Millete söyleyecek sözü olmayanlar atmasyon yarışına giriyorlar.. Birisi Rodos a kadar yüzme sözü veriyor, öbürü Edirne den Hakkari ye yürüme.. Birisi diğerinin yaşına gönderme yapıyor, hemen gelen karşılıkta kendi yaşını gündeme getirene kol saatinin markası hatırlatılıyor. Kesinlikle milletin derdi gündemde yok.. Sanki Türkiye dikensiz gül bahçesi.. Bu ülkede bir avuç insan trilyonlara hükmederken milyonlarca insan açlık ve yoksulluğa mahkum edilmemiş, eğitim sorunu çözülmüş, milyonlarca genç işsiz kahve köşelerinde oturmuyor gibi.. Saadet Partisi hariç diğerlerinin bu konular kesinlikle gündemlerine girmiyor.. Buna karşılık hepsi de "Keşke AB ye tam üye olabilsek" ve "ABD karşıtlığı gibi bir derdimiz" yok diyerek aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorlar. Kısacası ülke sorunları ile ilgili olarak bir plan ve program hazırlamaya bile ihtiyaç duymuyorlar.. Belki de kendilerini bu hususta yetersiz buluyorlar. Çünkü, hasbelkader hükumetin bir köşesinden tutacak olurlarsa kendilerine pek çok konuda hazır proglamların verileceğini biliyorlar ve buna şimdiden razılar.. Kendilerinin plan ve programı olmayanların elbette başkalarının plan ve programlarına sarılmaktan başka yapacakları birşeyleri de olamaz.

Bu arada başta Baykal olmak üzere bazı parti genel başkanları Erdoğan ve ekibinden hesap sorulacığını her konuşmalarında dile getirirken sanıyorum hesap sorabilmek için milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gerektiği akıllarına geliyor ve, "Yüreğiniz yetiyorsa dokzunulmazlığı kalıdırın. Sizinle hesaplaşalım" diyorlar  Bu arada Başbakan a oğlunun gemisi ve Amerika daki villası hatırlatılıyor. Buna karşılık Başbakan Erdoğan ise "Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılacaksa, yargının da, askerin de kalkmalı" karşılığını yetiştiriyor.

Elbette bu memlekette dokunulmazlık kalkacaksa hepsinin kalkması gerekir.. Siyasilerin dokunulmazlığını kaldırırsanız kısa bir süre sonra siyaset yapacak kimseyi bulamazsınız.. Halkın seçtiklerine çok gördüğünüz dokunulmazlığı eğer bürokratlara uygun buluyorsanız demokrasiden söz etmeniz mümkün olamaz.. Ortaya çıkan sistemin adı olsa olsa "Bürokratik oligarşi" olur.

Ülkemizde adına demokrasi dediğimiz sistemin ana karakterini de bu "Bürokratik oligarşi" oluşturmuyor mu Siyasilerin dokunulmazlığını kaldırıp atanmışların dokunulmazlık zırhına dokunamamak halka ve halkın seçtiklerine güvenmemek, seçilmişler yerine ülkenin atanmışlara teslim edilmesini istemek olmaz mı

Bu bakımdan dokunulmazlığın kaldırılması ne zaman gündeme gelmişse bazı seçilmişlerin kendi kendilerdini şamaroğlanı durumuna düşürdüklerini düşünürüm. Bu kendilerine duydukları güvenden mi yoksa sisteme hakim atanmışlara şirin görünme duygusundan mı kaynaklanıyor tam olarak bilemiyorum. Ama, toplumumuzun güç karşısında sinme özelliğini hatırlayınca, "İlle de siyasiyelerin dokunulmazlığı kaldırılsın ama atanmışlara dokunulmasın" diyenlerin, gücü, milletten başta yerlerde arama hevesleri ile izah ediyorum.

Milleti devre dışı bırakıyorsanız ne diye ikide bir millete gidip oy istiyorsunuz Ne diye buna ihtiyaç duyuyorsunuz Millet sizin demokrasi dışı ilgi ve söylemlerinizi aklama yeri midir