Şeytanların çok yönlü karmaşasında insanlık nereye nasıl bakacağına, ne yapacağına zaman bulamıyor. Zihinler öylesine karışık ve bulanık ki insanın kendi hakikatine ermesi çok zor görünüyor. İnsan defans hâlinde sürekli. Bir bakıma defansta olmak elbette iyi ve önemlidir. Ama asıl önemli olan kendi hakikati içinde olması yapabiliyor olacaklarını yapmasıdır.
Gelecek var oluş mücadelesi ve çabası insanı adım adım ileriye götürüyor. Geriye kalanlar yapılanların bir toplamıdır. Olumlu ya da olumsuz bir toplam oluyor. Ne ki insan için kalıcı olanı olumlu olanıdır.
Müslüman’ın inanışında kimi kavramlar bu gerçeği tam anlamıyla belirliyor. Yapılanların an içinde karşılık bulup bulmaması önemli değildir. Bu, “denize at balık bilmez ise Hâlik bilir” deyişidir. Bir yola düşülmüşse adımlar atılır, yol yürünür. Bu yürüyüş hayra ve iyiliğe dönükse yürüyüşün bir anlamı olur.
İyilik ve güzellikleri tanımlayan kavramların başında “sadakayı cariye” gelir. Geçerli ve hayırlı sadaka. Bu tanımlama bir dilenciye verilen bir nesne, bir davranış değil. Genel bir anlam içerir. Güzel bir sadakaya her insanın gereksinimi olur. Gerilimli bir ortamda güler yüzlü olmak, insanlara umut ve güven vermek bir sadakadır. Buna çok da gereksinim var. Bu ve benzeri her tutum güzel sadakalardandır. Toprağa ekilen tohum, insanlığın susuzluğunu giderecek su, düşünce, fikir, yol göstericilik vb. sayısız güzellikler var. Yeter ki bunlar sunulsun ve süreklilik kazansın.
Şeytanların oluşturduğu karmaşada insanlık şaşkın. Şeytanların çokluğu, çeşitliliği, büyüklü ve küçüklüğü ortamı iyice bulandırıyor. Bunlar insanın asıl işlevinden uzaklaştırılmasına görevlidirler. İnsanlık ise bu tuzaklara düşmekten asıl işlevini yerine getirememekten kendini değersizleştiriyor.
Gelecek İslâm’ın aydınlığındaki yoldadır. İslâm’ı temsil eden sahih, adil ve merhametli insanlarla olur. O insanlar ki hayatlarının her adımını, davranışını özüne ve ruhuna uygun yerine getirir. Özenir, titizlenir. Hayatını İslâm ruh ve inancının ekseninde tutar, ödün vermez
İnsan sıradan bir varlık değil. Kendini düşüncesinin özüyle yüce bir yere konumlandıranlar bakışları sürekli ötelere, uzaklara ve gelecekteki ufuğa dönük olur. O zaman yaptıkları her iş bulundukları eylem onları sadaka-i cariye düzleminde tutar. İçinde bulunduğu anın önemini kavrar, ondan asla uzaklaşmaz. Bu bilinçte olanlar bireysel olan çıkarlarından vazgeçer insanlığın hayrına olanı önceler.
Yola düşen yolcunun görevi yolunu yürümektir. Yol ritmini tutturan, gitmeye niyetlendiğine doğru gider. Bu yolculuk kimi zaman tamamlanır kimi zaman yarıda kalabilir. Önemli olan hayırlı bir niyetle yola düşmesidir. Sonuca ulaşamasa bile niyeti gerçeklememiş gibi olsa da o amacına ulaşmıştır. Sonuca ulaşıp ulaşamama da bir kader iledir. Kaderinde arzulanan hedefine varmadır.
Hayatta şeytanlar ve olumsuzluklar üretenler oldukça zorlukları elbette olacak, zorlanılacak. Bu zorlukların aşılması da hüner ve çaba gerektirir. Emek verilmeden, çaba gösterilmeden hiçbir sonuca varılamaz.
İnsanlığın yolculuğu çilelidir. Çileyle elde edilen başarılı sonuçlar insanı huzurlu kılar, mutlu eder, daha çok heyecan verir, umuduna umut katar.
İnsanlığın kolaycılığa alıştırılması insan için tuzaktır. Bunlardan uzak durmadıkça o tuzağın içinde kalır. Yapabileceklerini başkalarının yapmasını beklemek tuzaktır. Tembellik, atalet, boş vermişlik şeytanların arzuladıklarıdır. Bilinç ve çaba, hayır ve güzellik, aşk ve tutku insanı yolunda güçlü kılar. Yolun da hayatın da anlamı olur. Ekilen düşünce tohumlarının serpilmesi, filizlenmesi, boy vermesi umuttur, gelecektir.
Aşkı ile yola koyulanlar için hiçbir engelin önemi yoktur.