Antidemokratik 28 Şubat sürecinde ilginç bir eylem başlatılmıştı, bilmem hatırlayanınız var mı
Neydi o
Belli kesimler geceleri evlerinde elektrik söndürme-yakma eylemini sürdürürken, bazıları da tencere-kapaklarını birbirine vurarak protesto gösterisi yaptı.
Amaç neydi
Refahyol’u yıpratmak…
“Karanlık İçin Bir Mum da Sen Yak!!”
Cunta’nın psikolojik harekâtının bir sonucuydu…
Önceki gece yarısı İstanbul’un göbeğinde, Şişli’de çatal-kaşık-bıçak sesleriyle uyandım..
Nedir bu ses diye pencereyi açıp baktım..
Ne görsem beğenirsiniz
Pencereden sarkan aileler Taksim Gezi Parkı’ndaki protesto gösterilerine destek amacıyla çatal-kaşık-bıçak eylemi yapıyor.
Bir an 28 Şubat sürecindeki o meş’um eylemleri hatırladım…
Taksim Gezi Parkı’ndaki olayların temelinde ne var
Polisin, protestoculara “orantısız güç” kullanmasını tasvip etmem mümkün değil.
Taksim’in göbeğine alış veriş merkezi (AVM) yapılmasına gönlüm asla razı olmaz. Zaten İstiklal Caddesi’nde yeteri kadar alış veriş merkezi var.
Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesini hiç kabul edemem.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada, “Taksim’e AVM yapılmayacak.” demedi, diyemedi.
Hatta, “Gerekirse biz de Taksim’e 1 milyon insan getiririz.” diyerek olaya farklı bir boyut kazandırdı.
Bütün bunlar karşı çıkılması gereken hususlar…
Ama işte buraya dikkat!
28 Şubat antidemokratik baskılarının bir benzeri mi yaşatılmak isteniyor
CHP, sandıkta elde edemediğini bu tür yöntemlerle mi elde etmek istiyor
Aynen 28 Şubat öncesinde yaşanan olayların benzeri şimdi de yaşatılmak mı isteniyor
Açık söyleyeyim;
AKP’nin başta dış politika, kültür, ekonomi, aile konularında attığı adımları sert eleştirdim, eleştirmeye devam ediyorum.
Ancak, 28 Şubat sürecinde Refahyol’a yapılan antidemokratik baskının, manipülasyonun, post-modern darbenin, sandıkla gelmiş bir sivil yönetime yeniden uygulanmak istenmesine de razı olamam.
Bu yönetim ne kadar da yanlış yapsa, ne kadar da hatalı adımlar atsa yine sandık marifetiyle iktidardan uzaklaştırılmalıdır…
Bilmem, meramımı anlatabildim mi
Gezi parkı projesi oldu-bittiye getirilmesin!
Taksim Gezi Parkı’ndaki olaylarla ilgili bazı gözlemlerim şöyle:
*Bazı yayın organlarında Gezi Parkı’nın Bülent Arınç’ın oğlu Mithat Arınç’a verildiği ve kendisinin buraları AVM’ye çevireceği konusu yazıldı, çizildi. Bu ne kadar doğrudur Başbakan yardımcısı Arınç “İddia külliyen yalandır” sözleri ile tepkisini ortaya koydu. Arınç konuyu sosyal paylaşım sitelerinde dile getirdi. Konu ile ilgili olarak şu mesajı yazdı: “Taksim Gezi Park’a yapılacak AVM’ye oğlumun veya başka bir akrabamın ortak olduğu iddiası külliyen yalandır. Bu olaya şahsımı ve ailemden birilerinin adını karıştırma gafletinde bulunanları kınıyorum. Kesin olarak söylüyorum. Burayla ne benim, ne de ailemden herhangi birisinin hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte iftiranın da bir sınırı olur diye düşünüyorum. Şahsıma ve aileme bu iftirayı atanları kamuoyunun takdirine havale ediyorum.”
*TV5 kanalında genç sunucu Furkan Haykır’a da anlattım. Bu iş bir oldu-bittiye getirilmemeli. İstanbul’a 3. Köprünün ismi bir oldu-bittiye getirildi, 3 isim (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) kendi aralarında bu kararı verdi.. Sonuç itibari ile bu üçlünün belirlediği isim güzel olabilir ama usül hatalı. Şunu diyebilirsiniz; “3 kişinin istişaresi de esasen İslamî’dir. Evet ama yetmez. Daha geniş bir uzlaşma alanına yayılmalıydı bu. En azından Başbakanlığın internet sayfasında geniş katılımlı bir anket yapardınız. Çıkan 3 sonuçtan biri yine bu üç isim tarafından belirlenebilirdi. Taksim Gezi Parkı melesine bakış açım da aynen böyle… Daha geniş katılımla bu bölgenin kaderi halkın vereceği bir kararla karara bağlanabilirdi. “Ben yaptım oldu” mantığı hatalı bir yaklaşım tarzı…
Ayıp… Ayıp…
Dışarda Suriye, içerde Taksim Gezi Parkı…
Peki, sivil ve yeni anayasa ne oldu
Tamam, gündemi bu konularla meşgul ettiniz…
Ama Türkiye’nin asıl ve temel meselesi ne olacak
Rafa mı kaldırdınız gerçekten tamamen yeni anayasayı
Ne diyeyim
Ayıp… Ayıp…
Milli Gazete’den kimler geldi, kimler geçti (7)
Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan ve yarım asra yaklaşan hizmetinde iyiden, güzelden, doğrudan milim sapmayan Milli Gazete’de bugüne kadar kimler çalıştı
Liste, esasen geçen yazımda sona ermişti. Ama Türkiye’nin, hatta dünyanın farklı noktalarından, “Ben de Milli Gazete’de çalıştım…” diyen isimler oldu.
İşte o isimler:
* Şeref Arslan
* Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan
* Ahmet Küçükağa
* Ömer Küçükağa
* Sefer Tokaç
* Mustafa Vahdet Sürücü
* Duran Sarıkaya
* Hüdai Ak (Fehim Adak)
* Hasan Çelebi
* Necmi Kadıoğlu
* Sami Celep
1)İsimler alfabetik sıraya göre yazılmamıştır. 2)Liste tamamlandı ama “Ben de bu listede yer almak isterim, ben de Millî Gazete’de çalıştım, yazdım, bir şekilde bulundum” diyorsanız,
[email protected] adresime mail atabilirsiniz, ya da (0212) 6971000 (D. 184) no’lu telefondan bana ulaşabilirsiniz.
NOT: Bugün 02 Haziran 2013 Pazar… İktidar ve TBMM’de grubu bulunan partiler, 2012 yılında yeni ve sivil anayasa vaadini yerine getiremedi. Sınıfta kaldı. Umutlar bu yıla sarktı. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda herkes ayrı telden çalıyor. Temmuz 2013’e kadar umutsuz son bir maraton daha başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile, “Görülüyor ki, yeni Anayasa olmayacak!” dedi. Du bakali n’olacak Takipçisiyiz…