Yaşananlar insanların deneyimleridir. Geçmiş zamanlar sonsuz değişimlere tanıklık etmiş. Olumludan olumsuza olumsuzdan olumluya dönüşüm ve değişimler kaçınılmaz olmuştur. Biz genelde peygamberler medeniyetini merkeze alıyoruz. Zamanları buna göre değerlendiriyor ve tartıya alıyoruz. Bir bütün olarak bakmak durumundayız.

İnsanlık hayrına olan güzellik ve iyilikleri merkeze almak doğal olanı. Merkeze alınan Büyük Medeniyetimizin olumluluğu üzerine düşünmek durumundayız. Zamanlara, oluşum ve değişimlere göre bir tartıya almak bizim daha özenli ve seçici olmamızı sağlıyor. Olumsuzluklar ile tartmak, değerlendirmek sağlıklı bir sonuca götürmez. Sağlıklı veya öngörülen zamanlarda yaşanan kimi olumsuzlukları tartı içinde her şey ve durumu yerli yerine oturtmak, ayıklamak sonuca olumlu katkı sağlar.

Bir önceki yazımızda “Saadet Asrı” kavramı üzerinde durmuştuk. Bu zaman, yaşanmış olan geçmiş dönemin Büyük Medeniyetin yaşadığı kırılmalar, bulanmalar, sapmalar ve kimi durumlar bir kenara bırakılmış. Yeniden asıl olan medeniyet merkeze taşınmış. Tersyüz olmuş hayatların normale dönüşüyle yeni bir zaman başlamıştır.

Peygamberimizin sağlığında gerek elçilik görevi gerek vahyi hayatın merkezine taşıyışı kolay olmamış. Birçok sorunla karşılaşmış, yurdunu, evini terk etmek zorunda kalmış yepyeni bin başlangıç yapmış. Gerek yaşadığı zamanda ve gerek sonrasında hemen bütün olumsuzluklar ortadan kalkmış mıdır, hayır kalkmamış. Yaşanmakta olan olumsuzluklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Olumsuzlukları oluşturan ruh öyle hemen ortadan kalkacak değil. Şeytanların yaşadığı bir dünyadayız. Efendimizin vefatından sonra kendi dünyalarına çekilen sinsi ruh taşıyanlar anında ortaya çıkmışlardır. Müseylemetül Kezzap gibi kendilerini Peygamber ilan edişlerinin varlığı bu gerçeği ortaya çıkarmış. Peygamberimizden sonra en yakın arkadaşlarının hilafetleri zamanında sorunlar devam etmiştir. Sevgili Efendimizin arkadaşlarının üçü şehit edilmişlerdir. Şurası unutulmamalıdır ki yeni bir sistemin kuruluşu her zaman sancılıdır. Bu öz insanlık tarihinin yeni dönemidir. Bu dönemin olumsuzluklarını ayıklamak özü merkeze oturtmak inanmış insanların sorumluluğundadır.

O zamandan bu zamana insanlık için nelerin olumlu olduğu olmadığı bilinir. Şeytanların olumsuzlukların hayat taşıması bir mücadeledir ve yaşanmakta, bundan sonrada olacak.

İnsanlık bugün için bunalımda ise, insanlığın gelecek umudu tükeniyorsa o zaman yeniden Büyük Medeniyetin inşa çabası gerekmektedir. Zamandan zamana yaşanan değişimlerin çözülmelerin insanlığı nasıl çürüttüğü ortada.

İnsanlık için zararlı olan ne varsa hayatın dışına itilmiş ve çıkarılmıştır.

Saadet Asrı öncesine “cehalet zamanı” veya “dönemi” olarak tanımlanmaktadır. Bu, insanlık zararına olanların hayatın hemen bütününe sinmiş olmasıdır.

Günümüz olumsuzlukları içinde bakıldığında İslâm medeniyetinin ötelenmesi “ırk” eksenli bir bakış ve düşünüşle hayatın dışına çıkarılmak istenmektedir. Bu, kimi zaman “Araplaşma” kimi zaman kimi olumsuz kavramlarla tanımlanmaktadır. Oysa o Büyük Medeniyet sayesinde varlık bulan kimi ırkların kendilerini yadsımaktan başka bir sonuç doğurmaz. Bu geçmişin pagan zihniyetine dönüşün bir niyetidir.

İslâm milletinin parçalanması birbirine hasım ve düşmen kesilmesinin tek nedeni de budur. Bu ise emperyalizmin işini kolaylaştırmış. Şimdi de o tuzağın içinde özgürleşme ve bağımsız olmak yerine onunla uyumlu olmanın bir yaşama tarzına dönüştüğüne tanığız. Bunu yaparken kendi Büyük Medeniyetinin dışında yeni bir yol tercihine yöneliyor.

Medeniyetler bu bağlamda karşılaştırmalı olarak kimi olumsuzluklardan ayıklanırsa istenen sonuçlara ulaşılır. İslâm medeniyetinin zamanları birbiriyle karşılaştırmalı ele alınınca sorunlar çok daha rahat görülür. Şeytanların dünyası ölçümüz değildir.