ımızın yiğit insanı, ilkeli ve ahlakî duruşunu her daim hayırla hatırladığımız merhum BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle anıyorum. Mekânı cennet olsun. Ölümünün üzerindeki soru işaretlerini gidermek boynumuzun borcudur!”

Temel Karamollaoğlu, BBP lideri şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nu sene-i devriyesinde unutmadı ve Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüyle ilgili faillerini bulma sözü verdi!

***

Peki neydi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü üzerindeki şüpheler?

O kazaya ilişkin çok sayıda çarpıcı iddianın ve senaryonun konuşulduğunu söylemeliyim.

Kısaca hatırlatmak gerekirse;

* Kahramanmaraş’taki mitingin ardından Yozgat’a giderken helikopterinin düşmesi sonucu Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişi hayatını kaybetti. Helikopter enkazı ve cesetlere ancak 48 saat (iki gün) sonra ulaşıldı.

* Aradan geçen yıllarda olay aydınlanamadığı gibi şüpheler de birikti.

* Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bağlı olarak faaliyet gösteren Devlet Denetleme Kurulu (DDK), kazayı mercek altına aldı. TBMM’de sayısız kere dile getirildi. Ailesi ve partisi (BBP) sürekli gündemde sıcak tuttu, konuyu. Ancak gelinen nokta tatmin edici değildir.

* Oysa çok önemli iddialar gündeme getirildi; Muhsin Yazıcıoğlu gerçekten de bir suikasta mı kurban gitti? Bilinçli şekilde ölüme mi terk edildi? Helikopteri düşürüldü mü?

*  Muhsin Yazıcıoğlu dosyası yargıda. Olayın kaza olmadığını iddia edenler olduğu gibi, kaza sonrasında arama-kurtarma işleminde kasıt ihtimallerinin yanı sıra ihmallere dikkat çeken geniş bir kitle bulunuyor.

* Elbette tüm bu iddiaları cevaplayacak olan yargı sürecidir. Bu iddiaların ne kadarı doğrudur, ne kadarı yanlıştır bilemeyiz. Halen süren bir dava var ve bunu ortaya çıkaracak olan da elbette devlet ve yargı.

YAZICIOĞLU’NUN O DURUŞU “ASİL” BİR TUTUMDU!

* 28 Şubat darbesinde, Erbakan Hoca’nın, “Hadi destek olun, şu kaostan elbirliği ile çıkalım…” çağrısına, başta Mesut Yılmaz olmak üzere siyasi parti liderleri olumlu cevap verseydi, büyük ihtimalle “o karanlık sayfa/lar” yaşanmayacaktı.

* Ancak imam hatip lisesi mezunlarına “yarasalar” diyen dönemin Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz ile dönemin Cumhurreisi Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk gibi düşünenler, Hoca’nın o çağrısının yanında olmadıkları gibi, ülkeye bir kâbus gibi çöken/çöreklenen “baskı dönemi”nin mimarı olmayı tercih ettiler.

* Kendi kaderlerini kendileri çizdiler bir bakıma. Şu anda Mesut Yılmaz’ı, Süleyman Demirel’i, Hüsamettin Cindoruk’u bu anlamda “hayırla yâd eden” var mı acaba!

* Hülasa, delikanlı ve yiğit bir adamdı Muhsin Yazıcıoğlu. Allah’tan (c.c.) bir kez daha rahmet diliyorum, bu vesileyle. Mekânı cennet, makamı âli olsun.

“BU ÜLKE ASLA FAİLİ MEÇHULLER ÜLKESİ OLMAMALIDIR!”

14’üncü ölüm yıl dönümünde Muhsin Yazıcıoğlu’nun Ankara’daki mezarı başında açıklamalarda bulunan, şehit olana kadarki süreçler boyunca merhum Yazıcıoğlu’nun yanında bulunan Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’ın ifadeleri de dikkat çekiciydi. Kulak verelim:

* “14 yıl önce kaybetmiştik, bir suikasta kurban edilmişti. 14 yıl geçti nice dosyalar açıldı güya, hiçbir dosya esası kapsamadı, açılan mahkemeler suikastı konuşmadı, herhangi bir iddianame hazırlanmadı. Uyduruk, kamuoyunu meşgul eden hırsızlık, görevi suistimal davaları açıldı, kapandı.”

* “Şu anda Kahramanmaraş’ta görülen bir hırsızlık davası dışında herhangi bir dava söz konusu değil. Muhsin Başkan’ımızın şehit edilmesi ile ilgili herhangi bir iddianame, soruşturma veya dosya söz konusu değil. Birileri bu işin kaza olduğunu söyleyerek milleti ve toplumu rencide etmekteler.”

* “Türk milleti diyor ki Muhsin Yazıcıoğlu öldürüldü, suikasta uğradı; yönetenler diyor ki kaza! Hâlâ kaza olduğunu iddia edenler çıkıp milletin huzurunda nasıl kaza olduğunu anlatmak zorundalar. Şu anda ülkeyi yönetenler her yönü ile bu konuda sorumluluk sahibidirler.”

* “Bu ülke asla ve asla faili meçhuller ülkesi olmamalıdır. Sinan Ateş cinayetinde olduğu gibi insanlar ölüyor, öldürülüyor, arkası önü yok. Biz Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşları asla bu işin peşini bırakmayacağız. Bıkmayacağız, usanmayacağız, yeter demeyeceğiz, birilerinin bize dayatmasını asla kabul etmeyeceğiz. Sinan Ateş cinayetini de aydınlatmak zorundayız.”

* “Halihazırda hırsızlık davasında yargılanan bir sanık çıkıyor, ben daha önce ordu mensubuydum, kaza kırım uzmanıydım, ben bu davada yargılanıyorum ama benim görüşüme ve bilgime göre bu dava suikasttır, diyor. Devlet ne diyor, bu kazadır diyor. Böyle bir çelişkiyi asla ve asla kabul etmiyoruz. Ne olursa olsun bu dava aydınlatılacaktır, onun için biz siyaset yapıyoruz. Onun dava arkadaşlarının yaşama sebepleri bile bunun içindir.”

* “Bugün Türkiye’yi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların durumuna bakın. Herkes Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasetine ihtiyaç duyuyor. Ötekileştirmeyen, kucaklayan hayatın ve toplumun içinde olan bir Muhsin Yazıcıoğlu portresine ve siyasetine bu milletin ihtiyacı var, onun için bu millet, keşke yaşasaydı şu an Türkiye bu halde olmazdı, diyor.”

* “Biz kimliği, hali, fikri ne olursa olsun hiçbir kimsenin öldürülmesine, faili meçhuller raflarına kaldırılmasına razı değiliz, izin vermeyeceğiz. Türkiye’nin huzura, barışa, birliğe ihtiyacı var, ayrışmaya ihtiyacı yok. Mezarın başına gidin, Türkiye Muhsin Başkan’ın mezarının başında kucaklaşıyor, onu bile görmüyorlar. Muhsin Başkan bu milleti birleştirmiş zaten ama birileri ayrıştırıyor.”