İnsanlık tarihinin bir kaderi şeytanların varlığı, onların varlığının hakikatini bilmekle birlikte onunla yolculuk, arkadaşlık ve dostlukta bulunmanın garabeti oldum olası devam ediyor. İnsan bir bilinç ve inanç ile yoğrulu olduğunda bunun farkında olur, ona göre yaşar, ona göre kendine bir tutum edinir. Yani şeytanlarla olmamaya, uzak durmaya ve sakınmaya gayret eder. Yani bir başka deyişle günahlardan sakınır.

Günahlar veya yanlışlar insanlığın ne yazık ki yanlışı, hatasıdır. Yanlışlar ve hatalar günahtır bir başka deyişle. Sadece insanın bireysel yaşayışındaki özel yanlar değil. İnsanlık için zararlı olabilen her şey buna dahildir. Zaten bireysel olanlar da toplumları ilgilendirir.

Şu Müslümanların içinde bulunduğu ciddî travmatik durumlar bu yanıla söz konusu. Sadece kendilerine değil insanlığın tamamı için zararlı olan devasa şeyler söz konusu.

Emperyalizm insanlığı sömürüyor. Belli bölgelerden, halklardan, milletlerden iliklerine kadar emeğini, hakkını sömürüyor, ele geçiriyor. Sömürü haksızlık ve büyük günahlardan. İnsanlığı öldürmek büyük günahlardan.

Şeytanları bilmek yeterli olmuyor, bilindiği hâlde hem onunla yolculukta bulunmak hem de sakınmak bireysel insanın, kişinin, toplumun, milletin tam bir travması. Şeytanlarla olmak mutlaka onlar gibi, onların huyları ve ilkeleri gibi olma zorunluluğu var. Günümüz şeytanlığı belli isimler, çevreler ve uluslarla da tanımlanabilir. Tarihin her dönemi için geçerli olan bu durum belli zamanlarda çok daha belirginleşiyor. Kendini bütün azmanlığıyla gösteriyor.

Biz bugünü bugünün şeytanlarıyla yaşıyoruz. İnsanlığın yaşadığı büyük travmanın nelere mal olduğu, olacağı belli. Öngörülerde bulunmanın bir anlamı yok. Şeytanlar veya şeytan belli, neler yaptığı edeceği de belli.

Şeytanlarla ne dost ne arkadaş olunur. Mesafeli yani uzak durulur, sakınılır. Onların dışında kendisine bir yer ve yurt edinir. Kendi yurdunda kendisiyle var olunur. Peygamberlerin geliş nedeni budur. İnsanlığı sakındırmak, kendi yolunu sürdürmek ve Hakikat çizgisinde tutmak. Bugün peygamberler yok onların ortaya koyduğu, sunduğu, elçilik ettiği Hakikat var. Bu biliniyor.

Şeytanlar insan suretinde, insan görünümünde, belli insanların şahsında kendini gösteriyor. Günümüz şeytanları ortada ve bütün çıplaklığıyla kendilerini belli ediyorlar. Öyle ise insanlık bu bilineni neden yaşıyor, neden birlikte olmayı tercih ediyor, neden bu sapmanın içinde yer alıyor? Önemli bir sorudur bu. Her insan teki, toplumu, halkı, milleti bu soruyu kendine sormak ve kendini bu soruyla yükümlü tutmak zorunda. Bunu kendisine soramadığı gibi etrafında olup bitenlerden ötürü de sormayı ve bilmeyi gerektiriyor.

Amerika ve Siyonizm’in yoldaşları, uzantıları, gönül birlikteliği edinenlerin ne olduğu, neler yaptığı biliniyor. Bütün eylemleri ve varlıkları şeytanidir, şeytanlarla birlikte bir şeytanlıktır. Öyle ise bunlar bilindiği hâlde birlikte olma, yol alma ve güvenme bir yanılgı değil bir yanlışlık, bir günahtır. Hem kendisine hem de bulunduğu çevreye ihanettir. O şeytanlar yapıp ettiklerinden asla vazgeçmezler. Vaz geçmedikleri gibi kimi zaman kimi çevrelerin hoşuna gitsin diye onlar gibi de yaparlar, iplerini gevşetirler sonra da asıl olana dönerler.

Büyük bir bedel ödemiş halkların geçmişte yaşadıkları biliniyor. Yaşanmaya devam edeceği de biliniyor. Öyle ise o zaman bu tuzaklara ve yanlışlara tekrar düşmenin kendisine ne gibi kazanımları ve kayıpların ne olduğunu, olacağını da biliyor. Öyle ise neden bu yanlışlarda ısrar, neden şeytanlarla olma çırpınışı?

Müslüman olma sıfatlı ve görünüşlülerin onlarla birlikte olma garabeti dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Dün düştükleri yanlışa bile bile neden bir daha düşülüyor. Değişmeyen nedir? Bile bile şeytanlara güvenme gafleti bir yanlış mı, bir ihanet mi? İşte sorulması bilinmesi gereken budur. Şeytansız olmayı bilmeme şeytanlığıdır bu.