Cambazlar ve şeytanlarla dans edilmeyeceğini bilmeniz gerekirdi. Bunun için uyarılarda bulunduk ve sert bir tutum takındık. Bundan böyle de bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Siyonizm ile emperyalizmin ne olduğu biliniyor. Onların suyunda gitmenin, onlara güvenmenin bir yararı olmayacağı kesin. Böyle olmasına karşın Müslümanların içine düştüğü şu durum üzücü. Yaşanan bu durumlardan ve gelişmelerden sonra insanlığın umudunu tüketen bu hâllerin insanlığa verdiği zararın boyutları artık düşünülemez.

İnsandan umut kesilmez. Yeni bir hamlenin olacağı beklenir.

Kan içicilerin kansız yapamayacağı, vahşetlerini sürdüreceği baştan belliydi. Onların kamufle ettikleri ve edecekleri son Trump ve Netanyahu ile İsrail Parlamentosu’ndaki tutumlarından belliydi. Zaten bütün gelişmeler tam anlamıyla kurguya dayalı. Onlara iyi niyetle bakmak safdillikten başka bir şey değil.

Halkının veya milletinin geleceklerini hesaba katmayanlar vebal altındadırlar. Gelecek asla bireysel olanı değil geleni ilgilendirir. Sorumluluk üstlenenlerin sadece kendi tekleriyle sınırlı olmamalı. Ölümlü olan insan yapıp ettiklerinin elbette hesabını ödeyecek. Tarih önünde ödeyecek gelecekte de ödeyecek.

Büyüklük an içinde değil zaman içinde kendini gösterir. Tarih ve zaman kişinin hakkını yeri ve zamanı gelince teslim edecek. Gelecek ile ilgili kaygıları ve düşünüşleri olanlar her an ve durumun hesabını yaparlar. Ona göre yaşarlar ve geleceğe ait bir tutum içinde olurlar.

Müslüman olmanın apayrı bir sorumluluğu var. Bilinç ve bilgi, sezgi ile her davranışına özen gösterirler.

İslâm insana sorumluluk ve anlam yükler. İnsanın varlık nedenidir bu oluş. Bir bilinç oluşturur. Sürekli kendini bir denge üzerinde tutmasını sağlar. Bu tutuş onu daha anlamlı ve değerli kılar. İslâm’ın insana verdiği, yüklediği anlam âlem içinde özel olarak konumlanır. Her şey onun etrafında döner, her şey onun içindir.

Bu inanç ve düşünüş içinde olmaları gereken Müslümanların içine düştüğü durum vahamet ötesidir.

Şu son yıllarda çok yönlü düşünmeyi gerektiren olay ve durumlar bir örnek ve ders olamıyorsa vay hâline şu Müslümanların diyesi geliyor. İyimserlikleri ve güven duyguları sadece kendilerini yanıltsa iyi der geçeriz. Oysa bu, hem insanlığı hem daha çok Müslümanları ilgilendirir.

Müslüman toplumların liderlerinin büyük kesiminin içine düştüğü bu durum umutsuz olmaya neden oluyor. İnsanlığın önünde yer alanların teslim oluşları, kanışları, güvenişleri sıradanlıkları olmamalı. Bunun elbette kendilerine göre kimi nedenleri olabilir ancak bu nedenler insanlığı bağlamaz.

Yapılan yanlışlıkların onarılması, giderilmesi zaman içinde daha da zorlaşır, içinden çıkılamaz olur. İnsanların ideallerini ve geleceğe ait ülkülerini, düşünüşlerini tüketir ve hatta yok eder.

Toplumlara, kitlelere yön veren düşünürlerin varlığı, zamanın ve koşulların oluşturduğu ortamda hem çok zor hem de engelleyici. İnsana düşünme payı bırakmayan dalgalar içinde insanlık zaten tükeniyor. Genç beyinlerin meşguliyet alanları materyalist ve çıkarcı zihniyetlerin kurbanı oluyor. Bu gibi ortamlarda ideal insan tiplerinin oluşumu giderek zorlaşıyor. Henüz çocuk iken oluşturulan bilinç ile ısırılan bir elmanın suyunun insana ne kadar zarar vereceğini öğreten öğreti ve bilinçten yoksunluk, haram-helal, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi zıt kavramların, hayatın inceliklerinin öğrenilmesi ve kavranmasının sağlayan ruhtan yoksun kalınıyor.

İnsanlığı kasıp kavuran dalgaları oluşturanlar zalimler. Onların oluşturduğu bir dünyada onlarla yaşamak, onlarla uyum sağlamak insanlığın yitimidir, ölümüdür.