"Ağrıda Tümen Karargahında Kurmay yüzbaşıyım. 10 Eylül 1980de Erzurumdan Sıkıyönetim toplantısından dönen Tümen komutanımız beni odasına çağırdı.
Bir zarf uzattı. İçinde 8-10 sayfa elle ve daktilo ile karışık yazılmış yazılar vardı. Titrek ve heyecanlı bir ses tonu ile içindeki ÇOK GİZLİ emri özetledi.
Sıkıyönetim toplantısı bahanesi ile çağrılan Komutanlara 12 Eylül Harekatı ile ilgili emir verilmiş, Erzurumdaki Kolordu Karargahına gönderilen tek nüsha emri tümen-tugay komutanları sayfaları aralarında paylaşmışlar, kimi elle kimi daktilo ile çoğaltmışlar.
Tümen Komutanı bana, "Milli Eğitim Müdürlüğünde fotokopi makinası varmış, oraya git, emirden bir suret fotokopi çıkart, emrin aslını bana ver" dedi.
O tarihlerde koskoca bir Tümen karargahında bir fotokopi makinası yoktu.
Ağrı ili avuç içi kadar yer. Herkes herkesi tanıyor.
Milli Eğitim Müdürü ile eşim öğretmen olduğu için oldukça iyi tanışıyoruz.
Fotokopi makinasında çekilecek bazı askeri evrak olduğunu söyleyerek kullanma izni aldım.
1965 yıllarında bilgisayarlar ne ise 1980li tarihlerde fotokopi makinaları da öyle değerli.
Ayrı bir odası, ayrı bir sorumlusu var.
Ben sorumlusundan makinanın nasıl çalıştığını iyice öğrendim.
12 Eylül Harekat Emrinin bir suret fotokopisini çektim, fotokopi odasını kilitledim ve anahtarını sorumlusuna teslim ettim.
Karargahtan jeep ile gelmiştim. Karargah ile şehir arası yaklaşık 10 km idi.
Karargaha dönmeden önce okunmayan sayfa var mı diye son bir kontrol yapmak istedim.
Aman Tanrım, emrin son sayfasının fotokopisi var, aslı yok.
Çantamı iyice kontrol ettim, yok.
Anladım ki son sayfayı fotokopi makinasının içinde unutmuşum.
Başımdan aşağı kaynar sular indi.
Koşarak Milli Eğitim Müdürlüğüne tekrar çıktım.
Fotokopi makinası sorumlusu yerinde değil, kapı kilitli.
Meğer ben anahtarı teslim eder etmez görevli camiye gitmiş.
Adam camiden dönünceye kadar kapıda nöbet tuttum.
Anahtarı başkasına verir ya da başkasında da bir anahtar vardır ve makine içindeki Askeri Darbe Emrinin son ve imzalı sayfasını bulurlar, fotokopi ile çoğaltırlar, valiye gösterirler, darbe iki gün önceden haber alınır, darbeye karşı tedbirler alınır. Darbe sorumluları yargılanır, darbeyi deşifre eden sorumlu durumuna düşerim gibi neler neler düşünüyorum.
Geçen bir saat asırlar gibi geldi bana.
Anahtarı camiden gelen sorumludan tekrar aldım.
Makine içinde unuttuğum son sayfayı aldım ve Tümen karargahına döndüm.
Emrin aslını Tümen Komutanımıza verdim.
"Bir odaya kapan incele ve bunu ast birliklere uygulama emri haline getir, bu süre içinde kimseyle görüşme, konuşma, telefon etme, telefonlara cevap verme." diye emir verdi.
Harekatın başlatılmasına iki gün vardı.
Bir odaya kapandım.
Gerekli emirleri hazırlamaya başladım.
Geçen bu iki gün içinde sadece Tümen Komutanı ile görüştüm, taslakları emir haline getirip imzalattım. Hangi birliğe ne görev verilecek, hangi saatte, hangi uygulama emrini kim götürecek, teferruatlı ve yoğun bir çalışma olmuştu.
12 Eylül harekatı yani askeri darbe emri, benim fotokopi makinası kullanma tecrübesizliğimden dolayı, iki gün öncesinden deşifre olsaydı acaba Kenan Evren Paşa ne durumda olurdu
Namık Kemal Ersun Paşanın ihtilal yapacak kuşkusu ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevinden Hükümetçe alınışı ve buna Kenan Evren Paşanın kendi menfaati uğruna ses çıkarmayışı ile o zamanki Yüksek Askeri Şûra üyelerinin de göz yumması ve benim de fotokopi makinasında unuttuğum darbe emrini, titizliğim tutup son anda kontrol edişimin sonucu olarak; 12 Eylül 1980de Kenan Evren Paşanın Genelkurmay Başkanı olarak askeri darbenin başında bulunuşu, tarihin ve talihin garip bir oyunu idi..
Sayın Demirel, ihtilal yapacak dedikodusu ile İrfan Özaydınlı ve Namık Kemal Ersun paşaları güya görevden uzaklaştırdınız, tam tersi ihtilali yapacak kadroyu siz kendi elinizle başa getirdiniz, yani bir çeşit Beşinci Kol Faaliyeti oyununa geldiniz ve kale içten çökertildi." (Emekli Kurmay Albay Ahmet Uludağ/ Yüksek Askeri Şûrada Derin Şüpheler, 2007)
Bu mağduriyete kulak verin!
Son günlerde mesajlar yağmur gibi yağmaya başladı. İstedikleri şu;
"Bizler 2010 KPSSye giren 300.000 İİBF (İktisadi İdari Bilimler Fakültesi) mezunlarıyız. Sayıca bizden daha az olan öğretmenlerden yılda 60.000-70.000 kişi istihdam edilirken bizden alınan 5.000-6.000 kişidir. Bu sebepten çok mağdur durumdayız. KPSSden çok yüksek puan alsak da maalesef atanamıyoruz. Sizden ricamız Kasım 2011de olacak memur alımlarında daha çok İİBF mezunu alınmasıdır. Kasım 2011 alımlarında İİBF mezunları olarak en az 5.000 adet kadro bekliyor ve bunun verileceğine inanıyoruz."
Devletin yetkili makamlarında oturanlar, duydunuz mu acaba
10 yıl oldu, paramız hâlâ yatmadı
"70 Yaşındaki amcam zamanında faize bulaşmayalım deyip parasını İhlas Finansa yatırmış. Üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen tek kuruş ödemediler. Bizleri muhatap dahi almıyorlar. "Sıranız gelince mektup gelir." diyorlar. 10 yıldır o mektup bir türlü gelmedi. Bizleri muhatap almıyorlar ama sizler gazetenizin küçük bir yerinde haber yaparsanız binlerce kişinin sesi olmuş olursunuz. SAYGILARIMLA" (Resul [email protected])